Hani bir tekerleme vardır ya, “Ankara’nın Dikmeni, bi daha oraya gideni öpmeli…”
Bu tekerlemedeki “öpmeli”
kısmını değiştirdiğimi hemen anlamışsınızdır.
Evet aynen öyle… Bi daha PTT ile kargo göndermeye kalkanı
münasip tarafından öpmeli(!)
Şaka değil, ciddiyim, hem ciddi, hem de öfkeli…
Oysa PTT Kargo ile daha önce de ciddi sorunlar
yaşamıştım.
Mesela, 2011’de Kültür Bakanlığı’nın PTT kargo ile
Ankara’dan adresimize yolladığı, içinde yapımcı belgemizin olduğu kargo tam 29 gün gecikmeyle, önce İstanbul, sonra İzmir ve ardından yine Ankara’ya gitmesi,
ardından da özel bir kargo şirketi aracılığı ile (tarafımızdan) ödemeli olarak
bize ulaştırması ilk ve en büyük vukuatıydı.
O tarihten bu yana PTT kargo ile çalışmıyor, çalışmamaya
da özen gösteriyordum.
Lakin geçen hafta, İstanbul’dan bir arkadaşım PTT Kargo
aracılığı ile bir flash disk göndererek, benden uzun metraj sinema filmimiz Adı Aşk Bu Eziyetin HD kopyasını
yükleyip geri yollamamı istedi.
Aynen yaptım…
Bir an, PTT Kargo’nun sabıkasını unutup, geldiği gibi
kargoyu PTT ile yollama gafletine düştüm. Kargonun üstüne, hem alıcının, hem de
göndericinin adresini ve cep telefonlarını da yazdım. (Zaten yazmasam da iletişim
için bir telefon mutlaka istiyorlar)
Neyse, paketimi PTT Kargo ile gönderdim. Kargo takip
numarası ile de paketimin izini sürmeyi ihmal etmedim.
En son ulaştığı merkez alıcı adresinin bulunduğu Beşiktaş
PTT olduğunu görünce, “Tamamdır, bu
sefer sorun yok!” dedim…
Hay demez olaydım!
İki gün sonra arkadaşım beni aradı ve paketin kendisine
ulaşmadığını söyledi. Sonra internetten baktığımda bir de ne göreyim; adres tanınmadığından
kargonun iadesine…
Arkadaşım kargoyu adresinde bekliyor fakat PTT Kargo,
adresi bulamayıp, zarfın üstündeki telefon numaralarını da dikkate almadan,
ulaştırmakla yükümlü olduğu emaneti, yani kargoyu gözünü bile kırpmadan geri
yollamak üzere çuvala atıyor. Araya hafta sonu giriyor ve pazartesi ilk işim
hemen önce Bursa PTT Kargo servisini aramak oluyor. Paketimin henüz gelmediğini
öğrenince ardından da İstanbul Kargo Servisi’ni arıyorum…
Paketim hala İstanbul’daymış.
Oradaki görevlilerden, kargonun yeniden Beşiktaş’taki PTT
şubesine yönlendirmesini rica ediyorum. Görevli ne derse beğenirsiniz? “bize hemen bir dilekçe yazıp, kimlik
fotokopisi ile birlikte faks çekmeniz gerekli“
Yıl 2015…
“Ne faksı, ben
nerede bulacam faksı? Mail atsam olmaz mı?” diyorum.
“olmaz, prosedür
böyle” yanıtı beni çileden çıkartıyor.
Kızıyorum, sinirleniyorum, oruç ağzımı bozmamak için zor
tutuyorum kendimi.
“Bakın”
diyorum, “Ben bir aptallık yapıp PTT
Kargo’yu tercih ettim, sizden ricam lütfen bunu Beşiktaş şubenize geri
yollayabilir misiniz?”
-Hayır olmaz.
Kurala uymanız gerek!
-İyi de benim
günahım nedir? PTT Kargoyu seçmek suç mu? Görevli arkadaş neden zarfın
üstündeki numaraları aramadı? Diye soruyorum...
“Görevlinin böyle
bir mecburiyeti yok” yanıtını alıyorum.
“İyi de özel
kargolar bu durumda alıcıyı arıyorlar” diye ekliyorum, verdikleri yanıt, “haklısınız” oluyor.
“Haklı olmak
istemiyorum, lanet olası, kargom 7 gün geçmiş ve neden yerine ulaşmamış?”
diye daha da öfkeyle soruyorum, yanıt aynı:
“halısınız!”
Son sözüm, “bi daha
PTT Kargo’yu kullanırsam Allah belamı versin” oluyor.
Kargom dün iade oldu ve bu sefer aynı paketi özel kargo
ile aynı adrese yolluyorum. Arkadaşım mesaj atıyor: “kargo geldi!”
Olan benim öfkeme , önce 7, sonra da 15, toplam 22 TL
masraf ve 9 günlük bir zaman kaybına mal oluyor…
PTT devlet bürokrasisinin tüm hantallığı ile ne özel sektöre
rakip olabiliyor, ne de hizmet görevine yerine getiriyor, yapabildiği tek şey
sorun çıkarmak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder