Cuma, Haziran 15, 2007

Havada tuzak kokusu var!

SkyTurk TV'de Rüstem Batum, Kuzey Irak'a Sınır dışı harekat yapmak için direten Genelkurmayımızın liyakat nişanlı başkanı Büyükanıt'ı ağır şekilde eleştirdi geçen akşam:

"Bunca zaman sayısız defa sınır dışına operasyon yapıldı. Sayın Büyükanıt'ın sınır dışı harekatta ısrar etmesine aklım almıyor... O zaman Saddam vardı üstelik! Şimdi ise Irak'ta karmaşa var, (Kürtlerin hamisi, ağabeysi) ABD var. O operasyonlarda ne değişti? Hiç!"

Batum haklı… Güneydoğuda akan kan durmadı. Şiddete şiddetle karşılık vermek, şiddeti beslemekten öte bir işe yaramadı!

(Bakınız orta doğuda olanlara!)

Sınır dışına operasyon yapmaktansa, sınır güvenliğini artırmanın bir yolu bulunamadı bunca zaman!

"Coğrafya uygun değil" açıklamaları geçerliliğini yitiriyor, mazeret olmaktan öteye geçmiyor olanlara bakınca!

Elin ajanı, provokatörü kolunu bacağını salına salına dolandı (beklide dolanmakta) İstanbul'da, İzmir, Trabzon, Ankara ve güneydoğuda...

Kışkırtma had safhada!

Senaryo uygulamada… Baş aktörler, Kuzey Irak'ı işaret ederken, sahnede figüranlar var şimdilik… Yaşananlar, Türkiye'nin sabrını taşırıp bir harekât yapmaya zorlamaktan başka ne işe yarayabilir ki?

Patlatılan ve patlamayan canlı bombalar, hava sahamızı ihlal eden dost ve müttefik(!) ABD uçakları, güneydoğuda artan askerlerimize yönelik saldırılar yaramızı kaşıyor, iltihaba neden oluyor.

Yaramız kanıyor, içimiz yanıyor...

Huzur haram oldu bu topraklara!

Son gelen habere göre Tunceli Pülümür'de karakolu basan teröristler 7 eri şehit etmiş!

Yıkılan on binlerce gencecik fidana, kırılan 7 dal daha...

Kim kırdı?

Karşı tarafta kandırılmış, gencecik başka fidanlar!

Ateş düştüğü yeri yaktı, gözyaşları, ağıtlar, lanetler, nefret ve kin!

Kuzey Irak'a sınır dışı bir operasyon için ortam hazır gibi…

AB ve ABD'ye rağmen(!) savaşa mı gidiyoruz yoksa?

Oysa o ünlü(!) 1 Mart tezkeresi öncesi ABD, Irak'a girmemizi istiyordu, onlar istedi diye meclis kararıyla girmemiştik!

Dün gibi anımsıyorum Sam Amca'nın köpeklerinin havlayışlarını. Dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile CNNTurk kanalında Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın yaptığı bir röportaj vardı ki... Türkiye'nin Irak Savaşı sırasında kendi yanlarında yer almamasını, teskerenin geçmemesini meclisimizden, ordumuza, muhalefetimizden, basınımıza kadar her kesimi en ağır şekilde, pek de kolay sindirilemeyecek, (onur kırıcı) biçimde eleştirirken Wolfowitz, gıkı çıkmamıştı kimsenin!

Birand ile Çandar, sus pus olmuş, el pençe divan, Wolfowitz'in suçlamalarına yanıt verememiş, yumruğunu masaya vurup, "Sen ne diyorsun be ey gafil?" demesi gerekenler 3 maymun oluvermişti o dönem!

Lakin, bir bakışla düşmanı titreten, tek yumrukla mermer masaları kıran bir ırkın ahfadıydık biz, öyle değil mi?

Bu arada;
bu Paul Wolfowitz kim biliyor musunuz?

Hani geçenlerde Arap sevgilisiyle aşk yaşadığını itiraf ederek skandala neden olan Dünya Bankası'nın şefi Yahudi asıllı ABD bürokratı!
Şimdi ABD bizim Kuzey Irak'a girmemizi istemiyor ne hikmetse!
Gel de inan!

Tam tersini yapacağımızı bildikleri için olmasın tüm bu yaşananlar!

1 Mart'ta sokamadıkları savaşa, PKK'yı kullanarak yaralarımızı deşip, sabrımızı zorladıkları o kadar açık ki!

Hava kanla karışık, tuzak kokuyor…

Fakat, düşmanı çok iyi bellemek gerek; figüranlar mı, yoksa baş aktörler mi, hasmımız?

Baş aktöre diş geçiremiyorsan, ne işin var sınır dışında! Otur oturduğun yerde, kendi iç güvenliğini sağla, onu da beceremiyorsan ellerini aç ve dua et, dua et de bir Mustafa Kemal daha doğursun analar(!)

Bir Atatürk çıkaramayan Irak ne hale geldi, görüyor tüm dünya!

Hiç yorum yok: