Fasulyenin hep faydalarından konuşulur da kimse
zararlarını anlatmaz, çünkü fasulye nimettir, lezzettir, (bana göre) milli yemektir
de…
Bi de kendini fasulyeden nimet zannetme durumu vardır,
kültürümüzde.
Kendini bir şey zannedersin ama halk seni iplemez, dediklerine
bakmaz, nezdinde bir karşılığın yoktur ve sen tepinip durur, doğruları söylesen
de kimse dönüp bakmaz, hatta seni gören hemen gözlerini yumar, kulaklarını tıkar!
Muharrem İnce bu algıyı yıktı, yerle yeksan etti, 50 günlük miting
macerasında, sağcısı solcusu, milliyetçisi, muhafazakarı, “ne diyor bu adam?”
diye merakla ve heyecanla, gözlerini dört, kulaklarını beş açarak dinledi…
Peki neden Cumhurbaşkanı seçilemedi ya da neden seçimi
ikinci tura taşıyamadı İnce?
Bir çok nedeni var ve bence en önemli neden şu: İnce
kazanama ihtimali binde bir olan bir seçime girdi. Medyasını, polisini, ordusunu
ve bürokratını kontrol eden, bunlar yetmiyormuş gibi seçimi OHAL koşullarında
yapan bir rakibe karşı, değil ince Hz peygamber dirilip gelse yine de şansı
olmazdı.
Ama bu asla mazeret olamamalı, olamaz da…
Eğer bunu mazeret olarak koyarsa, kim olursa olsun; o
zaman da şöyle sorarlar adama; “şartların böyle olduğunu biliyordum ağabeycim,
girmeyeydin seçime, seni zorla mı ittiler aday ol diye?”
Kafamda deli sorular, beynimi durur durur tırmalar:
O zaman İnce kaybedeceğini bile bile neden aday oldu, neden
seçime girdi?
Seçim gecesi neden iki kelime konuşmadı da onca spekülasyonların
ortaya çıkmasına, milleti şizofren edecek boyuta getirerek komplo teorilerin üretilmesine
zemin hazırladı?
Bence Muharrem İnce’nin en büyük ve af edilmeyecek hatası
bu oldu.
Oysa seçim öncesi söylemleriyle Muharrem İnce kuruyan
umutlara, 16 yıldır kaybedenlerin çoraklaşmış hayallerine su serpti, yeşertti…
24 Haziran gecesi konuşmayarak ona umut bağlayanların
travma yaşamalarına neden oldu.
Gerçi ertesi gün basın toplantısında az da olsa bunu
telafi etti ama o gece çıkıp konuşmamasının gerçek nedenini henüz sağlıklı bir
şekilde açıklayabilmiş değil.
O gece, ortalık karşımasına, herkes İnce’nin neden konuşmadığını
merak etmesine rağmen, sessizliğin gerekçesini hala merak ediyor herkes!
Bundan ziyade beni rahatsız eden durum, CHP’nin içinde ki
anti İnce’cilerin başlarını gizlendikleri deliklerden çıkarmaya başlaması oldu.
Ya İnce o gece yaşadığı şokun etkisini atlatamadı, o
nedenle ertesi güne bıraktı açıklama yapmayı, ya da etrafında ki
insanların yanlış yönlendirmesiyle stratejisini belirleyemedi.
İnce bir balon muydu?
O balon patladı mı?
Yoksa İnce’yi bu duruma düşürmeye çalışanlar mı vardı
etrafında, anlaşılmış değil.
Ben Muharrem İnce’nin başından beri seçimi
kazanamayacağını bildiğini düşünüyorum. Bu adaylık sürecini de kendisini
ispatlama, parti içerisinde ki konumunu güçlendirme girişimi olarak görüyorum.
Tıpkı başında söylendiği gibi, Kılıçdaroğlu da Muharrem İnce’nin başarılı olamayacağını bildiği halde mecburiyetten aday gösterdi, amacı başından savmaktı,
kurtulmak istedi. Lakin işler hiç de Kemal beyin planlandığı gibi gitmedi ve İnce başta
Kılıçdaroğlu olmak üzere birçoklarını şaşırtarak halkın umudu haline geldi.
Şimdi CHP seçmeni ikiye, hatta üç ve hatta dörde bölündü;
İnce’yi sevenler, İnce’den nefret edenler, İnce’ye tapanlar, İnce’nin ne yapmak
istediğini anlayamayanlar!
Oysa tüm bu olumsuz durumu düzeltebilecek bir kişi vardı, o
da Kemal Kılıçdaroğlu’ydu…
Defalarca yazdım, bir daha anımsatıyorum.
Defalarca yazdım, bir daha anımsatıyorum.
"8 seçim kaybetmiş bir siyasetçi neden istifa etmez, daha ne bekler?" diye sorup da yanıtını alamayınca, Muharrem İnce'nin yanlışlarını sorgulayamıyorum nedense...
Kemal Kılıçdaroğlu, kimsenin bir şey demesine gerek
kalmadan, kaybettiği 3. seçimden sonra kenara çekilmeliydi. Bunu yapmadı ve
yapmaya da niyeti olmadığı anlaşıldı. 8
seçim kaybettiği halde gidebilme erdemini gösterememiş birine karşı ne
yapılması gerekiyorsa onu yapıyor Muharrem İnce.
Başarılı olur mu olamaz mı, bunu zaman gösterir,
denemeden, görmeden öğrenemeyiz. CHP seçmeninin önünde şu an, bu coğrafyada
geçerli olabilecek özelliklere haiz, halkta karşılığı olan, halkın dilinden
anlayan lider tipi Muharrem İnce duruyor. Önlerinde ki tek seçenek o. Çünkü
diğer adayların ne yazık ki halk nezdinde bir hükmü görünmüyor. Kemal
Kılıçdaroğlu'nun yapabileceği en iyi şey, hem kendisi, hem partisi, hem de ülke
için; istifa etmek…
Ve bence onursal başkanlık çok değerli bir teklif. Zira
bundan sonra olabilecekler Kemal beyin arkasına teneke bağlanmasına kadar
varabilir, ki bu hiç hoş olmaz. Fakat gitmesini bilmeyenlerin akıbeti ne yazık
ki böyle olacak gibi görünüyor!
Muharrem İnce için de en büyük tehlike seçmenleri
arasında, onu tek kurtarıcı olarak görüp mitleştirmeye çalışanlar. Yarın
öbürgün şartlar değişip de başkan seçildiğinde o kitle “İnce’ye dokunmak
ibadettir” durumuna gelirse şaşırmamak lazım!
Muharrem İnce babamın oğlu değil; Erdoğan da değil, Kılıçdaroğlu
da…
Sadece soruyorum; Süleyman Soylu’nun maksadını aşan
açıklamalarına Sn Erdoğan neden sessiz kalır?
Kemal Kılıçdaroğlu partisinin ve kendisinin düştüğü
durumdan hoşnut mu ki, hala istifa etmez?
Seçmeninin, hem partisi hem de kendisinden nefret etme
derecesine geldiğini nasıl anlamaz?
Hangi birini yazayım, Yılmaz Özdil’in İnce’ye savaş
açmasına mı, Türkiye Gazetesi Yazarı Fuat Uğur’un İnce hakkında efsaneler
uydurmasına mı, Can Ataklı’nın, Levent Gültekin’in, Ruşen Çakır’ın kime ve neye
hizmet ettiği belirsiz yorum, yayın ve tepkilerini mi?
Hadi Levent Gültekin’i Abdullah Gül ısrarı dışında
anlayabiliyorum, ama diğerlerinin maksadı ne?
Vatandaş sadece bakıyor ve anlam vermeye çalışıyor; CHP’de
neler oluyor?
Çünkü durum, hizmetçi uşağa, uşak aşçıya, aşçı
bahçıvana sonra hepsi bahçıvana, durumu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder