Bozbey mi
Aktaş mı?
İmamoğlu
mu Yıldırım mı?
Yavaş
mı Özhaseki mi?
Evet,
epi topu bir belediye başkanı seçeceğiz, mahallemizde de muhtar!
Ama
açıklamalara bir bakıyorsunuz, özellikle de Sn Erdoğan ve müttefiki Devlet
Bahçeli’ye, sanırsınız ki yerel seçimler değil de savaş öncesi milli
seferbirlik havası var... Yok beka, yok ölüm kalım, yok kaybedersek mahvolduk, öldük
bittik, tavırları…
Sorarım
size ne olur?
Ak
Parti kaybetse ya da kazansa, veya CHP, İyi Parti büyük şehir belediye
başkanlıklarını alsa ne olur?
Bu ülke
ne seçimler, ne belediyeler, ne hükumetler görmüş geçirmiş, kimler gelmiş
geçmiş, ülkenin bekasına zeval gelmemiş de 31 Mart seçimlerinden sonra
iktidarın kaybetmesiyle mi ülke elden gidecek?
Sorarım
size Bursa’da Bozbey, Ankara’da Yavaş, İstanbul’da İmamoğlu, Antalya’da Böcek
kazanırsa ne olur, Sn Erdoğan’ın korktuğu nedir?
Biraz
sorgulama yeteneği, Allah’ın verdiği aklı kullanabilme kabiliyetine sahip
ortalama zekadaki bir insan bu sorunun cevabının, ülkenin değil Sn Erdoğan ile
Bahçeli’nin beka sorunu olduğunu anlar!
Sorarım
size, 17 yıldır ülkemizi yöneten bir iktidar, muhalefete muhalefet eder mi? Muhalefet
liderlerini, bir muhalefet gibi itibarsızlaştırmak için çalışır mı?
Oysa
yapması gerekenler; “17 yılda şunları şunları yaptık, bizi tekrar seçerseniz
daha iyisini ve şunları şunları yapacaz!” şeklinde olması gerekirken, sanki
bunca yıldır ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi icraat sunmak yerine “vatan
millet, bayrak, ezan” muhabbeti yapıyor ve kendi seçmeni de “ne oluyoruz, bizim
derdimiz bu değil, ekonomi bozuldu, işler iyi gitmiyor, çözüm nedir?” diye soracağına
alkışlamaya devam ediyor!
Evet;
seçime gider iken, iktidarı aldı da bir telaş;
özellikle Ankara, İstanbul ve Bursa’da yıllar sonra kaybedebilme durumuna
geldiler!
“Biz nerede yanlış yaptık? Acaba doğan bey
TOKİ ucubeleri yanlış mıydı? Vatandaşa kalitesiz hizmet mi götürdük? Su şehri
Bursa’nun suyunu bozup halkı damacanalara muhtaç etmek yanlış mıydı? Yeşil
Bursa’yı betonlaştırmakla hata mı ettik? Yaptığımız alt yapı çalışmaların, döktüğümüz
asfaltın, döşediğimiz parkelerin kalitesiz olması, kültür ve sanata yatırım
yapmamak eksiklik mi?” diye sormadan, rakip adaya saldırmak işe yarayacak mı?
Recep Altepe’nin görevden alınmasının
somut gerekçesinin açıklanmaması, suçu var ise yargılanmaması Bursalıların kafasını
karıştıran, güvenini sarsan en çarpıcı gelişme oldu. Çünkü birçok Bursalı, oy
vererek seçtiği Recep Altepe’nin Sn Erdoğan tarafından görevden alınmasını,
kendi iradesine yapılmış bir müdahale olarak görüyor ve bundan sonra oy
kullanırken aynı müdahalenin tekrar etmesinden endişe ediyor.
Oysa Alinur Aktaş, İnegöl’den Bursa’ya
atandığında enerjik, çağdaş, vizyonel, sanata ve sanatçıya yakın sempatik bir
imaj çizmiş, Recep Altepe’den sonra umut vermişti.
Sonra birden, ne olduysa (ki siyasetin üst
kademelerinde yaşanan sert, acımasız, seviyesiz ayrıştırıcı dilinden etkilenmiş
olmalı) o yumuşak, uzlaşmacı, sempatik Alinur Aktaş gitti, Uğur Mumcu, Bahriye
Üçok gibi suikastlar sonucu vahşice katledilmiş, Nazım Hikmet gibi ömrü vatan
ve memleket hasretiyle tükenmiş, Türkan Saylan gibi hayatını çocuklara ve bilime
adamış insanları vatan-bayrak düşmanı ilan eden biri geldi.
Tüm bunlardan sonra Sn Aktaş’tan bir özür
bir açıklama, yanlış anlaşıldığına dair bir açıklama bekledim ama nafile…
Hala sn Alinur Aktaş’ın o sözleri gaza
gelip de sarf ettiğini düşünüyorum ama Bursaspor ve Trabzonspor ile ilgili
yaptığı açıklama tek kelimeyle gündeme tüy dikmek oldu!
Hadi diyelim ki, Mumcu’yu, Üçok’u, Hikmet’i,
Saylan’ı sevmiyorsun, garezin var; e be kardeşim Bursaspor için edilecek laflar
mıydı onlar?
Bursaspor’a, Bursa’ya bilinç altında
beslediğin bir kinin mi var senin de tüm Türkiye’ye Bursaspor’u şikeci olarak
lanse ettin!
Eyvah ki ne eyvah!
Bir konuşma maksadını aşar da bu kadar da
değil… Bu kadar da olmaz, olamaz, olmamalı…
Hele ki o kentin belediye başkanlığına
talipsen ağzından çıkanı kulağın duymalı…
Sn Aktaş’ın o konuşmasını duyduktan sonra
inanın söyleyecek sözüm kalmadı.
Daha sonra ekibi ve danışmanları bunu
toparlamak, hatasını düzeltmek için çok çırpındı, düzeltemeyince ki neresini
düzeltecekler, söz ağızdan ok yaydan fırlamıştı bi kere; baktılar ki ortalık karıştı,
bu sefer de rakip aday Mustafa Bozbey’in bu konuda açığını aramaya koyuldular, Bozbey’den
sonuç alamayınca da oklarını CHP Osmangazi Belediye Başkan adayı Erkan Aydın’a
çevirdiler ve bir toplantıda yaptığı konuşma üzerinden Aydın’a saldırı
düzenlediler.
Fakat atladıkları bir şey var; Erkan Aydın
o konuşmayı 25 gün önce yapmıştı ve ne yazık ki, Aktaş’ın konuşmasının yanında
çok masum kalıyordu. Nitekim Erkan Aydın ile ilgili yaptıkları saldırı da işe
yaramadı çünkü, Aydın ilçe başkanlığına, Aktaş ise Büyükşehir başkanlığına
adaydı ve yapılan gafların etkisi Türkiye geneline yayılmıştı bile…
Neyse, 31 Mart akşamı akla kara, kazananla
kaybeden belli olacak.
Zira benim için kazananın adı Ali imiş,
Mustafa imiş, Ahmet imiş Mehmet imiş hiçbir önemi yok.
Ben işe bakarım. Alinur Aktaş’ı bu kısa
sürede yaptıklarıyla “başkanlık anlamında” olumlu ya da olumsuz
değerlendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Aktaş’ın en büyük handikabı Bursa’ya
alışmaması ve kenti henüz tanıyamaması…
Mustafa Bozbey’in Nilüfer’de neler yaptığı
ortada; ancak sıfırdan kurulmuş yeni bir belediyeyi idare etmekle, köklü sorunları
bulunan bir şehri, eski bir “büyük şehri” yönetmek ilçeyi yönetmeye benzemez.
Bozbey bunu başarabilir mi?
Denmeden öğrenemeyiz…
Sonuçta; Bursa ortak değerimiz, gerisi de
teferruat!
İnşallah hak eden, Bursa’ya layık, Bursa’nın
yeşilini, suyunu, havasını, adını yücelten, Bursa’yı İstanbul’un arka bahçesi
olmaktan kurtaracak bir aday kazanır ve biz de alkışlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder