Önce şunu belirteyim ki, benim gibilere gazeteci denmez!
Günümüz koşullarında “gerçek gazeteci kim?” sorusuna
verilecek yanıt bir değil, yüzlerce.
Ama en popüler yanıt, gemisini yürüten, işsiz kalmayan
gazeteci, “gerçek gazetecidir!”
Valla ben demiyorum, bu millet böyle diyor!
Çünkü banan yapılan en büyük eleştiri, “baksana sen
dalgana, sana mı kaldı yanlışları düzeltmek”
Haklılar, zira ben Türkiye, hele ki Bursa koşullarında
asla gerçek bir gazeteci olamadım hiç bir zaman.
Öyle gaza gelip son anda ÇGD’ye (Çağdaş Gazeteciler
Derneği’ne) üye yaptılar, ancak benim faal olduğum dönemdeki gazeteciliğin kalmadığını
geç de olsa idrak ettim.
Ya da ettirdiler…
***
BŞ Belediyesi’ne bağlı BURULAŞ, Bursa’da aktif olan
gazetecilere, görevlerini daha kolay ifa etsinler diye bir süredir kent içinde ücretsiz
seyahat kartı veriyor(muş).
...muş, diyorum zira faal gazetecilikten uzak kaldığım dönemde
böyle bir kolaylığın sağlandığından haberim yoktu.
Gerçi, sarı basın kartı sahibi gerçek gazeteciler
evvelden zaten bu hakka sahiptiler de, benim gibi kendini gazeteci sananlar ise
böyle bir lüksten uzaktılar!
Lükse bakar mısınız?
Kent içinde Belediyeye ait tüm ulaşım hizmetlerinden
bedava ve sınırsız yararlanmak…
İtiraf etmeliyim ki, gazeteciliğin en alt sınıfı olan
muhabirler için bu gerçekten de çok önemli bir lüks.
BURULAŞ bu işi gazetecilikle ilgi dernekler aracılığı ile
yürütüyor. Bursa Gazeteciler Cemiyeti ile Bursa Çağdaş Gazeteciler Derneği
üyelerinden istenen listedeki herkese BURULAŞ özel BuKart’lardan verdi…
Bir ÇGD üyesi olarak benim de bundan yararlanmam
gerektiği söylendi baştan. Tam da işsiz kaldığım dönemde, kent içi ulaşımı için
benim gibi meteliksiz biri için önemli bir kolaylık olacaktık.
Sonra bir de baktım ki, ÇGD’nin verdiği listede benim
adım silinmiş.
Gerekçe, çok manidar: İşsiz gazetecilere BuKart
verilmiyor(muş)!
Şaka değil, valla böyle. ÇGD başkanı Yüksel Baysal bana
öyle dedi. “Sen işsiz olduğun için, BuKart vermediler her halde”
-Her halde mi?
-?
İşsizliğin ardından suratıma patlayan bu şamarın acısı
hala böğrümde…
Bu kart alamadığım için değil, “adam yerine konmadığıma
üzüldüm”
Bunca yıldır, kendi imkanlarımla ulaşım sağlamış, olmadı ayaklarım
sağ olsun, yürümüşüm, yıllardır böyle, bundan sonra da farklı olmasında sakınca
yok.
Fakat, önce kart verecez deyip de sonra “Ne kartı? Değil
kart, sana su yok su!” dercesine dışlanmam fena koydu.
Sonra ben de, önce Gazeteciler Cemiyeti’ni başvurdum ve
Bursa’da ne kadar işsiz üyeleri olduğunu sordum.
Cemiyetten Sinan Tunç, bununla ilgili Bursa’da somut bir
veri olmadığını söyledi.
Ardından da ÇGD Başkanı Yüksel Baysal’a da yönelttim aynı
soruyu. O da bilmiyordu Bursa’da kaç işsiz gazeteci olduğunu.
Merak ettiğim şuydu, sadece bana mı BuKart verilmedi,
yoksa başka ismi çizilen gazeteci var mıydı?
Benimle birlikte Bursa’da kaç işsiz gazeteci olduğunu net
olarak öğrenemedim.
Sanırım BURULAŞ listede sadece benim adını çizmiş.
***
E ama BŞ Belediyesi’ni, Recep Altepe’yi, Türkiye'nin sahibi iktidardaki AKP’yi, koskoca Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirirsen, az bile sana oh olsun!
Nah sana bedava seyahat!
Ayıp mı oldu?
Çok mu kaba?
Olsun, koskoca Bursa medyası, koskoca BŞ Belediyesi ve BURULAŞ
sadece bir kişiyi cezalandırıyorsa başka ne diyebilirim ki?
Ama oysa mantık şu olması gerekmiyor mu?
ÇGD de, Cemiyet de önce işsiz kalmış üyelerine öncelik tanınması
için girişimlerde bulunması gerekmez mi?
Esas işsiz kalmış gazetecinin o karta ihtiyacı yok mu?
Zaten işsiz kalmış, maddi açıdan da sıkıntı yaşaması
yüksek ihtimal bir gazetecinin ücretsiz kent içi seyahat etmesini sağlamak bu
kadar zor mu?
Zor değil de o gazetecinin adı Suat Oktay Şenocak’sa o her
şeye müstahak, o beter olsun, o gebersin gitsin, yok olsun, allahından bulsun.
Onlar işi Allaha bırakmayıp, önce adımın altını çizdiler,
sonra da…
“Nah sana BuKart!” dediler, hamdolsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder