Perşembe, Mayıs 04, 2017

Boyut mu önemli, işlev mi?

Aklınıza yanlış bir şey gelmesin. Aslında sormak istediğim müstehcen bir şey değil. Boyut derken niceliğin, işlev derken de niteliğin öneminin altını çizmek istedim.
Her musibeti, her türlü olumsuzluğu Yahudilere bağlama ve Yahudilerin dünyayı ve dolayısıyla Amerika'yı yönettiğini sanan bazı ezik tipler vardır mutlaka etrafımızda. Onlara yanıt olacak bir bilgi paylaşıyorum, meraklısı varsa buyursun okusun. 
Bir yanda 180,6 milyonluk Türk dünyası (Turancı bir web sitesinde ise 303.3 milyon olduğumuzu iddia etmiş mesela) diğer yanda ise 16,5 milyon Yahudi dünyası var! 
Türkler şöyle esaslı bi yellense, ortalığı tozunu atacak ne Yahudi bırakacak etrafta ne de dış düşman(!) Peki neden olmuyor, gelin ona bi göz atalım: ABD'nin nüfusu (2016 sayımına göre) 324.3 milyon. Bu 324 milyon içinde Yahudi nüfusu 7 milyon civarında. Yani Amerikan vatandaşlarının sadece %2'si Yahudi. Yazıyla: Yüzde iki... 
Şimdi gelelim bu yüzde 2'lik Yahudi toplumunun süper güç ABD içindeki rolüne ve konumuna.
 ABD'deki ileri gelen düşünürlerin ve entellektüellerin %45'i Yahudidir. ABD'deki büyük üniversitelerdeki profesörlerin %30'u, ABD devlet kademelerinde bulunan üst düzey bürokratların %21'i, New York ve Washington gibi büyük şehirlerde bulunan hukuk firmalarının %40'ı, Amerikan medyasında çalışan editör, gazeteci, yazı işleri müdürlerinin %26'sı, Amerikan sinema ve film sanayinde yönetmen, metin yazarı, prodüktör olarak çalışanların %56'sı… Ve en zengin 400 Amerikalı milyarderin %23'ü, yani 92 kişisi Yahudidir. (*)
Bir toplum, ancak okuyarak, bilim üzerine çalışarak, birbirlerine saygı ve sevgi ile sıkı sıkıya bağlı olarak böyle bir konuma gelebilir.
Bir din düşünün ki, ilk emri "OKU" olsun. O dinin peygamberi de çıkıp, "İlim Çin'de de olsa arayın" desin. Ve bir devlet adamı düşünün ki; "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir..." diyerek milletine yol göstersin. Amma ve lakin buna rağmen halk, kendilerinin cahil bırakılmalarına ses çıkarmasın, tepki vermesin.
 O zaman şunu soralım: kim gerçek Müslüman? Ya da gerçek Müslümanlık nedir? İnsan olamadıktan, cehaleti yenemedikten sonra Müslüman olsan ne olur, olmasan ne! Cehalet üzerine bir din ve ahlak kurgulamaya çalışanlar mı, yoksa bilim ile dünyaya yön verenler mi başarılı oluyor?
Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk? "Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır"
Peki biz çalışkan mıyız? Yani biz derken Müslümanları kast ediyorum.
Bu arada çalışmak ile çalışkan olmak aynı şeyler değil.“Çalışkan” demek, üreten, icat eden, dünyaya/insanlığa faydalı ürünler, teknolojiler yaratan, geliştiren anlamında kullanılmalı.
Yoksa özellikle biz Türkler çok çalışıyor ve çalıştırılıyoruz ki, tarihte insanlığa tek bir faydamız dokumuş o da yoğurt, ayran ve nihayetinde cacık yapmak.
Evet evet, biz Türkler çok çalışıp asırlar içerisinde bunu başarmışız. Ha, bir de atalarımız şahane ata biner ve acayip ok atarmış. Taaa ki, gavurun biri barut ve silahı icat edip mertliği bozana dek(!) 
Yıllar önce ünlü bir siyasetçimiz Süleyman Demirel, Sovyetler dağıldıktan sonra, ortaya çıkan Türki cumhuriyetlerini kastederek, “100 milyon olunca Dünyayı titrecez!” demişti. Bir diğer siyasetçimiz Bülent Ecevit ise siyasi hasmının, bu açıklamasına karşısında şu gerçekçi saptamayı yapmıştı: “Nicelik değil, nitelik önemlidir!”
Yıllar önce TVlerde yayınlanan bir araba lastiği reklamın sloganı şöyleydi: Kontrolsüz güç, güç değildir.
Sonuç: Bir yanda 16 buçuk milyon boyutunda Yahudi toplumu, diğer yanda 180 buçuk milyon boyutunda Türk toplumu.
Karar verin, boyutu mu, işlevi mi değerlidir?

NOT: (*) İstatistiki veriler ABD'li siyaset bilimci Seymour Martin Lipset'in "Liberalism, Conservatism, and Americanism", Ethics & International Affairs vol 4 (1990) başlıklı araştırmasının 5. bölümünden alınmıştır. 27 yılda ABD'deki Yahudi lobisi ne kadar artmıştır varın siz hesaplayın! 

Hiç yorum yok: