Sn Cumhurbaşkanı “BAŞKAN” olmak istiyor.
Peki ne başkanı, Türkiye Başkanı.
Peki şu anda neyin başkanı?
Cumhuriyet’in başkanı. Cumhurun, yani halkın en
tepesindeki tek ve en yetkili insanı…
İyi de başkan ile Cumhurbaşkanı arasındaki fark ne?
Birinin başında cumhur var, diğeri ise sadece başkan!
Neyin başkanı?
Kimin başkanı?
Şu anda neyi yapamıyor da başkan olunca daha bi güzel,
daha bi etkili, daha bi rahat yapabilecek Sn Erdoğan?
Sorular sorular, olaylar olaylar…
7 Haziran seçimlerinden önce Sn Recep Tayyip Erdoğan
halka seslenirken, “verin 400 vekil bu iş huzur içinde çözülsün” demişti.
Bu bir deyiş mi yoksa tehdit miydi, anlayan var mı?
400’ü vermeyen halkın o tarihten bu yana başına gelmedik
kalmadı, bombalar, cinayetler, tutuklamalar, kan-gözyaşı ve bunlar yetmiyormuş
gibi 15 Temmuz darbe girişimi felaketi…
O korkunç 15 Temmuz gecesinin ardından kafalarda yine
yanıtlanmayan birçok soru oluştu ve bu sorulara makul ve mantıklı yanıtlar
bulamayanlar, “bu ne biçim darbe
girişimi, bu olsa olsa bir tiyatrodur” demekten kendilerini alamadılar.
Ben de hemen arkasından dedim ki; “bunun gerçek bir darbe girişimi mi yoksa, bir darbe nasıl yapılamaz konulu
bir tiyatro oyunu mu, anlamak için bir, bilemediniz en az iki yıl geçmesi lazım.
Bu süreç içerisinde, Sn Erdoğan herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu anımsar da
hepimizi kucaklar, kin ve nefret söylemlerini bırakıp anayasal sınırları içine
çekilirse bu darbe girişimi kendisine yapılmış bir harekettir. Yok eğer, nefret
söylemlerini artırarak sürdürür, başkan olabilmek için her yolu mubah görür ve
bu yolda tüm muhaliflerini yok etmek için çalışırsa, darbenin arkasında kendisi
vardır!”
Bu denklemi üstü üste koyduğumuzda çıkan sonuç ortada.
Cumhurbaşkanının “Bu
darbe bize Allah’ın bir Lütfudur!” ifadesi ile Başbakan Binali Yıldırım’ın “Başkanlık gelmezse ülke bölünür” açıklaması
15 Temmuz’un üstündeki sis tabakasının yavaş yavaş dağılmaya başladığının
göstergesi…
Önce PKK yandaşlığı iddiasıyla Kürt siyasetçi ve yerel
yöneticilerin tutuklanması, sonra da muhalif gazetelerin derdest edilmeye çalışılması….
Ve son olarak, Cumhuriyet Gazetesi’ne, PKK ve Fetö
destekçiliği suçlamasıyla yapılan baskınlar, yazarlarının gözaltına alınması, Erdoğan’ın
başkanlık yolundaki çakıl taşları ve engebeleri temizlemeye yönelik
girişimlerden başka bir şey olmadığı izlenimi yaratıyor.
O zaman birileri de çıkar ve şunu sorar: Eğer Cumhuriyet Gazetesi ve yazarları PKK
ve Fetö’ye destek veriyorsa… İmralı’daki bebek katili ile gizli müzakereler
yürütmek, Güneydoğu’daki valilere, PKK’lı teröristlerin silahlanmasına göz
yumulması emrini vermek… Fetö’nin palazlanmasına yardımcı olmak, “Ne istediniz
de alamadınız” demek suç ve günah değil mi?
Şu sorular ise hala yanıt bulmuş değil: Recep Tayyip Erdoğan ne yapmak istiyor? Gerçekten
başkan mı olmak istiyor, yoksa ülkeyi bölmek mi?
Evet, yanlış okumadınız? Bölmek…
Bu sorulara paralel, gerçekçi yazar Levent Gültekin’in
hem köşesinde yazdığı, hem de geçenlerde Ruşen Çakır’ın internet TV’sinde dile
getirdiği şu sözleri geldi aklıma: Bu
arkadaşın mesajını görünce, bir sohbetimizde bana söylediği şu cümleyi
hatırladım: “Sen ‘Erdoğan yanlış yapıyor’ diye eleştiriyorsun ama yanılıyorsun.
Erdoğan yanlış yapmıyor, bilerek ülkeyi bölmeye çalışıyor. Bence Erdoğan başka
bir odak için çalışıyor.”
Eğer, bu iddia gerçekse, vay Türkiye’nin haline… Allah
sonumuzu hayretsin, demek bile bizi kurtaramaz!
Dip not: Dağlıca'dan 3 şehit haberi daha geldi ve biz bu ölümleri kanıksamış halde Recep Tayyip Erdoğan'ın başkan olmak için yaptıklarını tartışıyorsak, toplumsal vicdanımız kurumuş demektir!
Dip not: Dağlıca'dan 3 şehit haberi daha geldi ve biz bu ölümleri kanıksamış halde Recep Tayyip Erdoğan'ın başkan olmak için yaptıklarını tartışıyorsak, toplumsal vicdanımız kurumuş demektir!