Pazar, Haziran 15, 2008

ATATÜRK'Ü SEVMEME HAKKI!

Aslında durum çok ama çok üzülmemizi gerektirecek bir noktaya gelmiş...Anlatamamışız bu ülke değerlerini, Mustafa Kemal'i, İsmet İnönü'yü, Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir'i, Çanakkale'yi, Sakarya, Dumlupınar, Yemen, Malazgirt'i, Viyana kapılarından dönmemizi anlatamamışız gençlerimize...

Ve bu gidişle de anlatamayacağız, üniversite kapılarından uzaklaştırıp da geleceğimizi yobazların kucağına veya bölücülerin ocağına ittiğimiz sürece de beceremeyeceğiz bu ulusun ne denli değerli, bu toprakların ne denli özel, kültürünün de bulunmaz olduğunu anlatmayı...

Yasakları yasaklamadıkça olmayacak.

Eyvallah, türbanlılar girmesin üniversiteye de ne olacak o kızlar, nereden okuyacaklar o zaman, Mustafa Kemal Atatürk ile Humeyni arasındaki farkı, nasıl öğrenecekler?

Eğer bunu idrak yeri ilkokuldan, liseye ve akademik kürsülere uzanan süreçte olmuyorsa nerede, nasıl olacak ve kim öğretecek, bu körpecik beyinleri kim yıkayacak!

***

Ruhat Mengi Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde önceki gün kaleme aldığı yazısına "İran Devrimiyle Yıkanan Beyinlar" başlığını atmış...

Mengi, kızlarımızın bu konuşmasından yola çıkarak 'Devlet alanlarında yalnız türbanın değil, tüm dinî uygulama ve ibadetlerin serbest bırakılmasının tartışılmaya başlanması konunun hiç de "üniversitede türban, bir demokratik hakkın kullanılması" olmadığını net şekilde gösterdi.' diyor, demesine de "Peki nasıl oluyor bizim kızlarımızın beynini İran devrimi yıkıyor da biz beceremiyoruz?" sorusu gene havada kalıyor.

Sadece, 'Şu Çılgın Türkler'in yazarı Turgut Özakman'ın açıklamaları kızların cahilliğini ortaya çıkarıyor, hem cahilliğini, hem de beyinlerinin yıkanmışlığını.

Ve eğitim sistemimizin içler acısı halini bir kez daha suratımıza çarpıyor. Türbanlı öğrenci istemeyenler, Mars'ta su bulmuş gibi konuya saldırmaya başladı. Daha da saldıracaklar, yakalamışlar ya zayıf tarafından nalına mıhına vuracaklar... Lakin bir noktayı es geçecekler:

-Ne olacak türbanlı kızların hali?

-Vay nasıl Atatürk'ü sevmez de Humeyni'yi severler?

Peki, Atatürk'ün heykellerini her tarafa dikmenin, okullarda her sabah andımızı okutmanın, her stada, her şehrin ana caddesine, kültür merkezine adını vermenin dışında ne verdik, ne öğrettik insanlarımıza, ne istiyoruz da şimdi şaşı bakıp şaşırıyor, apışıp kalıyoruz!

Bu kızları üniversite kapılarından dışladığımız sürece nefretleri de artacak, önce sisteme, sonra da bu iki zavallı kız gibi Ulu Önder'e, öyle bir nefret ki onların ki, "Vatan kurtarılmasaydı da keşke İngilizler olsaydı!" demeye getiriyor ve "Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani. İnsanlar bana Atatürkçülük adına zulmediyorlarsa benden Atatürk'ü sevmemi bekleyemezsiniz"

-Atatürkçülük adına zulüm etmek!?

***

Atatürk yaşasaydı ve bu manzarayla karşılaşsaydı, memleketi bu hale getirenlerin vay haline(!)

Kemikleri sızlıyordur, kimsenin kuşkusu olmasın! En az memleketi hortumlayanların yaptıkları kadar acı, 60 sente muhtaç edenler, borç batağına saplayanlar kadar ıstırap veriyordur rahmetliye, her neredeyse şu anda, "Memleketi kimlere emanet etmişiz de ne hale gelmiş vay gidi vay! Çalıp çırptıkları, soyup soğana çevirdikleri yetmiyormuş gibi, şu olanlara bak" diye düşünür müydü bilinmez fakat iyi ki yaşamıyor, iyi ki şu anda yok Ulu Önder, yaşasaydı duyacağı acıyı çok iyi hissedebiliyorum!

***

Türbanlılar üniversiteye alınmasın, cahil kalsın kızlarımız... Hiç bir zaman Mustafa Kemal'in ne denli büyük bir deha olduğunu öğrenemesinler, Kürtçe tamamen yasaklansın, TRT'de yayın yapmak ne demek(!) Güneydoğu halkı da cahil kalsın, devletin boşluğunu bölücüler ve İran dolduruyor ne de olsa.

Dışlayalım Kürtleri, türbanlıları; hazır sırası gelmişken Alevileri de bir sepete koyup bilahare dışlama yapalım(!)

Ekonomideki sorunları unutalım, milli takımla coşup, Baykal ve Erdoğan'ın didişmeleriyle kafamızı bulalım, neşelenelim(!)

Mustafa Kemal Atatürk yerine, türbanlı, cübbeli, çember sakallıların Humeyni'yi, bölücülerin de bölücü başını sevme haklarını kendilerinde görüyorsa benim de bunları yazma ve altını çizme hakkım var demektir!

Ve bu ülkeyi bu hale getirenlere isyan etme (tepki gösterme) hakkının herkeste saklı olduğunu anımsatmayı kendime borç biliyorum!


Kaynak:

http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=10984

Hiç yorum yok: