Bilmem Recep Gündüz’ü tanır mısınız?
Belirli bir kesim tanıyor olabilir ama Bursa’da bu
belirli kesim dışında, tanıyan, ismini duysa da kim olduğunu bilenlerin sayısı
pek fazla olmasa gerek.
Bunlardan biri de bendim.
İsmini duymuş, birkaç kez topluluk içinde karşılaşmış ama
bir hukukumuz ya da muhabbetimiz oluşmamıştı.
Recep Gündüz Kosova-Üsküp Türkleri dernek başkanı.
Özellikle adaşı, bir önceki (devrik) Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı Recep Altepe ile birlikte Kosova ve Makedonya’ya kurduğu dostluk
köprüsü ile tanındı…
Gündüz’ün marifeti bununla sınırlı değil, bilerek veya
bilmeyerek gönüllü dostluk ve kardeşlik elçiliğine soyunmuş.
“Soyunmuş” derken, bu tabir havada kalmasın; gönüllü
elçilik işinde hiç kimsenin yapamadıklarını yaparak, tek kelimeyle, balkanların
doğusunda bulunan bu iki küçük ülkede gönülleri fethetmiş…
Öyle böyle değil, birkaç kelimeyle anlatılacak gibi hiç
değil; Bursa’da birçok kişinin burun kıvırdığı, adını duyduğunda yüzünü
ekşittiği bu adam, Makedonya’da ve özellikle de Kosova’da el üstünde tutuluyor.
Hatta “el üstünde tutuluyor” benzetmesi bile havada
kalır, sanki fahri bir “devlet başkanı” muamelesi görüyor, dersem inanın
abartmış olmam…
Ona gösterilen itibar, resmi karşılama ve uğurlama törenlerinden
(neredeyse) farksız.
Gezdiğimiz her köy, okul ve belediyede, başkanlar,
öğretmen ve öğrenciler tarafından kapıda karşılanan, ziyaret bittikten sonra
aynı şekilde uğurlanan kaç kişi tanıyor olabilirsiniz?
Balkanlarda öyle bir tat ve lezzet bırakmış gibi Recep
Gündüz, hayran olmamak elde değil.
Türkiye’de Recep başkanı neden kıskandıklarını, neden pek
sevilmediğini aslında daha iyi anladım şimdi…
(Prizren Şadırvan meydanında) |
Recep Gündüz ve gazeteci değerli arkadaşım Bilal Kayaaltı
ile birlikte gerçekleştirdiğimiz 9 günlük Makedonya ve Kosova gezi sırasında
tanık oldum bunlara.
Recep Gündüz’ün gördüğü saygı ve itibarın yanı sıra, ilk
orta ve lise ve hatta meslek liselerini, en ücra dağ köylerinin durumlarını da
gözlemleme fırsatı yakaladık.
Türkiye ile kıyasladığımızda, fakirlik olsa da bu iki
küçük ülkede eğitime ne kadar çok önem verildiğini gördük.
Makedonya’da Tetova ve Kumanova şehirlerinde Bursa’daki
okul ve belediyelerle kardeş olan kurumları gezdik, müdür ve öğretmen ve
öğrencilerle konuştuk. Makedonya’da okulların durumu, Müslüman Arnavutların
azınlıkta olduğu Kumanova’da berbat durumdaydı. Arnavutların çoğunlukta olduğu
Tetova’da ise Kumanova ile aralarında uçurum kadar fark vardı. Tetova tam bir
eğitim şehri haline gelmiş. Sadece Türkiye’den değil, Avrupa ve ABD’den de
eğitim konusunda önemli destekler verilmiş. Bu noktada Makedonların nasıl bir
ayırımcılık yaptıklarının altını çizmek gerek. TİKA’nın (özellikle ve öncelikli
olarak dini içerikli) birçok okula ciddi yardımlar yaptığını, Kumanova’ya ise
hiçbir destek verilmediğine üzülerek tanık olduk.
Kosova’nın durumu Makedonya’ya nazaran daha iyi
durumdaydı. Savaş’tan sonra hızla toparlanma sürecine giren Avrupa’nın bu en
yeni ülkesini, beş yıl önce (2013), İpek (Peje) şehrinde düzenlenen bir film
festivaline katıldığım zaman görmüştüm ve bu süreç içerisinde gerek yolları,
gerekse okullarının durumu kayda değer şekilde düzene ve çağdaş görünüme
kavuşmuş.
Türkiye’den gelen desteklerin köprüsünü de elbette Recep
Gündüz kurmuş.
Her ne kadar (muhalefet duruşum nedeniyle) bana sürekli
“Komünist” diye hakaret etse de (ki ben bu tabiri hakaret olarak
algılamıyordum) Recep Gündüz’ün çabaları takdire şayandı.
Bursa’da pek çok kişi bilmese de ben bizzat gözlerimle
tanık oldum, kameralarımla da olanları kaydettim.
Aslen Arnavut olan, Kosova’nın Gilan şehrinden 3 yaşında ailesiyle
birlikte Türkiye’ye göç eden, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında paraşütçü
komando olarak savaşta yer alan, Kıbrıs gazisi Recep Gündüz’ün bu çabasını görmezden
gelmek için kör olmak lazım…
Lakin ön yargıları nedeniyle de eleştirmeden geçemiyorum.
Özellikle de muhalefet eden herkesi komünist diye
yaftalaması, bunu ulu orta, patavatsızca yapması, zaman zaman hoşgörüsünü
yitirmesi, eleştirilere tahammül edememesi bu inatçı Arnavut’un zaaflarından
bir kaçıydı.
Marifet bir insanı zaaflarına rağmen alkışlayıp hakkını
verebilmektir. Biz de Recep Gündüz’ü başardıklarıyla anımsamak istiyor ve Bursa’da
kendisi için olumsuz düşünenlerin, Kosova ve Makedonya’da yaptıklarını dikkate
almalarını öneriyorum.
Zira, büyükelçilik ya da konsolosluk görevlilerinin
yapması gereken işleri bu eski paraşütçü komando gazisi yapıyor.
Hani derler ya, “Yiğidi öldür ama hakkını da yeme…”
Bir insanı sevmesiniz bile, başarıları karşısında takdir
etmek gerek.
Ben de öyle yapıyor ve Recep Gündüz’e hakkını veriyor, alkışlıyor,
takdirle karşılıyorum…
Helal olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder