Nisan ayının başlarında ABD’nin
Ankara büyükelçiliği Türkiye’nin, özellikle Güneydoğu’suna gitmemeleri
konusunda vatandaşlarını uyarırken, İncirlik Üssü’ndeki sivil yurttaşlarını da
tahliye etmeye başlamıştı.
Aynı günlerde vatandaşları için benzer bir uyarı da İsrail’den
gelmişti…
ABD’nin yaptığı uyarıda, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa,
Şırnak, Diyarbakır, Van, Siirt, Muş, Mardin, Batman, Bingöl, Tunceli, Hakkari,
Bitlis, Elazığ, Adana, İzmir ve Muğla ile ilgili güvenlik uyarısında bulunması
kafaları karıştırırken, konuyla ilgili Türkiye’den hükümet nezdinde tek bir
açıklama bile gelmemişti.
Şimdilik Kilis'te kan ve korku var! Listedeki diğer illerde yarın en olacak Allah bilir(!)
Ben ve benim gibi durumdan endişe edenler ise, özellikle
sosyal medya aracılığı ile yaptığımız paylaşımlarda, “Ne oluyoruz? Bunca garabetten başımıza nasıl bir başka büyük kötülük
gelebilir ki?” diye soruyor, olacakları çaresizce beklemeye koyuluyorduk.
Öncesinde ise PKK ve IŞİD el ele vermiş, peş peşe ülkeyi
bombalarla kan gölüne çevirmişti…
Ve başımıza gelecek büyük kötülüklerin ilk uyarıları Suriye
sınırındaki Kilis’ten duyulur oldu.
Önce ufak ufak roketler boş alanlara düştü.
Sonra bir de baktık ki, bu roketler sivil hedefleri vurmaya
başlamış…
Savunmasız vatandaşlarımızın öldüğü anlaşılmasına rağmen
hükmet kanadından, yayın organlarından, sanki münferit bir olaymış gibi saldırıların
küçümsendiği dikkatlerden kaçmadı.
Oysa aynı hükmet, sınırı 12 saniye ihlal etti diye Rus
uçağını düşürmekten imtina etmemişti.
Fakat son roketli saldırılardan sonra TSK, geç de olsa buna yanıt
vererek, karşı saldırıya geçti.
Evet bu bir savaştır artık. Karşı taraftan, IŞİD olduğu
tahmin edilen grup Türkiye’ye saldırarak tahrikte bulunduğu apaçık ortada.
Peki IŞİD durup dururken ne diye bize saldırmaya başladı ki?
Aynı IŞİD içeride Suriye ve Rusya ile de savaşırken Türkiye’yi
karşısına ne diye alır, mantıklı geliyor mu size de?
Ve aybaşında, ABD ile İsrail’in vatandaşlarına yaptığı
uyarıyı da bu olanların yanına eklediğimizde, üzerimizde oynanan oyunun başımıza
açacağı belaları düşündükçe gözüme uyku girmiyor!
En üzücü olan nokta ise bizi yönetenlerin bu oyunda sadece seyirci
olmaları…
Her gün şehit, her gün hüzün, her gün bir ananın yüreğine
ateş düşerken, birileri başımıza çoraplar örüyor, tepemizdeki beyefendilerin
keyfi yerinde, “Anayasa dindar mı olsun?
Erdoğan başkan olsun mu, olmasın mı?” diye tartışıyor, 23 Nisan için
getirdikleri şehit çocuğunun yürek yakan ağlamasına bile kayıtsız
kalabiliyorlar!
Ha bi de köprüler yaptırdılar gelip geçmeye karam, analar
boşuna zırlamasın, zira “evlatlarımızı feda etmeye
hazırız” dediklerinde hepiniz alkışlamıştınız ya?
Öyleyse alkışlamaya devam…