Adapazarı
istikametinde olmuş…
Yüksek
Hızlı Tren için döşenen kabloları çalmışlar.
Daha önce
de Bursa’da evlerin önünde bulunan doğalgaz tesisatların üzerindeki topraklama
amaçlı bakır telleri de çalınmış, failler hiçbir zaman yakalanamamıştı.
Peki
YHT’nin kablolarının çalınmasına şaşırdık mı?
Hayır…
Neden?
Çünkü
burası şerefsiz ve hain dolu Anadolu!
Nereden
mi biliyoruz? Aşk olsun nereden bilecez, hamd olsun ki, bebek katilimiz var,
kadına ve çocuğa şiddet uygulayanı, tecavüz edeni, sıfırlanamayan 30 milyon
avrolar, 700 bin dolarlık kol saatleri var, tepsi tepsi çukulata örtülü bayramlık
500 bin dolarlık hediyeler var, kutsal kitabımız kuranla bakara ile makara
yapanı var, var oğlu var… E meclistekiler böyleyken, bir kaç yüz metre kablo
çalınmış, çok mu yani?
O mu gözünüze battı, onların canı can da vatandaşın ki patlıcan mı?
Anlıyoruz
ki, mecliste olanları gören yurdum insanının da canı çekmiş… Onlar birbirne tekme tokat girince, halkım da
karısına, sevgilisine, olmadı evladına sille tokat dalmasın da ne yapsın. E kolay
mı, sıfırlanmaya çalışılan 30 milyon avroları duyunca "ben de isterim ben de insan evladıyım" demeyecek
vatandaş var mı? Benim sokaktaki yurttaşım evinden kasa kasa, kutu kutu milyon
avrolar çıkartamadığına göre onlar da gidip Yüksek Hızlı Tren’in kablolarına
dadanıyor. Güçleri buna yetiyor. İmkânları olsa daha iyisini de yapacaklar ama yok
bi kere, çalmak için fırsat eşitliği hiç yok(!)
O nedenle
bırakın garibanlar Yüksek Hızlı Tren’in kablolarıyla idare etsinler(!) Gün
gelir, meclise girerseler, bu halk onlara güvenip de seçerse (ki bizim halkımız
o tür insanı, işini bilen memuru bağrına basmayı pek sever…) Rıza Sarraf da
ellerinden tutarsa, hele bi de başbakanımızın gözüne girdiler miydi, bu gençler
kesin ağabeylerini aratmayacak, memleketin içine ederler yani, kimsenin
endişesi olmasın, bu halkta, bu millette o potansiyel var…
En kötü
ihtimalle damarlarımızdaki asil kanda her şey mevcut, öyle değil mi? ;)
***
Dünya
Meteoroloji Örgütü’nden (DMÖ) yapılan yazılı açıklamaya göre, kuzey yarım
küredeki karbondioksit oranının yüksek oranda arttığı bildirildi. Nisan ayında
yapılan son ölçümlere göre kuzey yarım küredeki karbondioksit oranının milyonda
400 birimle iklim değişikliği için kaygı verici eşiğe geldiği açıklandı.
DMÖ'nün
2015 ve 2016 yıllarında bile karbondioksidin 400 birimin altında kalacağını
tahmin edildiğinin anımsatıldığı açıklamada, artan gaz miktarının sıcaklık
dalgalarına, kuraklıklara ve deniz seviyelerinde yükselmeye neden olabileceği ifade
edildi.
Yani
anlayacağınız durum çok ciddi. Özellikle de denizin yükselme tehlikesi
nedeniyle zorda olan ülkeler İngiltere, Hollanda, İtalya, Japonya, Malezya’nın
sular altında kalma ihtimali yüksek.
Ama bu
durum bizi ilgilendirmez değil mi? Bu olaylalar tahminen 2015 ve 2016’dan sonra
oluşabilecek durumlar.
Yani
Türklerin korkmasına gerek yok, biz zaten 1800'lü yıllara denk yaşadığımız için
küresel ısınmanın bizi etkilemesine 200 kusur yıl var daha(!)
***
Devlet
Bahçeli eski cumhurbaşkanlarından önce Süleyman Demirel, ardında da Ahmet
Necdet Sezer ile görüştü. Son olarak da mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile
seçimler öncesi bir araya geldi. Yapılan yorum ve değerlendirmeler genelde
Bahçeli’yi ağır şekilde eleştiren nitelik taşıyordu.
MHP
liderinin bugüne kadar gerek AKP gerekse Erdoğan konusundaki davranış ve tutumu
nedeniyle kafalarda soru işareti bırakmış olması, gerekse de eleştirilerde
haklılık payı taşımasına rağmen ben konuya farklı bir noktadan bakıyorum..
Bence bu
iyi bir taktik ve nabız yoklama girişimi olabilir. Hem Abdullah Gül'ün kulağına
kar suyu kaçırma amacın taşıyor, hem de Cumhurbaşkanı koltuğunda oturmasına
rağmen Gül’ün aslında Başbakan Erdoğan karşısında ne denli zayıf ve ezik olduğunu
kanıtlamış oluyor.
Belli ki
Abdullah Gül, bundan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın ihtirasına diş gösterecek
kadar siyasetin içinde yer almak istemiyor.
Esas
merak edilen konu muhalefetin tutumu…
Şimdi
sıra RTE'yi mat edecek hamleye geldi.
Bakalım
kim şah diyecek?
***
Son olarak, şu
atalarımızın ettiği sözler var ya hani; her şey için bir söz etmiş olan ve her
şeyi bilen atalarımız son yıllarda ülkede yaşadığımız gayri adil ve gayri
ahlaki olaylar için de şunu demiş mesela: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!
Tecrübeyle sabit olan bu
benzetmelerin doğruluğundan hiç kuşkum yok.
Evet yok ama şu ilahi
adalet gelse de yerini bulsa diyorum artık. Tecelli etmesi için daha kaç mazlumun ahı
gerekli, anlamış değilim valla!