Çarşamba, Şubat 26, 2014

"Barbunya yüzünden işinden kovulan adam(!)"



Aslında severim barbunya yemeğini…

Yaşantımda önemli anlarımda karşıma çıkmıştır bu yemek. Askere gittiğim ilk gün, (Mart 1986) Bornova 2. Jandarma Tabur Komutanlığı’nda yediğim ilk yemek barbunyaydı. Sonra oradan Çanakkale Jandarma Gücü’ne basketbolcu olarak gittiğim ilk gün yemek yine aynı. Yıllar, yıllar sonra Bursa Olay Gazetesi’ne işe başladığım ilk gün yemekhanede beni karşılayan barbunya olmuştu. Oradan ayrılıp işe başladığım Haber Gazetesi’ne, ardından Flash TV’de, daha sonra ASTV’de ilk yediğim yemek hep aynıydı: Barbunya
Tam 14 yıl sonra yeniden gazeteciliğe dönüş yaptım. Ya da ben öyle sandım.
Ve ne oldu biliyor musunuz?

Yemekhanede, (pardon yemekhane değil, mutfak) bilin bakalım ilk gün karşıma çıkan yemek ne oldu?
Eveettt, yine barbunya. :)

Şaka gibi ama değil. Kader ağalarını örmeye görsün…
Daha önce adını duymadığım halde, şirin mi şirin, hayat dolu bir gazete hayal etmiştim, barbunya dolu olabileceğini hesaba katmamışım.
Bir gün eyvallah, hadi diyelim ki ikinci gün ziyan olmasın diye artan barbunyaları verdiler de… Üçüncü gün de barbunya verilmez ki arkadaş. Koyunlara her gün saman yedirsen, e suyunu da verdin miydi, "meleme"kten gayri sesleri çıkmaz…

Adam olmasak da, az buçuk gazetecilik var serde. Tepki verdim… Bir ben meledim(!) “Biraz sabır, düzelecek” dediler. Sonra, bir kaç gün sonra bir de baktık ki menüde burgulu makarna ve çorba var.
Yok artık!
Yok değil, var işte!
“Nankörlüğün âlemi yok, iç çorba, ye makarna, barbunya verdik beğenmedin, buna da mı itiraz edersin bre gafil!”
Ettim tabi, hem de sesimi yükselterek, “Zahmet etmeyin!” dedim, “Masraf etmeyin, evden getirelim kumanyalarımızı ya da parası olan gitsin dışarıda yesin!” diye yüksek sesli düşündüm…

Patron duymuş sesimi.

Duymuş derken, olumlu anlamda değil elbet! 
Hani bu tepkiden sonra bir şeyler düzelir, çalışanları mutlu etmek için bir çaba beklersiniz ya… Ne de olsa orası bir gazete, çalışanlar gazeteci ya, e sahibi de gazete patronu, genç, idealist, hayalleri var.Hem de ne hayal(!) Çalışanlarının memnuniyetini dikkate alıp, daha iyi haberler, dikkat çekici manşetler, daha çarpıcı fotoğraflar çeksinler diye bekler ya…
Nerdeee…

Bu olaydan sonra benlen selamı sabahı kesti…
Ben de iyice anladım ki, hayat dolu gazetemiz gazete değil AKP bülteniymiş. İHA’dan gelen haberleri kopyala, yapıştır, mizanpaja yola, oradan baskıya. “Aman ha, sakın ola -yolsuzluk ve operasyon- kelimeleri haberlerde kullanılmasın” Cızzz!

BŞ Belediye Başkanı Recep Altepe’nin sıradan yol genişletme haberini geniş vermedin mi, zılgıtı ye, muhalefet haberlerini yokla var arası kullan(ma) al sana gazete. Oku oku Başbakan Erdoğan, olmadı Arınç, ya da falanca bakan ne dedi. Bir hafta önce Hoca olan efendinin şeytan görsün yüzünü(!) 
Bu nasıl bir çark ediştir arkadaş! 
Gazetede hayat, sadece adından ibaret, yandaşlık ne kelime ultra süper yandaş…
Belli ki genç ve enerjik patronumuz AKP Bursa teşkilatından birilerine şirin görünme çabasındaydı. Beklentileri büyük olmalıydı. E haksız da sayılmazdı hani, koca koca medya patronları Recep Tayyip Erdoğan önünde diz çökmüşken Hayat durur mu?!
17 Aralık’ta yeniden dönüş yaptığım gazeteciliğim tamı tamına bir buçuk ay sonra, 2 Şubat’ta noktalandı.

(Vayy yeni fark ettim işe başladığım tarihe bakar mısınız, lanetli 17 Aralık :D )

İşletme müdürü beyefendinin, son barbunya yemeğini yediğim saat 16 sularında beni makamına çağırtıp “Suat bey, artık sizinle çalışmak istemiyoruz” dedikten sonra aklıma ilk gelen ufak oğlumun, iş bulduğumu öğrenir öğrenmez attığı, “seni seviyorum babacığım” mesajı oldu.

Bir barbunyanın ekmeğimle oynayacağı aklımın ucundan bile geçmezdi(!)
AKP’yi eleştirmem mi, yoksa barbunya mı beni işimden etti bilmiyorum tabi ama “gerekçesiz” kovulmamın aslında işimi kolaylaştırdığını da itiraf etmeliyim. Yeniden işsiz kaldığımı üç gün gizledim ailemden, ufak oğlum Ediz o günden sonra beni sevdiğini bir daha söylemdi.

Lakin ona da anlatamazdım zaten, kopyala yapıştır gazeteciliğin bana göre olmadığını. Bir buçuk ay içinde yaptığım birkaç röportaj ve hiçbir gazetede olmayan bir iki haberi kimsenin okumamış olmasına üzüldüm elbet.
Bursaport’ta yazdığım "Yarası Olanlar Olmayanlar" başlıklı son yazımda da demiştim: 
Bu bir veda değil. Yıllardan sonra Bursa’da yerel bir gazeteden editör olarak teklif aldım. 14 yıllık işsizliğim bitiyor gibi. Gibi diyorum, zira at izinin, it izine karıştığı şu koşullarda neyin olacağı belirsizdir. Hele ki benim gibi yıllarca bertaraf edilmiş birinin bulanık sulara gazeteci olarak dönmesi hayra alamet değil!”

Ve nihayet, yine işsizim, yine beş parasız.
Ama olsun,  barbunya yüzünden kovulmak her gazeteciye nasip olmaz. Ne de olsa hayat devam ediyor ve 30 Mart’a da az kaldı.

Not: Kovulduğum gün son yediğim yemek barbunya değil, börülce olabilir, hakkını yemeyeyim! ;)

Bir Not daha: Hayat Gazetesi'nden kovulmayı normal görüyorum, fena halde AKP yandaşı bir gazeteydi ve benim gibi muhalif birini istememeleri gayet doğaldı. Ancak, 2011'den bu yana bilabedel yorumlar yazdığım bursaport.com'dan da kovulmam bana daha çok koydu.,. Bunun üzüntüsünün tarifi yok!

https://twitter.com/inSanatDernegi

Hiç yorum yok: