Perşembe, Eylül 17, 2015

5 Yıl önce 5 yıl sonra aynı acılar...

Beş yıl önce, 2010'da kaleme almışım alttaki yazıyı ve "Burası Türkiye mi Kürdiye mi?" diye sormuşum...

İktidar yanlıları, barış sürecinde "12 yıldır analar ağlamıyordu" diyorlardı ya, arşivden çıkardığım bu yazımdan da anlaşılacağı üzere, anaların gözyaşları hiç dinmemiş, ağıtlar, yakarışlar, yalvarmalar hiç susmamış ki...

Beş yıl sonra gelinen süreçte de aynı korku filmini, gözyaşları içerisinde izlettiriyorlar bize, kan daha kırmızı, acı daha acı, gözyaşları daha delici, yürek dağlayıcı...

Bugün de sorulan “İllallah ettiren, canımızdan bezdiren terör nasıl biter?" sorusunu 2010'da da sormuşum...

..ve şöyle devam etmişim sormaya, sorgulamaya:
Bölücü, parçalayıcı, yıkıcı, yakıcı ve acı veren PKaka örgütünün yaptıkları söz konusu olan!
Dünya tarihi itibariyle 2010 Haziran ayına vardığımız şu günlerde yaşananların Kürt halkıyla ve haklarıyla ilgisi olmadığı, örgüt amacının üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu bir kez daha anlaşılıyor!

Bugün aylardan eylül, Yıl 2015 değişen bir şey olmuş mu?
HAYIR...

Bakın 2010'da ne yapmış iktidardaki hükumet:
TSK’nın sınır ötesi operasyonlarının bunca yıldır sonuç vermediği, bundan sonra da hiçbir işe yaramayacağı aşikâr!
Malum terör örgütünün ‘taşeron’ olduğu da her geçen gün biraz daha belirgin şekilde anlaşılıyor.
İşte, İsrail ile yaşadığımız bu krize paralel İskenderun’da yapılan son saldırılar birbiriyle ilintili gibi görünmekte.
Ha, bir de şu var!
Biz ne zaman Sam Amca’yla bir polemiğe girsek, çıkarlarımız çatışsa, karşı gelip dik dursak Güneydoğu’da bir şeyler olmuş. ‘Maşa’nın ucundaki zehirli kor parçası yüreğimizi yakmış. Eskiden bu ambargo ya da ekonomik kriz şeklinde karşımızı çıkarken, bugün “terör” olarak içimizi parçalar olmuş.
30 yıldır çözüm bulamamışız. İsrail göstere göstere zülüm ederek yarattığı terörü bitirmedi. Zira şiddet şiddeti doğuyor.
Hadi onlar ektiğini biçiyor, ya biz!
Güneydoğu da yaşanan trajediyi inkâr etmemekle birlikte Ortadoğu’da, Kuzey Irak’ta emperyalist işgalci kuvvetlerin, İsrail’in yaptığı zulmün kaçta kaçını Kürtlere biz yaptık da Pekaka kan dökmeye devam ediyor?!
Elebaşları içerdeyken nasıl oluyor da terör saldırılarının önüne geçilemiyor?  Cumhur’un başı, Genel Kurmayın Başı, Millet’in Başı çaresiz kalmış, hatta önceki hükumetler buna çözüm bulamamışlar!
Neden, nasıl, niçin?
***
O tarihte, uzun metraj filmime yapımcı arayışlarım için 10 gündür İstanbul’daymışım ve şunları yazmışım gözlem olarak:.
"Öyle kalabalık, öyle etkileyici ve yorucu, öyle kaotik ki İstanbul! Her taraf Kürt… Aksaray, Sirkeci, İstiklal Caddesi, Levent, Maslak, Kartal, Kasımpaşa, Beylükdüzü, Sefaköy… Terörden kaçan Yeditepeli dev değirmende almış soluğu… 15 milyonluk nüfusun ne kadarı Kürt’tür dersiniz?
Yalan, inanın bana yalan! Mesele Kürt sorunu değil, insanlık sorunu…
Her yer Kürt, her işte Kürtler… Elini sallasan bir Kürt’e çarparken, İstanbul’a Kürtler hükmederken, en ünlü artistler, şarkıcılar, mafya babaları, tiyatrocular, yönetmenler, gazeteci-yazar ve politikacılar Kürt’ken, hangi terörden, hangi haktan hukuktan, adaletten söz edilebiliriz!
Ülkenin adı Kürdiye olsa veya Türkiye olsa ne yazar, olmasa ne çıkar!
Türkiye adındaki bu ülke İstanbul’dan ibaret görülüyorsa, Diyarbakır İstanbul’a ne kadar uzaksa, Bursa’da o kadar yakın kalıyorsa, nasıl çözülecek sorunlar!
***
Ortada bir oyun var ve bu oyunun kuralını 25 milyon oldukları sanılan Yahudiler mi koyuyor, yoksa onlar da mı taşeron?. Biz ise mahalle maçlarındaki topu olmayan çocuk misali bu oyuna dâhil olmaya çalışıyoruz.
Tek bir seçenek kalıyor geriye: Ya biz de bir top bulup oyunun kadrosunu ve kuralını kendimiz seçeceğiz ya da başka bir oyuna gireceğiz.
Tabi oynayacak bir top ve takım arkadaşı bulabilirsek…

2010'da, "Hem Devlet, hem de gerilla terörüne kurban güdenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, bu eylemi gerçekleştirenleri ve bugüne kadar durdurmayı başaramayanları da lanetle anımsıyorum!"derken, "2015'te ne değişmiş ki?" diye sormadan edemiyorum bugün... Ve saf aklımla şu notu düşmüşüm yazını altına: 

Not: Pekaka terörünün bitmesi için bir yol daha var ve hiç denenmedi: Ülkede refah içinde yaşayan tüm Kürt kökenli entelektüel sanatçı, politikacı, gazeteci, yazar ve işadamları, işkadınları çıkıp konuşmalı ve bitmek bilmeyen, cana ve mala, ekonomiye, huzurumuza mâlolan bu şiddetin durması için, başka ana ve babaların ağlamaması için ortak bir MANİFESTO yayınlamalı!  Ve Kürt halkına seslenmeli. “PKK Kürt halkının temsilcisi değildir. PKK bir maşadır” diye haykırmalı yoksa “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla sessiz kalmak, her türlü beslendikleri bu ülkeye ve halklarına İHANETTİR!

Hiç yorum yok: