Cumartesi, Haziran 20, 2015

Af edersiniz Ermenistan’a gittim!

Af edersiniz ama Ermenistan’ın Türkiye sınırında, Kars’a 50 km uzaklıktaki Gümrü (Gyumri) şehrinde Ermenileri tanıdım…
Tiflis üzerinden 6 saatlik minibüs yolculuğundan sonra karadan aktarmayla ulaşabildik Gümrü’ye...
Oysa Kars’ın oralarda bir yerlerde bir sınır kapısı falan olaydı, bunca eziyet de yaşanmayacaktı...
Af edersiniz ama Gümrü de yaşayan Ermeniler’e Türk olduğumuzu söylediğimizde kimse bize “estafurulllah” der gibi bakmadı. Hatta çok sayıda Türkçe bilen, Türkçeye hayran ve Türkiye’yi seven Ermeni’ye de rastladık. Bize o kadar benziyorlar, bizden o kadar çok özellikleri var ki…
Yemek adları, kiminin soyadı, plakaların numaralanması ve hatta Ermeni parasının sembolü bile çok tanıdık!
Bizi ayıran, bizi bize düşman eden siyasetçilere, bağnaz politikacılara isyan etmemek elde değil.
1988'de yaşadıkları büyük deprem ihtişamlarını törpülese de sanat ve estetik anlayışları Gümrü'nün her yanında hissediliyor.
Kars’ın ikiz kardeşi gibi Gümrü… 
Rus (Sovyet) izleri her yerde...
Her yerde heykeller, her yerde bir düzen ve intizam...
Sanki zaman 70’lerde 80’lerde donmuş kalmış...

Af edersiniz ama Ermenistan bizden daha fakir olmasına rağmen yolları nasıl geniş, etraf nasıl yeşil anlatamam...
TL ile karşılaştırdığınız zaman her şey o kadar ucuz ki, gel de bunu onlara anlat. Ermeni parası Drama’nın alım gücü zayıf, çünkü Ermeni ekonomisi malum...
Üretim yok, sanayi yok, teknoloji yok...

Af edersiniz ama huzur var, tatlı bir huzur!
Tavla oynayan ihtiyarlar, kiliseye giderek mum yakan, dua eden her yaş insan.
Bizimkilerin türbeye gidip mum yakıp dua etmesiyle, onların kiliseye gidip Allah'a yakarması arasında ne fark olabilir ki?

Af edersiniz ama Ermenilerin tek derdi 1915 soykırım meselesi...
Birilerinin onları kestiğine, katlettiğine, kökünü kurutmaya çalıştığına ama başaramadıklarına öyle çok inanıyor, öyle çok kompleks yapmışlar ki, varsa yoksa 1915 tehciri...
Diaspora’nın çok fazla etkisindeler…
Amerika’da, Avrupa’da yaşayan Ermeniler’in keyfi yerinde tabi, soykırımı fış fışlayarak, Ermenistan’ı Türkiye’den uzaklaştırmanın ceremesini Ermenistan'da yaşayanlar çekiyor...
Ah, Türkiye ile sınırlar açılsa, bir açılsa, hem Ermeniler rahat edip nefes alacak, hem de serhat şehirlerimiz...

Af edersiniz ama niçin Ermenistan’a gittiğimi merak ediyorsunuz değil mi?
İnSanat üyesi belgesel yönetmeni arkadaşımız Serdar Güven, EuroAsiaDoc kapsamında, İstanbul ve Gümrü’de düzenlenen belgesel projesi geliştirme atölyesine davet edilmişti. İstanbul’da yapılan atölyenin 2. aşamasında Fransız, Ermeni, Gürcü ve Türk yönetmen ve yapımcılar Gümrü’de bir araya geldi. Ve ben de Serdar’ın yapımcısı olarak etkinliğe katıldım.

Af edersiniz ama Türkiye’deki sirklerde çalışmak için Gürcistan’dan gelen sirk işçilerinin hayatlarının anlatıldığı “Sirk Proletaryası/Ayın Karanlık Yüzü” belgeseli Fransız bir yapımcının dikkatini çekti ve çok önemli görüşmeler yapıldı.

Belgesel, Servet Yalçın’ın Manisa’nın Akhisar ilçesinde kurduğu Avrasya sirki, Gürcistan’ın Abhasha bölgesine bağlı Sucuna kasabasının insanlarını “ekmek parası” uğuruna bir araya gelmesini anlatıyor.
Belgesel özgün ve çarpıcı görüntüler içeriyor.
Bir çok farklı işçi sınıfı olduğu biliniyordu da ilk defa sirk işçisi kavramını bu çalışmayla birlikte duymuş olduk…
***
Afedersiniz ama Gümrü’de geçen 4 günümüzün ardından, geldiğimiz Gürcistan’ın başkenti Tiflis’in kaotik yapısı bize daha çok İstanbul’u anımsattı.
1500 metre yükseklikteki temiz ve huzurlu Gümrü atmosferinden sonra, Tiflis’in nemi bizi terletmeye yetti.

Ve bir şey daha; ne Gümrü'de, ne de Tiflis'te bir tane bile olsa ne bir belediye başkanı fotoğrafı, ne de her hangi bir siyasi simgesi görmemek, yaptıkları hizmetle övünmemek çok garibimize gitti(!) Demek ki Ermeniler de, Gürcüler de Türk siyasetgçilerini hiiç anlammışlar azizim hiç(!)

Son söz…
Hiçbir birliktelik, karşılıklı fedakarlık ve hoş görü olmadan uzun sürmüyor...
Ermenilerin de bize, bizim de Ermenilere ihtiyacımız var, zira beslendiğimiz kültür aynı damardan akan enerji…
Bu damar kesildiğinde her iki taraf için huzur da kalmıyor, mutluluk da…

Sonra düşündüm de, acaba onlar mı bizden daha çok nefret ediyor, yoksa biz mi onlardan!
Ne kadar nefret ekersek, o kadar düşmanlık, ne kadar sevgi ekersek, o kadar da dostluk biçiyoruz...

Af edersiniz ama “kalp kalbe karşıdır” derler ya aynen öyle, gibi...

Ermenistan ve Gürcistan'da çektiğim fotoğrafları görmek için tıklayın: http://suatoktaysenocak.blogspot.com/2015/06/ermenistandan-bir-kac-kare.html?spref=tw

Hiç yorum yok: