Eee Litvanya bu, öyle son dakkalara, hele son saniyelere
bırakmaz işini, kötü oynayanı affetmez!
Affetmedi de…
Çeyrek finalde kaybettik…
Yenebilir miydik Litvanya’yı?
Elbette…
Litvanya gibi basketbolu ekol olmuş bir rakibin karşısına
çıktıysanız, hatasız oynamalısınız…
Sadece hatasız mı?
Elbette hayır… Mükemmel oynamalısınız.
Savunmada açık vermeyeceksiniz, hücumda yüksek yüzdeyle
oynamalı, ribauntlarda üstünlük sağlamalısınız…
Bunları biz yaptık mı?
Hayır…
E o zaman kazanma şansınız yok…
Grup maçlarında ve son Avustralya karşısında son saniyelerde
maçı çevirebilirsinız de, Litvanya bu fırsatı vermez. Savaşmazsanız, takım
oyununu ortaya koyamazsanız, geçmiş olsun!
Kazansaydık muhtemelen ABD’nin rakibi olacaktık.
Ve muhtemelen ABD bizi fena yapardı…
“İyi ki de
elendik” demiyorum elbet… Bir kez daha ABD ile oynamak keyifli
olacaktı, en azından iyi bir deneyim.
Peki neden kaybettik, neden Litvanya’yı yenemedik?
Başta da dedim ya, Litvanya bir basketbol ülkesi ve Dünya’da,
ABD, İsrail, Yunanistan ve Hırvatistan gibi gerçek bir ekolü!
Biz ise ekol falan olamadık hiç. Avrupa ve Dünya
Şampiyonaları’nda elde ettiğimiz ‘iki’ncilikler dışında üst düzeyde
kazandığımız bir başarı yok.
Uzun süredir ulusal takımlar çapında bocalıyorduk. TBF’nin
yanlış antrenör seçimleri bize çok zaman ve deneyim kaybettirdi. Ergin Ataman tercihi
ise çok geç yapıldı. Buna rağmen Ataman’nın genel anlamda başarılı olduğunu söylemekle
beraber, Litvanya önünde oyuncularını kullanma skalasını geniş tutamadığını
gördük. Özellikle dış şut atabilecek skorer çıkartamadı. Emir kısırdı. Ender
istenilen düzeyde değildi. Kenarda Cenk vardı ama nedense Ergin hoca, ABD maçı
dışında ondan istediği gibi yararlanamadı.
Cenk gibi şutör oyuncular moral ve motivasyon ve sürekli
oynayarak-oynatılarak katkı sağlar. Ergin Ataman, ne yazık ki Emir’e tanıdığı
hata yapma şansını Cenk’e tanımadı. Bu tolerans Emir’in son saniyelerde maç
kazandırmasına yaradı. Fakat Emir kötü oynadığında yerini dolduracak Cenk’i
kenarda unuttu.
Zaman zaman bunu Oğuz için de yaptı.
Ömer yorulduğunda veya faul sıkıntısı yaşadığında, Litvanya gibi
böylesine önemli bir rakibe karşı, en kritik anlarda Oğuz yerine gitti Barış
Hersek’i sahaya sürdü.
Litvanya coachı Jonas Kazlauskas kenarda bekleyen neredeyse
tüm oyuncuları kullanırken, Ergin Etaman ikinci beşten alternatif üretmekte yaratıcı
olamadı.
İşte bu durum iki takım arasındaki en belirgin ve en önemli
farktı ve maçın sonunda kazanan takımı belirleyen unsur oldu…
Kimileri buraya kadar gelinmesini başarı olarak görebilir ama
bence ortada başarı falan yok. Başarı ancak madalya olsaydı “başarı” olarak adlandırılabilir.
Şu gerçeği de göz ardı etmek haksızlık olur: “Bu takımda iş var” Enes Kantar ve Ersan
İlyasova’nın katılmasıyla, Ergin Hoca’nın da yanlışlarını görüp daha çok
deneyim kazanmasıyla önemli turnuvalarda madalya
kazandırabilir.
Hiç olmazsa bu potansiyeli olduğunu bize gösterdi.
3 kere, son saniyelerde sıçrayabilen çekirge değil de, gerçekten de dev
olduğunu da kanıtlayabilir… ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder