Pazar, Mayıs 12, 2019

Kalleş Türkler her tarafta…


Daha önce (2014’te) kendi blogumda, “Türkler Kalleş midir?” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.
Aradan 5 yıl geçmiş ve bazı Türklerin, özellikle kendine milliyetçi ve ülkücü ve hatta Osmanlı aşığı diye niteleyenlerin ne kadar büyük kalleş olduklarını, arsızca kalleşlik yapmaya devam ettiklerini görüyoruz…
Bu konuya daha önce değinmiştim ama bir daha anımsatmakta fayda var…
Biz toplum olarak kalleşleri ve kalleşliği nerede gördük?
Elbette Yeşilçam filmlerinde ve özellikle Cüneyt Arkın'ın Battalgazi, Kara Murat ve Malkoçoğlu gibi tarihi macera filmleri ve vurdulu kırdılı polisiye filmlerinde…
O filmlerde kötü adamlar bizim için kalleşti ve tek bir kişiye en az 5-10 kişi saldırıdır.
Gerçi Cüneyt abimiz hepsinin hakkından gelirdi ama gerçekte hiç de öyle olmadığını, olamayacağını biliriz…
5 kişi, tek kişiye karşı saldırdığında sonuç genelde tel kişinin yenilgisiyle sonuçlanır…
(2015’te yaşanan, İrlandalı turiste 5-6 kahraman Türk’ün saldırıp da dayak yediği o olay istisna tabi)
Gerçek hayatta kalleşçe saldırma olaylarını bu aralar çok sık duymaya başladık…
Bu kalleşçe saldırılardan biri Bursa Mudanya’da, diğeri de Ankara’da’da yaşandı…
Bu iki olayın ortak noktası, saldırıya uğrayan ve yaralanan kişiler Milliyetçi (MHP’li) kesimden olmaları.
Mudanya Belediyesi’nin MHP’li meclis üyesi Zeki Saygılı, Mudanya Belediye Meclis'in olağan toplantısında CHP tarafından getirilen önergeye olumlu oy kullandı diye bir grup ülkücünün kalleşçe saldırısı sonucu feci şekilde dövülmüş. Olayı, gazeteci dostum Bilal Kayaaltı’nın “MHP'li Meclis Üyesi Zeki Saygılı'yı kim dövdü?” başlıklı köşe yazısında okuyunca dehşete kapıldım…
Bu olayın şaşkınlığının henüz atlatamamışken, benzer kalleşçe bir saldırı haberi de İstanbul’dan gelince ister istemez,“Ne oluyoruz abi, burası neresi, mafya devleti mi, vahşi batı mı? Ülke ne hale geldi?” diye sormadan edemedim.
Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, katıldığı bir televizyon programı sonrasında 7 kişilik bir grubun beyzbol sopalarıyla saldırması sonucu ağır yaralanıyor ve GATA'da tedavi altına alınıyor!
Yıl olmuş 2019 ve birileri kalleşçe ve hunharca birilerine saldırıyor ve ellerini kollarını sallayarak ortadan kayboluyor, ne polis, ne savcı ne de her hangi bir kollu kuvvet ya da adalet bunları bulut yaptıklarının hesabını soramıyor.
(Hoş yakalansa ne olacak, ülkenin muhalefet liderine yumruk atan adamın serbest bırakılıp kahraman ilan edildiği bir coğrafya burası...)  
Bunlar Türkiye’de yaşanıyorsa, bilin ki ortada adalet, hak hukuk kalmamış demektir. Bilin ki işlenen her suç, yapılan her gasp birilerinin yanına kar kalıyor.
Günümüz Türkiye’sinin gerçekleri, Yeşilçam filmlerinden daha dehşet verici hale gelmiş görünüyor.
Üstte Türkiye’nin vahşi batıya döndüğünü yazdım ama haksızlık etmemek lazım, kovboy filmlerinde düello etmek vardır. 3-5 kişi tek kişiye arkadan saldırmaz batı geleneğinde. Bu gelenek bize Araplardan geçmiştir. Onlar, teke tek alt edemeyecekleri noktada, tek kişiye grup halinde (çoğunlukla arkadan ya da pusu kurup) saldırıp intikam alırlar.
Ve şunu da anlıyoruz ki, ortadoğunun pusu kurma, zayıfı ezme, güçlünün yanında yer alma, kalleşçe intikam alma, birilerinin tetikçisi olarak işaret edilen kişiye saldırma ve linç geleneği Türklerde de iyice benimsenmiş…
Saldırıyı sadece fiziki şiddet olarak almayın; sosyal medyada da dikkat ederseniz, fikrini beğenmedikleri yazarların yorumlarının altına hemen küfürlü ve hakaret içeren yorumlar yazarlar. Bu aslında fiziki şiddetin yazıya dökülmüş halidir.
Karşısındakine sözle, yazıyla adabıyla, erkekçe, mertçe yanıt verecek kapasitesi olmayanlar, acizliklerini ortaya koyarak anında küfür ve hakaret etme yoluna başvurular. Çünkü kapasiteleri bu kadar.
Aynı şekilde, teke tek baş edemeyecekleri birini alt etmek için, 5-10 kişiyle saldırmaları da bu yüzdendir.
Kalleş bir toplum haline geldiğimizin kanıtıdır tüm bu olanlar.
Yeşilçam filmlerinde kalleşler sahneye çıktığında tüm salon aynı anda yuhalamaya başlardı; ben de buradan gerçek hayattaki bu kalleşleri kalemimle yuhalıyorum: Yuhhhhhhhh!

Hiç yorum yok: