Cumartesi, Şubat 09, 2008

Baykal anlamaz o işlerden(!)

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin geçen Aralık ayında organize ettiği Uluslararası İpek Yolu Film Festivali sırasında biz de İnSanat Sinema Derneği olarak filmlerin gösterildiği Tayyare Kültür Merkezi'nde bir stant kurmuştuk. Maksat derneğimizin tanıtımını yapmak tabi…

Bir ara, genç yönetmem Çağan Irmak standın önünde belirip yarı telaşlı, elini ağzına götürüp bir şeyler mırıldandı bize doğru, elindeki sigarayı da görünce ateş istiyor sanıp, "Biriniz Çağan ağabeyinize ateş verin" deme gafletinde bulundum(!)

Çağan Irmak kardeşimiz salona doğru yönlenmişti ki, birden dönüp sert bir ifadeyle "Bi kere ben sizin ağabeyiniz değilim; tamam mı!" diye karşılık verdi.

Meğerse ateş değil, bulunduğumuz yerde sigara içilip içilemeyeceğini soruyormuş, sevgili Çağan!

Son filmi Ulak'ı izledim hafta içerisinde… O telaşının ve sinirliliğinin nedenini de şimdi daha iyi anlıyorum. Tüm gerginliği o filmin kusursuz olabilmesi içinmiş meğerse!

Çağan gerçekten de çok iyi bir iş çıkarmış, lakin gişedeki durumu Babam ve Oğlum filminin gerisinde kalacak gibi görünmekte...

Bence Ulak, bir öncekine nazaran sinematografik olarak çok ama çok başarılı bir çalışma... Çok iyi bir yönetmen olduğunu her haliyle hissettiriyor. Gerek kurgusal anlamda, gerekse görsel ve işitsel zenginliğiyle harika bir masal çekmiş! (Oyunculuklar da başarılı, fakat 'Babam ve Oğlum'un çekirdek oyuncu kadrosuyla çalışmasaydı) İşte bu durum herkesi o eski filmdeki beklentiye sürükledi. Salya sümük ağlamayı umanlar da hayal kırıklığına uğradı.

Fısıltı gazetesi, kulaktan kulağa yapılan söylenceler, dost sohbetlerinde 'Babam ve Oğlum'a düzülen methiyeler için gerçek bir 'ulak'a ihtiyaç var(!)

Peki, "bu film Babam ve Oğlum'un neden gerisinde kalır?"sorusuna birçok yanıt vermek olası. Lakin benim düşüncem de şu:

"Bu millet sinemadan filan anlamaz. Ya ağlatacaksın, ya da çatlatana kadar güldüreceksin!"

Sinema yapmaya kalkanların durumu aşikâr!

'Babam ve Oğlum'un rüzgârı gişede 'Ulak'ı da mahcup etmez, zira bu sinema izleyicisinin kalitesini değiştirmez!

Vizontele vizyona girdiği yıl, çok ama çok daha başarılı bir film, salon bile bulamamıştı. Semih Kaplanoğlu'nun 'Herkes Kendi Evinde' filminin esamesi bile okunmamıştı. O filmde Erol Keskin'in muhteşem oyunculuğu, Tolga Çevik'in oyunculuk pırıltılarına kimse tanık olamamıştı. Millet deli danalar gibi(!) Vizontele'ye koşmuştu.

Bu noktada şunu kimse yanlış anlamasın! Vizontele'ye bir lafım yok... Ömer Faruk Sorak faktörü o filmin kalitesini kanıtlamaya yetiyor. Ama 'Herkes Kendi Evinde' daha iyi bir çalışmaydı ve keşke Vizontele'ye koşanların ¼'ü o filme de gideydi.

Gitmedi. O film gibi güme giden proje o kadar çok ki… Hangi birini saysak!

Rıza…

Beş Vakit…

Kader…

Uzak…

Tabutta Röveşata…

Ya 'Hacıvat-Karagöz Neden Öldürüldü'ye ne demeli?

Vesselam bu millet sinemadan falan anlamaz!

***

Yazının başlığıyla şimdiye kadar anlattıklarımın bir alakası yok değil mi?

Durun, hemen acele etmeyin, devamını okumayı deneyin bir de ;-)

Başbakan Erdoğan, Baykal'a "Sen ne anlarsın o işlerden" diye karşılık verince bu milletin de sinemadan anlamadığı aklıma düştü hemen!

Gerçi sayın Deniz Baykal'ın siyasetten de anlayıp anlamadığı tartışılar, ancak Bay Başbakanın Baykal'ın anlamadığını iddia ettiği konudan ne kadar anladığı ayrı bir tez(!) konusu…

Sinema konulu bir yazı ilgi görmeyebilir düşüncesiyle manşete böyle bir konuyu çektim!

Yani bir anlamda reyting kaygısı(!)

Şaka tabi… Ama sinema yapan bazı yönetmen ve yapımcılarımız (belki de haklılar) bu milletin hisleriyle, duygularıyla oynamayı seviyor. Bu konulara odaklanıp gişe yapmayı umuyor. O nedenle bu komedi furyası… Bir de korku kabusu var ki sinemamızda, trajedi olarak önümüzde duruyor!

Konumuz sinema; bu milletin iyi ve kaliteli filmden anlamadığı bu kadar belirginken, benim de sinema yapmaya çalıştığımı anımsatmakta yarar var!

Bir yıldır kaynak bulmak için yırtındığım projemi gerçekleştirme yolunda İstanbul ve Bursa'da tüm kapılar birer birer yüzüme kapandı. (Son çare sıfır bütçeyle çekmek)

Projem taraftar olma psikolojisini irdelemekte. Yani ne komedi, ne de ağlatmak gibi bir iddiası var!

"O nedenle sinemadan anlamayan bu milletin filmi görmeye gider mi?" sorusunu yanıtım belli.

Benim bir derdim var ve bunu filme aktarmak istiyorum. Tıpkı Çağan gibi, Zeki Demirkubuz, N. Bilge Ceylan, Reha Erdem, Ahmet Uluçay, Ezel Akay gibi, Semih Kaplanoğlu gibi...

Bu millet filmi izlemeye gelir mi, gelmez mi? Kendileri bilir, sinemadan anlayan gelir, anlamayan, anca gider(!)

http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=10123

Hiç yorum yok: