Pazartesi, Mart 17, 2008

Cehenemdeki Türkler!

Usta zebanini cehenneme atanan çaylak zebaniyi, gezdirip ateş kuyuları hakkında bilgi veriyormuş! "Bak" demiş, önündeki fokur fokur kaynayan kuyuyu göstererek. "Burası Amerikalıların cezalarını çektiği kuyu… Başında bir görevli, kuyudan çıkmaya çalışan Sam amcanın yeğenlerini elindeki değnek ile kaktırıp kuyuya itiyor. İyi belle, sen de bu işi yapacaksın" demiş…

Geze geze, sırasıyla, Alman, İngiliz, Fransız, İspanyol, Japon, Eskimo, Arap, Rus, Yunan, Sırp, derken bütün milletlerin yandığı kuyuları incelemişler ve hepinsin başında da bir görevli zebani aynı işi yapıyormuş. Fokurdayan kuyudan çıkmaya çalışanları tekrar kuyunun dibine bastırıyormuş!

Fakat, kuyulardan birinin başında her hangi bir görevli zebani olmamasına rağmen, usta zebani yorum yapmadan diğer kuyulara geçince çaylak zebani kendisinin o kuyuda görevlendirileceğini düşünerek "Bu kuyuda neden kimse yok?" diye sormuş.

Deneyimli baş zebani, bilge ve umursamaz bir tavırla, "Ha o kuyu mu, önemli değil canım!" diye kestirip atmış. Çaylak zebaninin meraklandığını anlayınca da alaylı bir gülümsemeyle hemen eklemiş:

"O kuyuda Türkler yanıyor"

"İyi de neden görevli yok!"

"Yahu neden olacak. Dışarı çıkmaya çalışan oldu mu, alttaki bir başka Türk, yukarı çıkmaya çalışanı hemen ayağından yakalayıp dibe çekiyor. Türkler bizim işimizi kolaylaştırıyor. O nedenle biz de o kuyuda duracak elemanlarımızı başka yerlerde istihdam ediyoruz"

***

Bu fıkrayı daha önce de burada yazmıştım. Her halde bizi bu fıkrada geçen olay kadar hiçbir şey bu kadar güzel özetleyemez(!)

Tarih boyunca kurduğu tüm devletleri içten yıkan ve kendi kendine zarar verebilen, halkına ıstırap yaşatan bir başka ulus var mıdır yer kürede, bilinmez!

Son yaşanan olaylar bu fıkrayı teyit edecek nitelikte. Önce başbakan Erdoğan ve saz arkadaşları(!), göreve geldikleri günden bu yana hal ve tavırlarıyla, arı kovanına çomak sokmaları, onların açığını arayan, saldırmak için fırsat kollayan bir takım iç ve dış odaklar, hükümetin onlara verdikleri fırsatlar!

"Evet biz takıyye yapıyoruz, amacımız aslında başka!" dedirtecek cinsten! En baba AKP savunucusunun bile aklını karıştıracak, midesini bulandıracak düzeye geldi. Ve bir muhtıra, hatta bir darbeden bile daha sarsıcı etkiler yaratacak AKP hakkındaki kapatma davası gündeme bomba gibi düşerken, ortalık da toz duman oldu. Bu durumdan yararlanan Diyarbakır Belediye başkanı, "fırsat bu fırsat!" diyerek Kürdistan bayrağı önünde basın açıklaması yapabiliyor. Hazır ortalık karışık ya(!) şu Türklerin ayağından biraz da biz çekelim niyetinde sanki. Farkında değil ki Türklerle aynı kuyunun içinde yanıyor hınzır(!)

***

Ekranlarda konuyu değerlendiren hemen herkes aynı fikirde... Kapatma çözüm değil. Mitoz bölünme misali, parçalandıkça çoğalan hücreler gibi, partiler de kapatıldıkça her seferinde daha da güçlenerek geliyorlar.

Can Dündar da benzer noktaya değinmiş:

"Son dava, siyaseten AKP'ye arayıp bulamayacağı bir hayat öpücüğü sunmuştur" diyen üstat,

bu davanın, AKP'ye yeniden "demokrasinin mağduru" payesi ve yerel seçimler için "e-muhtıra"nın sağladığına benzer bir seçim malzemesi bahşettiği düşüncesinde... Birçok kalemşör ve aklı selim insan da aynı kanıda!

Haksız da sayılmaz. Bir arkadaşım bunun AKP ile birlikte danışıklı yapıldığı görüşünde. Maksadın da hem AKP'yi mazlum duruma düşürmek, hem de yaklaşan ve önüne geçilemeyecek olan ekonomik krize kılıf hazırlamak!

Dolar aldı başını gidiyor, borsa tepe taklak… Birileri kına yakıyor mudur bilinmez ama eloğlu bizimle dalga geçer gibi açıklamalar yapmaya başladı bile…

İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, dava için, "Savcılar her ülkede tuhaf işler yaparlar ama (Türkiye'deki) bu durum astronomik derecede tuhaf" yorumunu yaparken, ABD'den, AB'nin tüm ayrık otlarına kadar(!) her kesimden demokrasiye atıfta bulunan açıklamalar gelmekte.

Olan ise filler ve çimen misali, tepişen fillerin altında kalan çimenlere, yani sokaktaki halka oluyor.

Piyasalar berbat, herkes ağlanmakta, şikâyetler diz boyu… Parasızlık ve kötü gidişat halkı bezdirmiş durumda. AKP'yi zirveye taşıyan en önemli ayrıntı belediyelerin yaptığı hizmetlerdi. Recep Tayyip Erdoğan'ı da İstanbul'da ki Belediye Başkanlığı sırasında yaptıkları zirveye taşımadı mı?

Lakin, halkın dayanacak pek de gücü kalmadı. Herkes somurtuyor, herkesin canı sıkkın umutlar tükenirken yerel seçimler öncesi ortaya çıkan bu tablo ne muhalefete, ne de iktidara olumlu şeyler vaat etmiyor!

http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=10414

Hiç yorum yok: