Pazartesi, Kasım 03, 2008

HANGİ TERÖR DAHA ACI?

Güngören'de patlayan bombalar sonucu 17 vatandaşımız hayatını kaybederken, medyada yansıyan görüntülere ilk tepkiyi İstanbul Valisi Muammer Güler vermişti. Ekranların çoğunda denetimsiz, fütursuzca yayınlanan görüntülere yürek bile dayanmazdı...

Bombalama olayının haftası bile dolmadan bu kez cehalet terörünün bombası Konya'da 18 masum canı da aramızdan söküp aldı!

Olay yeri İstanbul Cumhuriyeti'ne(!) uzak olduğu için mi bilinmez, aynı ekranlar bu defa daha temkinliydi...

Trajedi aynı, adı başkaydı.

Ancak bir başka soruyu akıllara düşürdü:

Hangi terör daha çok acı veriyor?

Ülkeyi huzursuz etmek için çırpınanların yaptıkları mı, yoksa cehaletin, vurdumduymazlığın, denetimsizliğin neden olduğu acı ve gözyaşı mı?

Balık hafızalı toplum olduğumuz tescillidir ya anımsatmakta yarar var:

-Bu ülkenin Ümraniye'sinde insanlar çöp dağlarında yaşanan patlamada öldü...

-Her kış onlarca vatandaşımız sobalardan sızan gazlar sonucu helak olmakta.

-Namus cinayetlerine kim 'dur' diyebildi?

-Şofbenden sızan gaz sonucu zehirlenenlerin sayısını bilen var mı?

-Kap-kaç teröründen, tinercilerin gazabından mağdur olanlara ne demeli?

-Ya trafik terörüne verilen kurbanların çetelesini kim tutar bu ülkede?

-Depremin eli kulağında; 1999'dan bu yana hangi önlemler alındı, on binlerce insanın göçük altında helak olmasından ders alması gerekenler kimdi?

Hangi ölüm daha acı?

Teröre kurban olmak mı, yoksa cehalete?

En büyük sorunumuz eğitimsizliğin yarattığı (göz ardı edilen) canavar; CEHALET!

Antalya'da son çıkan orman yangınına, tutuşturulan anızların sebep olduğu anlaşıldı. Turizm ve tatil cenneti Antalya kırsalında var olma savaşı veren gariban 3 köylü kadının gözaltına alındığı haberi yansıdı.

Zavallı üç kadın, cahil, günahsız...

Yetkilinin biri sallıyor, "O kadar yazdık çizdik, bağırdık, gazete, radyo ve televizyonlarda duyurduk ama anız yakılmaması gerektiğini öğretemedik!" diyor.

Kadınlar o kadar zavallı ki, yetkilinin cehaleti gölgede kalıyor! Kadınların okuma yazması olmadığını, değil gazete bulup resimlerine bakmak, televizyon izlemek, radyo bile dinleyemediklerini kestiremiyor.

Yarım hocanın insanı dinden çıkarması gibi, yarı eğitimli (yetkisiz) yetkilinin cehaleti gırtlağına dayanmış.

***

Çanakkale'den, Dumlupınar'dan, Sakarya'dan, Yemen'den kalma alışkanlığımız genlerimize mi işlemiş nedir bilinmez, bombaların üstüne giden bir ırkın ahfadı olmuşuz...

Dere yataklarına ev, evlerin altına ruhsatız fırın, mahalle aralarına havai fişek fabrikalarına göz yumar, sarı ışıkta yavaşlayacağımıza gaza basar, tek kuruş vergi vermemek için yüz takla atar, üst geçitlerin altından, alt geçitlerin üstünden geçeriz, kaçak tersanelerde garibanları cehalet tanrısına kurban veririz.

Hangi terör insanın canını daha çok yakar?

Cehalet mi, bölücülük mü?

Kapatma davası, kapatmama davası olmuşken, Ergenekon, derin devlet diye yutturulmaya çalışılırken ha Güngören'de bomba patlamış, ha Konya'da 18 minicik kızcağız telef(!) olmuş...

Ne farkı var ki, ne fark eder ki?

Ateş düştüğü yeri yaktıkça, ha başını örtmüşsün, ha göçük altına atmışsın, ha bombalamış, ha dışlamışsın...

..ne fark eder!

Kaynak:http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=11332

Hiç yorum yok: