İsveç’in nüfusu 10 milyona yakın…
Ben, 2003-2005 yılları arasında oradayken 9 milyonuncu
siyahi İsveçli doğduğunda, bayram yapmışlardı…
10 yılda muhtemelen nüfusları da 10 milyona yaklaşmıştır
diye düşünüyorum…
Evet soru şu: Türk halkı bir İsveçli’den ekonomik olarak
daha mı zengin, daha mı çok kazanıyor?
İsveç’in ikinci büyük şehri Göteborg’ta yaşadığım
yıllarda, adamların sistemlerine hayran kalmıştım. O dönem Göteborg yaklaşık
500 bin nüfusa sahipti ve Göteborgs Posten Gazetesi günde 400 bin kişi
tarafından okunuyor, diye acayip hava atıyor, reklam yapıyorlardı.
Biz ise 2 buçuk milyonluk Bursa’nın en büyük gazetesi Olay 20
binin üstüne çıktığında adeta bayram yapıyoruz, iyi mi?
Neyse asıl değinmek istediğim konu o değil. Göteborglular
ile Bursalıların yaşam kalitesi. Özellikle de ulaşım yönünde Bursa’da
yaşadığımız için ne kadar talihsiz olduğumuzu anlatacağım size.
Hani dedim ya üstte, Türkler, İsveçliler’den daha mı çok
kazanıyor, diye?
Hayır, elbette çok kazanmıyor ama Bursa BŞ Belediyesi
Bursalıları yolunacak kaz gibi görüyor ve buna tepki verecek bir muhalif ses olmadığı
için de Avrupa’nın en pahalı ulaşımı, en pahalı (kireçli) suyunu ve en pahalı
elektriğini kullanırken kimsenin gıkı bile çıkmıyor.
Mesela Göteborg’ta toplu taşıma araçlarını
kullandığınızda her hangi bir otobüsten otobüse veya tramvaydan tramvaya bindiğiniz
zaman, bir saat ücretsiz yolculuk yapabiliyorsunuz.
Ben ise geçen akşam, metro görünümlü hızlı tramvaya
bindim, 2 TL ödedim, FSM istasyonunda indim, 15 dakika sonra gelip tekrar bindim,
2 TL daha ödeyip oradan 100. Yıl istasyonuna gelip Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne
geçtim, 20 Dakika sonra dönüp tekrar bindim ve 2 TL daha ödeyerek Şehreküstü
istasyonuna geldim.
Eğer ben Bursalı değil de bir Göteborglu olsaydım ve
benim başkanım Recep Altepe değil de Göteborg Belediye Başkanı Lena Malm
olsaydı eminim bu sorularımın da bir anlamı olmazdı. Zira benim yaşadığım
dönemde Göteborg Belediye başkanının ne bir afişini, ne bir posterini gördüm,
ne de bizim Altepe gibi her akşam TV’lerde yüzüne rastladım.
Amma ve lakin Bursa, Götebotg’dan daha pahalı bir şehir;
hem daha pahalı, hem de halkı çok ama çok talihsiz, şansız, bahtsız. Bir Göteborglu,
bir saat içinde ucuza yolculuk yapabiliyorken bir Bursalı inek gibi sağlıyor.
İn-bin: 4 TL, geçmiş olsun. Sadece otobüsten tramvaya, tramvaydan otobüse
binerken indirim varmış, o bile parayla! Ama elin gavur(!) Göteborglu'nun hem
gelir düzeyi yüksek, hem ülke ekonomisi süper, hem refahı ve huzuru yerinde, hem
de sosyal devlet olmanın her türlü imkanı önüne sunuluyor. Bir saat içinde
istediği kadar indi bindi yapabiliyor.
Bir Göteboglu’nun evinde akan su kireçsiz ve kaliteli ve
ucuzken, su cenneti Bursa’da bir Bursalı hem kireçli su içiyor, hem marketten
gidip damacanayla su satın almak zorunda bırakılıyor, üstelik Avrupa'nın en yüksek faturasını ödeyerek!
Avrupa şehri Bursa kalite yerine standardını fiyatta
aşmış da haberimiz yokmuş, helal olsun valla(!)
Yani anlayacağınız Bursalı’nın gelir seviyesi düşük ama olsun
aslanlar gibi pahalı ulaşımı var(!)
***
Hazır İsveçlilerden söz açılmışken, geçenlerde Ulucami,
Orhangazi Parkı’nın orada bir grup İsveçli turist ile karşılaştım. Hafızamda
kalan birkaç kelime İsveççe ile çat-pat da olsa, her Türk evladı gibi Bursa’yı nasıl
bulduklarını, memnun kalıp kalmadıklarını sordum, merakla. Tam o esnada tarihi
belediye binasının önüne gelmiştik ki, Atatürk Caddesi üzerinde, TKM yanında
durup, kocaman bir posteri gösterip, “bu fotoğraftaki adam kim, çok önemli tarihi
bir şahsiyet olmalı” diye sordular bana?
“Bunu nereden çıkardınız? diye afallamış şekilde sordum tabi
ben de.
“Arkada çok güzel tarihi bir bina varken, böyle birinin
posteri önüne asılmışsa, o binadan daha önemli biri olmalı” diye eklediler.
“Evet” dedim ben de, “Bu kişi çok önemli birdir. Belediye
Başkanıdır. Adı Recep Altepe’dir, o kadar önemlidir ki, arkadaki tarihi
belediye binası bile yanında önemini yitirmektedir” diye ekledim.
Bana tuhaf tuhaf baktılar ve bir belediye başkanının
kentin değerlerinden nasıl daha öneli olabileceğine anlam vermeye çalışarak, tavsiyem
üzerine Kebapçı İskender’e döner yemeğe gittiler.
***
Ne demiş şair Orhan Veli;
Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere
tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına
hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava.
Evet sevgili Bursalılar, siz de bedava yaşamanın tadını
çıkarın, bu kentte yaşamanın da kıymetini bilin, pahalı bir Avrupalı olmak her
Türk’e nasip olmaz(!) ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder