Maçtan hemen önce, Twitter hesabımdan “Bu akşam Fener Fener gibi oynarsa onları rahat yeneriz, yok eğer Fener,
tıpkı Amed gibi, GB gibi oynarsa, Fener bizi yener! Demedi demeyin!” diye yazdım…
Tribünler boş,
ekranlarının başında olanlar, raporuyla Bursaspor’u PFDK’ya sevk eden hakem
Hüseyin Gökçek’e, sonra TFF’ye ve ardından da hakeme attığı bozuk para ile sahanın
kapanmasına vesile olan, sözde Bursasporlu o sahtekara sonsuz saygılarını sunuyor,
tribünde olmasalar bile, kâh Timsah Arena’nın dışından, kâh televizyon
karşısında desteklerini esirgemiyordu…
Heyecan had
safhadaydı...
Maç başladı ve
o da ne; Fener akın akın geliyor, Bursaspor top yekün, “Çanakkale geçilmez”i oynuyor, diyemiyorum; çünkü ortada ne
Çanakkale var, ne de Fener’in hızını kesebilecek geçilmez bir hamle!
Fener Fener
gibi oynuyor ama Bursaspor Bursaspor gibi değil, tam tersi Amed ve Gençlerbirliği
gibi oynamaya niyetli...
Bursa’dan Fener’e
gidenler; Volkan Şen ve Fernandao sanki eski takımlarına karşı değil de
karşılarında ezeli rakipleri G.Saray varmışçasına hırslılar; hırsları gözlerini
de karartmış olmalıydı ki, yakaladıkları çok uygun fırsatları ya çerçeveyi
bulamadıkları için harcadılar ya da Harun Tekin’e takıldılar…
Evet; Harun!
Geçen
sezonun Bursaspor’da en fazla forma giyen ismi, bu sezon önce Ertuğrul Sağlam’ın,
ardından da Hamza Hamzaoğlu’nun altın makasıyla kesik yemiş, yeni transfer Mert
Günok’a kaleyi kaptırmıştı.
Mert, önce
Ertuğrul Sağlam’ın başını yedi, sonra da hatalarıyla Hamza hocanın ve taraftarın
canına tak ettirdi.
Harun da
yedekte kaldığı süre içerisinde boş durmamış, kendini iyi hazırlamış ki,
emaneti geri aldığı iki maçta da kalenin esas sahibi olduğunu dosta düşmana kanıtladı.
Maç, Fenerbahçe
takımı ile Bursasapor savunması arasında geçti, demek haksızlık olmaz; hatta
bence, Kaleci Harun, Şamil ve Hosogai ile rakip forveti arasında oynandı,
demek mücadelenin nasıl geçtiğini, elde edilen tek puanın aslında bu üç ismin,
neredeyse kusursuz futbollarıyla alındığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Maçtan sonra
Hamza hoca “iyi mücadele ettik” diye
özetlemiş maçı.
Hayır,
tekrar ve defaatle belirtiyorum ki, iyi
mücadele eden 3 kişi vardı: Şamil, Hosogai
ve Harun…
Fenerbahçe,
hiç olmadığı kadar rahat geldi Bursaspor ceza sahasına. Onlara baskı yapan ne bir
forvet, ne de bir orta saha dizilimi vardı; savunmanın sol kanadı yol geçen
hanı gibiydi; beceriksiz olan Fener forveti ve muhteşem oynayan kaleci Harun…
İkinci 45
dakika “Hamza hoca nasıl bir müdahalede
bulunacak, acaba kötü futbolun farkında mı?” diye düşünürken, değişen
hiçbir şeyin olmaması umutlarımızı da köreltti.
“Geçen yılın 3 kupa kazanmış bir takımın
(G.Saray) teknik direktörü kendi sahasında nasıl bu adar mahkum oynatır yeni
takımını? Acaba rakibinin UEFA Kupası’nda oynadığı L.Moskova maçındaki performansından
mı etkilendi?” diye
için için içimizi kemirirken, Hamza hoca 1 puana yatmak için Necid’i kenara
alırken, Fenerbahçe maçı kazanma hamlesini Van Persie’yi sahaya sürerek
yapıyordu.
Evet; haddini
bilmek iyi bir şeydir. Ama bu takım Başakşehir gibi bir rakibe karşı gerçek
performansını gösterirken, Amed ve G.Birliği gibi rakiplere karşı da tuhaf
yenilgiler aldı...
Evet; Bursaspor
Süper Lig’in son 6 sezonunda sahasında Fenerbahçe’yi hiç yenemedi. Son lig
galibiyetini Fenerbahçe karşısında şampiyonluk yaşadığımız 2009-2010 sezonu 22.
haftasında İstanbul’da 3-2’lik skorla almıştı. Lig tarihi boyunca 94 kez
karşılaşırken Fenerbahçe 48, Bursaspor 13 kez kazanmış olabilir. Ama bu kadar
kötü de oynanmaz ki arkadaş.
Evet; bir
puan güzel hatta bu berbat futbola lüks bile…
Bursaspor
iyi oynayıp da yenildiği ve puan kaybettiği maçları da var ama bir Bursasaporlu
olarak beni üzen, korkak ve kişiliksiz futboldur.
Tek
tesellim; Harun Tekin’in yeniden kaleyi devir alması. Eğer bir sakatlık olmazsa
ve eğer Hamza hoca özgüvenini kıracak bir şey yapmazsa, Harun’u bir daha
kaleden kimse koparamaz!