Pazartesi, Kasım 03, 2008

BİKİNİ VE DÜŞÜK BELLİ PANTOLON GİYME YASAĞI...

Bir bizden, bir de Sam Amca'nın memleketinden birer ayrıntı... Altı çizilecek konu; yaklaşım, ön yargı ve zihniyet... "Maksat üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?" sorusuna yanıt bulabilirseniz ne âlâ...

***

Bursa'da Osmangazi Belediyesi'nin yaptırdığı su kayağı tesisi SukayPark'ta, Osmangazi Belediye Spor Kulübü'nün koyduğu, "tesis içinde bikini ile dolaşma yasağı" bir hayli yankı buldu. Popüler medya, AKP belediyesine yüklenme fırsatı bulunca da konu gündemde kaldı. Geçen akşam Osmangazi Belediyespor Kulübü Başkanı Bursa Olay TV'de konuyu irdeliyordu ve şu ayrıntıya dikkat çekti:

"Biz sadece kafe ve restoran bölümünde bikiniyle dolaşmayı yasakladık!"

Lakin, aynı günlere denk gelen bir başka haber ise pek de rağbet görmedi. AA kaynaklı, http://www.ntvmsnbc.com başta olmak üzere birçok internet portalında yer alan haberde "ABD'nin Louisiana eyaletinin Delcambre kasabasında çok düşük belli pantolon giymek yasaklandı" deniliyordu.

Benzer bir haber, e-kolay portalında da haber olarak yer aldı ve "Güney Chicago eyaleti Lynwood kenti yetkilileri bundan böyle iç çamaşırı 8 santimden fazla görünen kişilere 25 dolar ceza vereceklerini açıkladı"

Bunlar Türkiye'de güney sahillerinde yaşansa, yaygın medyanın takınacağı tavrı düşünebiliyor musunuz(!)?

***

Bir önceki yazımda konu ettiğim işsiz gazeteci arkadaşımla karşılaştım geçen gün tekrar. Biraz kendini toparlamış gibiydi. Ciğerlerinde sorun çıkmış, tedavisi devam ediyormuş. Yaklaşık 20 kadar iğne vermiş doktor. İğneleri yaptırmak için mahallesindeki sağlık ocağı ve polikliniklere gitmiş.

Buraya kadar her şey normal... Fakat arkadaşımın laf arasında söylediği bir ayrıntı vardı ki, bir hayli dikkat çekiciydi.

"Bazı akşamlar, iğneyi türbanlı hemşireler yaptı!"

Türbanlı bir hemşire, erkek bir hastaya poposundan iğne yapıyor!

Haber değeri yok değil mi?

Haber olabilmesi için, hemşirenin iğneyi yapmaması gerekir ki, malum medya olayı gündeme taşısın, işin içinde bir çapanoğlu arasın!

Yani köpeğin adamı değil, adamın köpeği ısırmasının haber olması gibi!

Elbette o göreve geldiyse biri, kadın erkek bakmadan görevini ifşa etmesi gerekiyor. Etmeyenlerin, yani erkek hastalara dokunmak istemeyenlerin böyle bir hakkı olmamakla beraber, kişilik problemi yaşadığını çıkarmak da olası değil midir?

***

İşsiz gazeteci arkadaşım, sosyal güvencesiz, beş parasız halde tedavisi için Bursa Türkan Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin yolunu tutmuş. Muayene sonucu akciğerinin su topladığı ve hastaneye yatması gerektiği söylenmiş doktoru tarafından.

Arkadaşım direnmiş, "İyi de doktor bey! Ben de sigorta da, yok para da! Ben hastane masraflarını nasıl öderim?"

Doktor, hastasını tedavi etmek istemesinden mi, yoksa halden anlamamasından mı nedir bilinmez, ısrarla, "Dert etme, senden zorla para isteyen yok, ödersin, ödersin" şeklinde bir tepkide bulunmuş.

Arkadaşım kabul etmemiş, ancak, ciğerlerinden şırıngayla çekilen su masrafının da 253 YTL tuttuğunu, devletin Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin de buna karşılık iki ayrı taksit şeklinde senet imzalattığını anımsattı.

"O parayı ödeyecek durumum yok! Benden ne alacaklar, ne evim ne de barkım var!"

Yeşil kart çıkarması konusunda yapılan önerilere de karşı çıkıyormuş!

"Yahu yeşil kart sefalet içerisinde olanlara veriliyor. Şu halime baksana, babasının evinde sığıntı olarak yaşayan gazetecinin sefalet içerisinde olduğunu nasıl kanıtlayabilirim. Hem durumu benden de kötü olanlar vardır. Hiç olmazsa onların hakkını gasp etmemiş olurum. Yeşil kart bana yakışmaz!"

Belli ki arkadaşım onuruna yediremiyor, inatçıdır!

Ama durumu geçen seferkinden daha iyice, "Er ya da geç düzelirim de, memlekete ne olacak ona yanıyorum. Baksana, kapatma davası, Ergenekon, orman yangınları, hayat pahalılığı, kene, terör! Asıl hastalık bunlar, onlar ne zaman iyileşecek, nasıl tedavi edilecek bu sorunlar, beni üzen konu bu!" şeklindeki sözlerine gülmeden edemedim.

"Ağlanacak halime gülüyorsun!" der gibi baktı.

"Tıpkı memleket gibisin..." dedim, "O da ağlanacak halde değil mi? Ama gülüyoruz, galiba gülmek bize yakışıyor, onu da ne kadar becerdiğimiz tartışılır ya neyse!

Kaynak: http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=11295

Hiç yorum yok: