3 Kasım 2002’den bu yana girdiği tüm
seçimleri kazanmış, 15 yılda karşısına çıkmış, sadece karşısına çıkanı değil,
yanında duranları bile tek tek bertaraf eyleyip aforoz etmiş bir fenomenden söz
ediyoruz: Recep Tayyip Erdoğan
Seversiniz ya da sevmezsiniz, şöyle
ya da böyle Erdoğan bir fenomendir. Mübalağa etmiyorum, durum saptaması yapıyorum;
Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra bu coğrafyaya gelmiş en güçlü şahsiyetten söz
ediyorum.
15 Yıl… (bunun belediye başkanlığı
sürecini ise saymıyorum) 15 Yıl bir ülkenin başında olmak her babayiğidin harcı
değil. Bakınız, başarılı olup olmaması da değil söz konusu. Mesele, bir
toplumun büyük bir kesimini ikna etmek ve onların güvenini kazanıp, önce
başbakan, sonra Cumhurbaşkanı olmak ve ardından da tüm kontrolü ele geçirmek için
tek ve güçlülerin en güçlüsü olmak istemesi.
15 yıllık süre içinde şunu yaptı,
bunu yaptı, yanlıştı doğruydu, tartışmanın anlamı yok. Bu toplumun çoğunluğu
Recep Tayyip Erdoğan’dan memnun. Kalan yarısının memnun olmamasının bir hükmü
yok, mevcut sistem içinde.
Şimdi önümüzde bir referandum var.
Bir yanda Erdoğan’a tapan ve ne yaparsa yapsın kabullenen, sorgulama
organlarını yitirmiş bir toplum; diğer tarafta ise ondan nefret eden ve bu
coğrafyaya gelmiş bir bela, bir bölücü olarak gören, asıl amacının, Atatürk’ün
kurulurken önderlik ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak olduğunu düşünen diğer
kesim.
16 Nisan Pazar günü bu halk bir karar
verecek, ya “evet” diyerek “sorgulanamaz, yargılanamaz, dokunulamaz” yetkilerle
donatıp Tayyip Erdoğan’ı ölünceye kadar başımıza dikecek… Ya da, “hayır”
diyerek, “Dur… Bu kadar yeter, 15 yıldır bu ülkeyi yönettin, bizi 15 Temmuz
gibi bir felakete sürükledin. Bunca yıldır yapamadıklarını tek adam olduktan
sonra yapacağına inanmıyoruz. Bu cumhuriyet kolay kurulmadı, sana da yıktırmayız!”
diyecek.
Peki, 15 yılda girdiği her seçim yarışını
kazanan Erdoğan gibi bir siyasetçi, kaybedeceğini bile bile bir yarışa girerek
risk alır mı?
Her gazetede, her tv kanalında. yurt içinde ve yurt dışında kaybetmemek için her şeyi yapan ve yapmaya hazır olan Erdoğan riske girer mi sizce?
Bence girmez. Çünkü girerse biliyor ki hem kendisi bitecek, hem de etrafında onun tek adamlığından nemalanan güruh, yok olacak.
Bu yok olma, ortalıktan çekilme, sessizliğe bürünme şeklinde olmaz elbet. Erdoğan kaybederse, bir çoğunun felaketi olacak. Çünkü bundan önce yaptıklarının bir bedeli olacağının farkında hepsi!
Aha buraya yazıyorum: Referanduma bir aydan az bir süre kaldı. Eğer Nisan'ın ilk haftasına kadar referandum iptal edilmezse bilin ki,
Erdoğan "evet"leri garantilemiş demektir, gönül rahatlığı ile
referanduma gider. Yok eğer "#hayır"ları geçemeyeceklerini anlarsa, ya son anda (tıpkı Hollanda olayı gibi) "evet"leri köpürtecek, (kimsenin beklemediği) son bir hamle daha yapacaktır. Ya da referandumu iptal ettirecektir.
Bence Erdoğan, kaybedeceği bir yarışa
girmez.
Çünkü asla kumar oynamaz. Çünkü üst
aklı onun kazanmasını istiyor.
Kim üst akıl?
Erdoğan'ın tek adam olması için kim
ses etmiyor ve alttan alta (karşıymış gibi görünüp) ona akıl verip destek
oluyorsa, üst akıl odur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder