Varsayalım İsrail, Gazze’yi yok etti!
Varsayalım kara harekâtı sırasında önün gelen herkesi
kılıçtan geçirircesine tek tek öldürdü İsrail askerleri. Var sayalım Nazilerin yaptığı
gibi tüm Filistinlileri bir kampa topladı ve gaz odalarında yakmaya başladı.
İsrail’de, Amerika’da, Avrupa’da yaşayan Yahudi vatandaşlar
mutlu olacak mı?
Evet bu yazdıklarım çok uç şeyler.
Peki, kumsalda oynarken atılan bombaların 4 çocuğu
öldürmesi, İsrail’in Tel Aviv kentinde yaşayan aynı yaşlardaki bir çocuğu mutlu
eder mi? O çocuk, “oh ne güzel oldu,
askerlerimiz çocukları parçaladı!”
der mi?
Bir yanda bir avuç Filistinli, diğer yanda tam teşekküllü,
son model askeri teçhizatla donatılmış İsrail komandoları kara harekâtı
başlatmış. Ayrıca İsrail hükümeti 18 bin yedek asker için de seferberlik emri
çıkartmış.
Peki, ne için? Hangi düşman için?
Köşeye sıkıştırılmış, çaresiz, bir avuç Filistinli için…
ABD başkanı Obama açıklama yapıyor, “İsrail’in yanındayız” Almanya başbakanı Merkel, “İsrail’i destekliyoruz” diyor da ne
için, kime karşı?
İsrail’in karşısında bir canavar mı var?
Nasıl bir kin, nasıl bir nefret, öfke bu?
Kâğıdı ters çevirip bir başka açıdan bakalım; aynı durumda Yahudi’ler
olsaydı ve Araplar Kudüs’te Yahudi’leri aynı şekilde kıstırıp bombalasaydı, Yahudi
çocukları kumsalda oynarken parçalasaydı, biz susar mıydık? Tepki göstermez
miydik sanıyor birileri?
Nazi kamplarında katledilen Museviler için gözyaşı dökmedik
mi hiç?
Ataları gaz odalarında katledilmiş bir millet nasıl olur da Naziler
kadar vahşi ve katil hale gelebilir? Yahudilere soykırım uygulayan Hamas mıydı,
Naziler mi?
Maksat nedir, İsrail neyi amaçlamakta, tüm Arapları yok mu
etmek istiyor, ya da yeryüzünde Müslüman nüfusunu harcamak mı niyeti?
Daha önce (www.dorduncukuvvetmedya.com adlı bir sitede) “HZ.
MUSA'NIN LANETLİ KULLARI” başlıklı bir yazı hazırlamıştım (Artık o site
AKP ve RT Erdoğan’ı eleştirdiğim için yazılarımı yayınlamıyor) 07 HAZİRAN 2010’da aynen şöyle demişim:
Başbakan Erdoğan’ın, Tevrat’taki ‘on emir’den biri olan “öldürmeyeceksin!”anımsatmasını,
üstelik İngilizce ve İbranice yaptıktan, muhalifi Kemal Kılçıdaroğlu da hemen “çalmayacaksın,
yalan söylemeyeceksin!” emirlerini
de ekledikten sonra Tevrat’ta anlatılanlar geldi aklıma…
Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda, “on emir” atışması devam ediyordu.
Neyse, birileri yaptığı vahşet, işlediği
cinayetlerin yanlarına kâr kalacak olmanın keyfiyle bu tartışmaya bir
taraflarıyla gülüyordur, kimsenin kuşkusu olmasın!
Dünya’da İsrail hükümetine “dur” diyebilecek
bir babayiğit yok, anlaşıldı bir kez daha!
Başta başbakanımız, mangalda kül
bırakmıyor söylemlerinde ama icraat görebilmiş değiliz henüz, ne Türkiye’den ne
de öteki bağımsız(!) ülkelerden!
“Peki İsrail bu cesareti nereden alıyor,
neden bu kadar aymaz ve umursamaz?” sorunun yanıtı çok açık ve net aslında.
Ben biraz daha geçmişe inip, çık kısa bir
anımsatma yapmak istiyorum.
Bundan 10 yıl kadar önce İsveç’te bulunduğum sırada bir
misyonerin kaldığımız eve bıraktığı (Türkçe) Kitab-ı Mukaddes vasıtasıyla Tevrat’ı ve
akabinde İncil’i okuma fırsatı bulmuştum.
Kitabı okuduktan sonra (inananlarına saygı duymakla
beraber) Hıristiyanlığın tamamen uydurma bir
din olduğuna kanaat getirdim.
Tevrat’ı okurken de Yahudilerin psikolojisini daha
iyi anladım.
Çünkü Tevrat onlara şöyle diyor: Rab
İsrail oğullarını öncelikle yaratmıştır. Esas kulları İsrail oğullarıdır. Diğer
insanları İsrail oğullarına köle olsunlar, hizmet etsinler diye yaratmıştır!
Belli ki bugün bu buyruğu gerçekleştirmek için her şeyi
yapıyor Musa’nın
kulları. İyi
de aynı Tevrat, on emirde, Başbakanımız
sayın Recep bey ile CHP
lideri sayın Kemal bey’in anımsattığı
emirleri de buyurmuş, ancak hükümet
nezdindendeki Yahudiler
bu emirlere pek
aldırdıkları görülmüyor!
Sadece bugün mü?
Hayır!
Hazreti Musa zamanında da işine nasıl geldiyse öyle
davranmış İsrail oğulları…
Tanrı’nın Musa aracılığı ile söylediği her şeyin tersini yapmışlar… Hatta gidip,
altından yaptırdıkları buzağı
heykeline tapınmışlar, Musa Sina Dağına (Tur-i
Sina) çıkarak
tekrar Allaha
yalvarıp ümmeti
için af
dilemiş, on emir gelmiş, Allah İsrail oğullarını yine affetmiş…
Ama onlar hem peygamberleri Musa’ya, hem de Allahın’ın onlar için
indirdiği emirlere karşı
gelmeye devam
etmişler.
Asırlar geçmesine rağmen, İsrail oğullarının iktidarı
ellerinde bulunduran bugünkü kulları,
onca lanet, onca acı, gözyaşı ve yaşadıkları katliamlardan ders
almamışçasına inandıkları
dinin emirlerine sırt çevirmeyi sürdürüyorlar!
Yani Başbakan ve CHP Genel Başkanı boşuna yırtınıyor.
Onlar kendi dinlerini de yasaklarını da herkesten iyi
biliyorlar ve
buna rağmen zulüm yapmaya devam ediyorlar!
“Neden?” sorusunun yanıtını ise
zaman gösterecek!
Çünkü gelen haberlere göre İsrail içinde de, dünyanın
başka yerlerindeki Yahudi ve diğer halklar da İsrail ordusunu yöneten
hükümetinden bir hayli muzdarip.
Silahsız sivillerin bulunduğu Mavi
Marmara gemisine
yapılan son saldırı, tüm dünya televizyonlarında apaçık yansıyınca İsrail
hükümetinin şeytanlardan(!)
oluştuğu anlaşıldı!
İçimizdekilerin (özellikle medyada)
farkında olmadan düştükleri tuzağı gördükten sonra Olağan Şüpheliler filminin
şu ünlü repliğini anımsadım:“Şeytanın en büyük hilesi tüm dünyaya var
olmadığına inandırmaktır”
İsrail’i ve bizimkileri gördükten sonra bu
yalana kananların sayısının az olmadığını görmek çok üzücü… Hele ki koskoca
kalemşörlerin, usta, üstat ve hocaların, efendilerin yorumları açıklamaları
boğazlarımızda düğüm oldu, midemize oturdu!
***
İşte böyle, 4 yıl önce bunları yazmışım. O günden bu güne aynı İsrail aynı şiddet devam ediyor.
Öyle, "van minut" diye cazgırlık yapmakla bu işler düzelmiyormuş, onu anladık.
Ama benim esas kafamı kurcalayan bir başka konu var!
Daha bir kaç ay önce Suriye'de, Irak'da IŞID denen sözde müslüman örgütün bir kalemde 1500 kişiyi kurşuna dizmesi, kestikleri müslüman kafasıyla futbol oynamasına rağmen kılı kımıldamayanların şimdi aslan kesilip birden celallenmesi neyin nesidir?
Evet, Filistinde ölen her can için yüreğimiz yanıyor, da, ölen Iraklı, Suriyeli ve Türkmen kardeşlerimiz için bu arkadaşlar nerelerdeydi?
Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan o zaman neden IŞİD'in katliyamları için ses etmedi, neden acaba?
***
İşte böyle, 4 yıl önce bunları yazmışım. O günden bu güne aynı İsrail aynı şiddet devam ediyor.
Öyle, "van minut" diye cazgırlık yapmakla bu işler düzelmiyormuş, onu anladık.
Ama benim esas kafamı kurcalayan bir başka konu var!
Daha bir kaç ay önce Suriye'de, Irak'da IŞID denen sözde müslüman örgütün bir kalemde 1500 kişiyi kurşuna dizmesi, kestikleri müslüman kafasıyla futbol oynamasına rağmen kılı kımıldamayanların şimdi aslan kesilip birden celallenmesi neyin nesidir?
Evet, Filistinde ölen her can için yüreğimiz yanıyor, da, ölen Iraklı, Suriyeli ve Türkmen kardeşlerimiz için bu arkadaşlar nerelerdeydi?
Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan o zaman neden IŞİD'in katliyamları için ses etmedi, neden acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder