Yugoslavya yok mu? Siz öyle sanın, bal gibi Yugoslavya var
ve bu ekol 2017 Avrupa Basketbol Şampiyonası’na damgasını vurdu.
Finale çıkan Sırbistan ile Slovenya bu ekolün temel
taşları ve elbette Hırvatistan’ı da unutmak lazım…
Peki ya biz, yani Türkiye ne ekolü?
Güldüğünüzün farkındayım, “Ne ekolü, dalga mı geçiyorsun?”
dediğinizi duyar gibiyim…
Haklısınız, Türkiye her alanda nasıl ki hiçbir ekol
değilse, basketbolda da ekol mekol değil elbet.
Basketbolda Rus (Sovyet) ekolü var, Yugoslav ekolü zaten
malum, hatta İspanya ve hatta ki hatta Fransız ekolünden bile söz edebiliriz
lakin Türk ekolünden asla ve katta söz etmek mümkün değil…
Mümkünatı yok.
Biz olsak olsak, sadece birbirimizin ayağını kaydırmada, kendi
kuyumuzu kazamada ekolüzdür ki, bu konuda kimse elimize su dökemez!
Yalan mı?
Hayır, gerçek ve çok acı. Bunu da her alanda derinden
yaşıyoruz ve en taze örneği de basketbolda karşımızda duruyor.
Çakma 12 Dev Adam ne yaptı gördük hep birlikte.
Çakma diyorum çünkü 2001’de ev sahibi olduğumuz
şampiyonadaki kadro ile yakından uzaktan alakası olmayan bir kadro ile çıktık
bu son şampiyonaya.
Sadece kadro olarak değil, ucubik ve uyduruk, sinir
bozucu şarkısından tutun, federasyon başkanına, tribünlerin heyecandan yoksun
atmosferine ve hata medyasına kadar, nereden baksanız emanet, toplama, alelacele
bir araya getirilmiş yığından başka bir şey değildi.
O nedenle bu yeni 12 dev adam olsa olsa çakma dev adam
olurdu, ki öyle de oldu.
Düşünsenize, böylesine dev bir organizasyonun en önemli
ayağına ev sahipliği yapıyorsunuz ama bu şampiyonada ilk ona girebilecek bir
kadro oluşturamıyor, NBA deneyimine sahip en önemli yıldızlarınızı getirtip
hazır edemiyorsunuz.
Deneyimsiz kadronuz ve uluslararası deneyimden yoksun
teknik ekibinizin kritik maçlarda ezilmesini seyrediyorsunuz.
Sizin fark yediğiniz İspanya’yı Slovenya yarı finalde
parçalarken, İspanya’nın Gasol kardeşlerini, Navvaro’yu gözünde büyütüp
korktuğu için elleri titreyen ve boş turnikeleri bile kaçıran gençlerinizin çaresizliği
aklınıza geliyor ve bir kez daha üzülüyorsunuz!
Bu şampiyonanın final grubunun Türkiye’de yapılacağı iki
yıl öncesinden belliyken bu kötü tablonun mimarı kim?
Kim bu kadroyu bu turnuva için hazırlayacaktı?
Hazırlanmasına kim engel oldu?
Federasyon Başkanını apar topar kim değiştirdi ve neden?
Şampiyonaya aylar kala, Türk basketbolunun en kariyerli,
uluslararası deneyimi en fazla antrenörü Ergin Ataman’ın hem ulusal hem de
kendi takımından ayağını kaydırmak için kim çabaladı? Kim kovdurdu?
Evet, bu sorulara yanıt verecek bir babayiğit arıyorum!
Fenerbahçe’nin EuroLeague şampiyonu olduğunda sevinenlere,
“Bu başarı Türk basketbolunun değil, Fenerbahçe’nin başarısıdır” dediğimde bana
kızmışlardı. Bunu Milli Takım’da bir kez daha gördük. Obradoviç’in, Melih Mahmutoğlu’nu,
Barış Hersek’i Final Four’da oynatmayıp deneyim kazanmasını engelleyerek Türk basketboluna ne kadar zarar
verdiğini belki birileri hala anlamamış olabilir. Sırp koç elbette kendi kariyerini
düşünüp kendi vatandaşlarını oynatacaktı da, ya bizim gençlerimiz ne olacak?
Yugoslavya ekol olurken bizimkilerin turşusunu mu
kuracaz?
Ufuk Sarıca ne yapsın, Cedi Osman, Kenan Sipahi, Furkan Korkmaz,
Semih Erden ve diğerleri ne yapsın?
Ufuk Sarıca’ya yapabileceğim tek eleştiri, kadroda sırf
Galatasaray’dan da biri olsun diye oyuncu alacağı yerde, ligdeki diğer
takımlara bakmaması olabilir. Zira Sarıca’nın da eldeki kadronun da kapasitesi
bu kadardı.
Keşke 12 Dev Adam olacaklarına Furkan Korkmaz kadar cesur
olsalardı, hiç olmazsa belki ilk beş içinde yer alabilirdik. Belki diyorum
çünkü, kaybettiğimiz İspanya maçını anımsıyorum da; parkelerde fark yaratan sadece
korkmaz Furkan’dı…
İşte bu fark, finalde Yugoslavya olarak karşımıza çıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder