Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın başı
çektiği geniş bir güruh, Gezi olaylarının arkasında “Faiz Lobisi”nin olduğunu,
bu Faiz Lobisi'nin de borsa spekülatörü George Soros’un bulunduğunu İddia
ediyor.
Bunu duyan sokaktaki Ak Partili vatandaş da Gezi
olaylarına katılan, destekleyen herkesi
Şeytan gibi görmeye başlıyor.
Gezi olayları hakkında karar açıklandıktan sonra gözler,
Soros’la bağlantısı olduğu iddia edilen isim (özellikle) Osman Kavala’daydı.
Kavala önce beraat etti, sonra 15 Temmuz darbe girişimine
ilişkin tekrar tutuklandı.
Anlayacağınız, suç uyduruldu.
İşin ilginç yanı, davaya bakan tüm hakimler hakkında da
soruşturma açıldı.
Yani nefret çok büyük!
Peki gerçekten de Osman Kavala Soros’çu mu?
Ya da Soros, Kavala aracılığıyla Türkiye’de ayaklanma
başlatıp iktidarı devirmeye çalışmış olabilir mi?
Bu arada George Soros için kullanılan “spekülatör” kelimesinin
Türkçe karşılığının “vurguncu” olduğunu anımsatmak isterim.
Bu konuyla ilgili, Gezi olaylarından hemen birkaç gün
sonra, 28 Haziran 2013’te düzenli yazılar kaleme aldığım www.bursaport.com
sitesinde, “Erdoğan, Soros'u tanıyor mu?” başlıklı bir yorum yazmıştım.
Şöyle demiştim o yazımda: Bloomberght.com adlı Sitede yer
alan haberi okuyunca, yıllar önce Soros ile ilgili medyamızda çıkan haberler
geldi aklıma.
Yıllar önce dediğime bakmayın, yani bundan yaklaşık 7-8
yıl öncesine götürecem sizi şimdi. Yazıyı kaleme aldığımda 7-8 yıl, şimdi 14-15
yıl olduğunu da hemen eklemeliyim.
Soros ile ilgili kaygı dolu ilk yazıyı Türkiye'de Can Dündar
yazmıştı.
(o yazıyı aradım ama bulamadım) Dündar o yazıda Soros'un yatırım
yaptığı her ülkenin daha sonra iç karışıklık yaşadığı konusunda uyarılarda
bulunuyordu.
Bazı kesimler tarafından şeytanın oğlu olarak da adlandırılan
ve esas işlevi borsa spekülatörlüğü yani
“vurgunculuk” olan ünlü yatırımcı ve Soros Fon Yönetimi'nin
başkanı George Soros'u Türkiye'de yatırım yapması için davet eden kim biliyor
musunuz?
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
14 Haziran 2005'te George Soros'u kendi makamında kabul eden
Erdoğan, Macar asıllı Amerikalı Yahudi iş adamını yatırım yapması için ülkemize,
davet ettiğine dair haber ajanslardan medyaya yansımıştı.
Haberi geçen ajans İHA Ankara temsilciliği: “Başbakan Erdoğan, ünlü yatırımcı Soros'u Kabul etti” Can
Dündar, köşesinde Soros'u deşifre(!)
Ettikten sonra da ilk röportajı yapmak zorunda kalan ilk gazeteci
de yine kendisi oldu.
Dündar röportajı yapmaya gönül rızasıyla mı gitti, yoksa
kerhen mi, bilmiyorum ama iki bölüm halinde yayınlanan röportajda söylenenler
bugün yaşananlara ışık tutacak ayrıntılar taşıyordu.
12 Mayıs 2005 tarihinde Can Dündar’ın sorularına açık
yürekli(!) yanıtlar veren Soros'un sözlerini
kullanarak 'AKP, İslami bir ülkenin en demokratik
partisi' başlığını atmıştı Milliyet Gazetesi.
Bakar mısınız tanımlamaya: 'AKP, İslami bir ülkenin en
demokratik partisiymiş…
Kim diyor bunu?
Soros…
Kim?
Bugün Ak Partililer’in
Nefret ettiği isim, borsa vurguncusu…
O tarihte AKP ve Erdoğan’a nasıl da gazını vermiş borsa
baronu sinsi kurt Soros değil mi?
"Nerede devrim var kızıl milyarder orada" Başlıklı 13 Mayıs 2005 tarihinde yayınlanan röportajın 2.
gününde Can Dündar’ın sorularını aynı dürüstlükle yanıtlamaya devam eden Yahudi asıllı borsa
spekülatör yani vurguncusu Soros amca, Can Dündar’ın, "diktatörler sizden korkuyor, çünkü
siz gelince onlar devriliyor. Değişimi tetikliyor musunuz, yoksa kokluyor
musunuz?” şeklindeki soruya şöyle yanıt veriyor:
“Değişim halktan gelmelidir. Elbette vakıflarımızın
demokrasi talebine katkısı olabilir ama halk desteklemedikçe bu hiçbir işe
yaramaz. Bu açıklama üzerine Can Dündar, “ama muhaliflere para vererek değişime
önayak oluyorsunuz” diyor…
George Soros bu açıklamaya, “hayır. Ben değil, oranın
halkı önayak oluyor. Biz onlara destek veriyoruz” diye karşılık veriyor…
Tam da Sn Recep Tayyip Erdoğan'ın şikâyet ettiği konulara
taa 2005'te değinmiş Soros amca değil mi?
Diktatörlere karşı ayaklanan halkı destekleyen bir borsa spekülatörü.
2005'te 75 yaşında olan bu adam bugün 90 yaşında!
Peki bu adamı Türkiye’ye kim davet etmiş ve onu makamında
kim konuk etmişti?
Elbette dönemin başbakanı Erdoğan…
Bugünün mutlak muktediri, tek adamı, Türkiye’nin halk tarafından
seçilmiş ilk cumhurbaşkanı,
Ak Parti genel başkanı, yargıyı, orduyu, emniyet
teşkilatını, medyayı, değil elinde, iki dudağının arasında tutan, yandaşları
tarafından Reis ve Dünya Lideri namıyla andığı Erdoğan!
O tarihlerde Erdoğan’ı uyaran kimse olmamış mıydı dersiniz? Olmaz olur mu?
İşte onlardan biri: Güngör Uras.
Uras, 22 Haziran 2006'da Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde
yer alan "ben Soros'tan korkarım" başlıklı yazısında şöyle bir uyarı
yapmıştı: "açık toplum enstitüsü etrafında topladığı entelektüeller,
yazarlar, çizerler, üniversiteler ve ülke politikasında şu veya bu görüş
yanlılarına destek vermeye başlasa... Aldınız başınıza kocaman bir belayı. Soros'un
pozisyon alma hakkı var da benim yok mu? Benim pozisyonum belli. Ben Soros’u
sevmiyorum. Türkiye'deki ilişkilerini yanlış ve zararlı olarak
değerlendiriyorum. Bunun için Soros'tan korkuyorum. Ama, benim Soros’u sevmemem
"ne yazar"? Soros sevenler o kadar çok ki...
Bakınız şu kriz döneminde, AB'den, ekonomiden, enerjiden
sorumlu anlı şanlı bakanlarımız.
Soros ile yemek yemek için, Ankara'yı bırakıyor, koşa koşa
İstanbul'a geliyor."
Güngör Uras, AKP iktidarını, bakanlarını ve elbette Sn Erdoğan’ı
kibarca uyarmış.
Bugün olduğu gibi Erdoğan o gün de kimseyi dinlemediği
için, bu uyarı da havada kalmış elbette!
Şimdi gelelim bugüne.
Yani günümüze...
Sn Recep Tayyip Erdoğan "Gezi Parkı"
olaylarının arkasında dış güçler olduğundan
Avazı çıktığı kadar şikâyet ederken adres olarak "Faiz
Lobisi”ni göstermişti.
Yani uluslararası borsa simsarları, borsa
spekülatörlerini.
Bu Faiz Lobisi’nin çıbanbaşı olarak da karşımıza Soros
çıkıyor!
Üstte de vurguladığım gibi, Dündar'a verdiği röportajında
ne diyordu ak saçlı sinsi
gülüşlü Soros amcamız?
"değişim halktan gelmelidir. Elbette vakıflarımızın demokrasi
talebine katkısı olabilir, ama halk desteklemedikçe bu hiçbir işe
yaramaz."
Yani, Soros amca demek istiyor ki "bir sıkıntı
olacak ve o sıkıntı olursa, biz de o sıkıntılı kısmı kaşıyacaz yaray haline gelecek, yarayı daha da kaşıyıp iltihap olacak ve
sonra..."
Sonra ne ola ki?!
Halk ayaklanması…
Olmadı darbe…
Darbe mi?
Nasıl yani?
Darbeyi kim yapacak ki?
Orduuuuu, generaller…
Peki ya askerlerin böyle bir niyeti yoksa!
O zaman niyeti olan subayların önü açılmalı, onlar üst
rütbelere taşınmalı, veeee….
15 Temmuz darbe girişimi…
O generallerin paşaların önünü kim açmış, onların
rütbelerini kim yükseltmişti?
Kim?
Duyamadım, kim, efendim!
Erdoğan mı, dediniz…
Evet, doğru bildiniz,
Benden bir adet çalarlı kol saati kazandınız(!)
Peki George Soros’u ülkeye yatırım yapması için Erdoğan davet
etti, kabul. Gezi parkı olayları ilk
başladığı gece, yani yara kaşınmaya başlamadan, henüz
küçük bir sivilceyken, apse yapmadan, daha o gece, Gezi Parkı'nda toplanan
50-60 kişilik gruba sabah ezanına müteakiben saldırı emrini kim verdi?
Kim?
Soros mu?
Acaba, Soros'un adamları İstanbul Valiliği’ne, Emniyet Müdürlüğü'ne
sızmış olabilir mi, ne dersiniz?
Ya da İstanbul BŞ Belediyesi’nin dozer ve kepçelerini, ağaçları
sökmek için Gezi Parkı'nın önüne
gönderen Soros muydu?
Veya, 19 Haziran 2013 Cumartesi günü, ben de oğlum Tarık
ile birlikte bulunduğum Gezi Parkı’ndaki o son gün, akşam ezanına müteakiben
başlayan Gezi Parkı ve Taksim müdahalesi emrini de Soros vermiş olabilir mi?
George Soros’un hem İçişleri Bakanlığı’na, hem de İstanbul
BŞ Belediyesi’ne ve tabii ki, orada toplanan kalabalıklara etki edebileceğine
inanıyor musunuz gerçekten?
Ya da Osman Kavala!?
Soros için şeytanın oğlu dediysem mecazi anlamda dedim,
gerçekten tüm bunları yapabilecek kudrete
sahip biri olduğunu düşünmüyorsunuz umarım!
Zira benim gibi, yüz binlerce kişiden oluşan sıradan halkı
meydanlara çeken polisin orantısız güç kullanımı ve dönemin başbakanı
Erdoğan'ın kendini halkın üstünde görme çabası ve inadından gayri başka bir şey
değildi!
Var sayalım, George Soros’un bu işlerde parmağı var...
Eğer, Erdoğan gezi parkında eylem yapan vatandaşların yanına
gidip "ben de sizinle ağaçları koruyacağım. Başbakan olarak sizi destekliyorum"
deseydi... Ne olurdu?
Gezi olayları bu kadar büyür müydü?
Yoksa her şey tatlıya bağlanıp konu kapanır mıydı?
Bence kapanırdı ve Soros ya da varsa bir destekçi, kuyruğunu kıstırıp kaçar giderdi...
Bence kapanırdı ve Soros ya da varsa bir destekçi, kuyruğunu kıstırıp kaçar giderdi...
İyi ama, başbakan Erdoğan o emirleri kendisinin verdiğini
itiraf etmemiş miydi?
Yoksa, Erdoğan ve Soros...
Yok canım o kadar da değil…
İyi de, ne peki?
Ortada çok basit ve rahatlıkla tedavi edilecek bir yara
varken, yanlış tedavi uygulayarak, George
Soros gibilerine fırsat yaratırsanız ve üstelik bu
insanlara ortam hazırlarsanız, "faiz lobisi bizi
yıkmaya çalışıyor!" demeniz ne kadar samimi ve inandırıcı
olur?
Daha önce buradan defalarca sormuştum,
Bir daha soruyorum: Hangi AVM, hangi kışla, hangi siyasi
kariyer insan hayatından daha değerlidir?
Uğratılan maddi zarar belki bir şekilde telafi edilecek.
Ya sakat kalanların kaybolan uzuvları, ölüp giden canlar?
Ya polisimizin halk nezdinde tükenen itibar ve güveni?
olanlara bakınca söyleyecek tek bir şey kalıyor: Kendi
düşen ağlamaz.
Bugün yaşadığımız her türlü kaybın tek bir sorumlusu var.
O da miting meydanlarında tekrarladığı arsız yalanlarla
seçmenlerini kışkırtmaya
devam eden Sn Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir.
Bunu ben demiyorum. Ne yazık ki, kendi yaptığı ya da
yapamadığı icraatları ve söyledikleri; "her şeyi" apaçık
kanıtlamaya yetiyor!
Kanıtlamıyor mu, yalan mı?
Siz hala dış güçler yalanına mı inanıyorsunuz?
İyi de yıllar önce ne demişti Sn Erdoğan dış güçler
hakkında: “Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir
zaman sizin vücudunuza zarar veremez"
Peki o zaman vücudun içine virüsü kim soğuktu?
Virüsü bir tanıyalım: Adı Soros.
Kim çağırmıştı?
Kim, söyleyin hadi kim?
“ya taraf olursun ya da bertaraf olursun"
“ya bizdensin ya onlardan” diyerek toplumu ikiye bölen
bünyeyi zayıflatan,
virüslere karşı dirençsiz bırakan kim?
Kim?
Efendim, kim,
Duyamıyorum kim dediniz,
Çekinmeyin hadi söyleyin,
Kim?
Kemal Kılıçdaroğlu değil mi?
Tabiii yaaa, ah Kılıçdaroğlu ah,
Başımıza ne geliyorsa hep senin yüzünden.
Neyse, şaka bir yana, siz hala “başımız bitten, kıçımız itten
neden kurtulmuyor?” umarım anlamışsınızdır.
Ne demiş atalarımız; “Sen eşek kalmaya razı olduğun
sürece, sırtına semer vuran da çok olur…
daha sonra anırmak işe yaramayacak.
Çünkü sırtındaki semerden kurtulmaya çalışmadıkça, Süleyman
gider, Recep gelir,
Recep gider Babacan gelir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder