Cumartesi, Ocak 12, 2019

Bozbey mi Aktaş mı?


Önceki gün çalışan gazeteciler bayramlarını idrak etti. Ben de asırlardır(!) işsiz bir gazeteci olarak elbette birçok meslektaşım için de anlamsız olan bugünü kutlamaktan imtina ettim.
Fakat bugünü fırsat bilen Bursa Büyükşehir Belediyesi başkan adayları Alinur Aktaş ve Mustafa Bozbey, gazetecileri kahvaltı toplayarak günün mana ve ehemmiyetine yönelik sohbet edip bu vesileyle yeniden tanış olma fırsatı yarattılar.
Alinur Aktaş’ı zaten BŞ Belediye başkanlığına atandığından bu yana birkaç kez konuşma ve üç aşağı beş yukarı düşüncelerini dinleme şansı bulduğumdan kahvaltısına gitmedim (Davet de edilmemiştim ya) Ben daha çok CHP’nin BŞ belediye başkan adayını daha çok merak ediyordum. O nedenle Mustafa Bozbey’in Setbaşı Mahfel’de verdiği kahvaltıya katılmayı uygun gördüm.
Gerçi Bozbey’in ekibinde yer alan benim de eskiden tanıdığım gazetecilikten belediye memurluğuna geçiş yapan bir arkadaşım beni görünce “Sen gazeteci değilsin, sinemacısın, o nedenle seni davet etmedik” şeklinde konuşarak “Burada ne işin var?” demeye getirdiyse de, Bozbey’i dinlemeye geldiğimi ve sinemayla ilgilensem de hala yazarlık yapmaya devam ettiğimi söyleyip istifimi bozmadım.
Neyse, Bursalı meslektaşlarımızla buluşmasında Mustafa Bozbey basının, bir ülkenin dördüncü kuvveti olduğunu anımsattı, demokrasinin temelinde basın özgürlüğünün olduğunun altını çizdi ve “Ülkemizde halen 143 basın emekçisi yazdıklarından dolayı cezaevinde bulunmasını hazmedemiyorum. O nedenle bugün çalışan gazeteciler günü olmasının da bir anlamı kalmıyor” dedi.
Gazetecilerle bir araya gelmesinin amacının projelerini anlatmak olmadığını sözlerine ekleyen Bozbey, “Onu daha sonra yapacağım. Ben sizin sorularınızı almak istiyorum” diyerek, sözü gazetecilere bıraktı.
Bir süre kimseden ses çıkmayınca Bozbey’e ilk soruyu sormak için mikrofonu ben aldım ve “Baktım ki burada ki tek işsiz gazeteci benim. Diğer arkadaşlar çalıştıkları için pek sorunları yok her halde, o zaman ben sorayım. Yerel seçimlerde başkan seçilirseniz. Bursalı medya mensuplarının sorunlarıyla ilgili bir planınız ya da bir program hazırlığınız var mı?” diye sordum.
BŞ Belediye Başkanı Bozbey, medya çalışanlarıyla bir araya gelip onların önerileri doğrultusunda sorunlara çözüm arayacaklarını söyledi.
Toplantı başladıktan sonra Alinur Aktaş’ın toplantısından gelen diğer gazetecilerin de katılımıyla Bozbey’in toplantısı bir anda ana baba gününe döndü. Büyükşehir belediye başkanı Aktaş’ın toplantısını kısa kesip gazetecilerin selamıyla birlikte kendi toplantısına yolladığı haberini alınca Bozbey de bu nezaket karşısında rakibine teşekkür etti.
Bu iki şık ve centilmence davranışı görünce Bursa’da çok demokratik çağdaş bir seçim kampanyasının yürütüleceğine emin oldum.
Alinur Aktaş da Mustafa Bozbey de Bursa’ya ve kendilerine yakışan çağdaş bir rekabet içine girecekler.
Peki seçimde ne olur?
Ben vatandaş olarak kime oy vereceğim?
Çok zor bir karar gibi görünüyor.
Çünkü Alinur Aktaş, genç ve dinamik bir aday. Her ne kadar İnegöl’den atanmış olarak gelse de, sanata ve sanatçıya yakınlığı, vizyonu ile umut veriyor.
Fakat dezavantajları da çok.
Kendisi hakkında İnegöl’den gelen haberler çok parlak değil…
En büyük dezavantajı ise Recep Altepe ile zedelenen Ak Parti belediyesinin imajı. Göreve geldiği günden bu yana bu imajı düzeltmek için her şeyi yapıyor Aktaş. Lakin pek başarılı olduğu söylenemez.
Çünkü tahribat çok büyük! Ak Parti’yi takım tutar gibi destekleyenler dışında çok ciddi şekilde sorgulamaya başladı Bursalılar. Ve en çok sorulan soru da Recep Altepe’nin görevden alınmasıyla ilgili ortaya çıkan kafa karıştırıcı iddialar!
Altepe suç mu işledi? İşlediyse suçu ne? Suçluysa cezası sadece görevden alınmak mı olmalı? Neden yargılanmadı?
Fetöcü ise aynı şekilde hesabını mahkemede vermesi gerekmiyor mu?
Altepe’yi görevden almak ona oy veren Bursalı seçmenlerin tercihine saygısızlık değil mi?
Başarısız olduysa, seçimlere kadar neden beklenmedi?
Sn Cumhurbaşkanı Recep Altepe’yi kararnameyle görevden alıp Bursalı seçmeninin tercihini yok saydığına göre, yarın öbür gün aynı şeyi Alinur Aktaş’a da yapmayacağının garantisi var mı?
Bu durumda Bursalılar Ak Parti adayına neden oy versin?
Hadi Bursalılar Aktaş’ı seçti diyelim
Ya Erdoğan’ın yine canı sıkılırsa onu da görevden alırsa?
Bunlar ihtimaller dahilinde ama bir başka dezavantajı ise Alinur Aktaş’ın Bursa’yı çok iyi bilmemesi, tanımaması ve Bursalıların sorunlarını tam idrak edememiş olması…
Tüm bu kriterlere bakınca Mustafa Bozbey’in daha çok şansı varmış gibi görünüyor ama….
Aması var işte….
Bursalılar ve Ak Parti seçmeni (üstte de dediğim gibi) adaya mı oy verecek, yoksa partisine mi?
Ben şahsen yerel seçimlerde adaylara bakarım. Partisi beni ilgilendirmez…
Bozbey’in Nilüfer’de yaptıkları ortada. Bursa’nın gerçek anlamda, planlı, programlı, düzenli ve çağdaş tek yerleşim alanı onun başkanlığı dönemde serpildi.
Ancak, ilçede başkanlık yapmakla büyükşehirde başkan olmak aynı şey değil.
Nilüfer yeni kurulmuş bir ilçeydi ve birçok şey sıfırdan uygulandı. Yapmak için bir şeyleri yıkıp düzeltmek gerekmiyordu. Bunu Bozbey’in başarısını küçümsemek için söylemiyorum. Sadece durum saptaması yapıyorum.
Çünkü Büyükşehir öyle değil… Düzeltilmesi gereken çok sorun var. Çarpık şehirleşme, düzene girmeyen trafik, altyapı eksiklikleri, Doğanbey TOKİ ucubeleri, Yalova Yolu istikametinde çileye dönen tramvay inşaatı ve elbette Altepe döneminde büyükşehir belediyesinin Türkiye’nin en borçlu belediyeler sıralamasında ilk sıraya yerleşmesi… Borç Bursalının kamçısı, ama borç küfe başkanların sırtında!
Alinur Aktaş açık açık ifade etmese de Altepe’den sonra enkaz devralmıştı. O enkaz hala onun omuzlarında, kaybederse eğer, yani Bozbey kazanırsa o enkazın altından nasıl kalkar o da ayrı bir merak konusu. Hele ki muhalefet partisinin başkanı olacağı düşünülürse, iktidar partisi bu nedenle Bursa’yı cezalandır mı? Cezalandırmaya kalkarsa Bozbey ve partisi bu duruma nasıl kaynak yaratır, ister istemez sormadan edemiyoruz…
Aslında bu soruların yanıtı da var.
Nilüfer Belediyesi’nde muhalefet partisinin adayı olmasına rağmen nasıl başarılı olduysa o şekilde Büyükşehirde de başarılı olur, mu acaba?
“Olur mu, olmaz mı?” sorusunun cevabını alabilmek için Bursalıların kendisini seçmesi gerekiyor.
Bakalım 2003’ten beri Bursa’yı yöneten, Recep Altepe ile birlikte en başarısız ve kötü dönemini yaşayan Bursalılar ne diyecek?
Tamam mı, devam mı?

Pazartesi, Ocak 07, 2019

Kim bu vicdansız müdür?


Haberi DHA geçmiş…
Olay Bursa’da yaşandığı halde yerel medyada sanırım haber yapmak kimsenin aklına gelmemiş. Ya da gelememiş… Mesela Bursa’nın bazı anlı şanlı(!) köşe yazarları var ama dikkat edin, lay lay lom, havadan sudan konulara, diri diri kefenlenmek gibi her delikanlının harcı olmayan, yapmaya cesaret isteyen haberlere kendini malzeme eden gazetecileri konu edinirler de birilerinin hakkı yendiğinde hepsi de sözleşmiş gibi bir anda 3 maymun olu veririler!  Dedim ya olay Bursa’da yaşanmış ve olayın yaşandığı günden bugüne tam 9 yıl geçmiş.
2010’da taşeron bir şirketin BUSKİ’de görevlendirdiği 59 yaşındaki Emine A. adlı temizlik görevlisi bir kadın, çöpe atılan kullanılmış bir çikolata kutusunu alıp evine götürdüğü için, hırsızlık suçlamasıyla, tazminatsız olarak işinden atılmış. Öyle ki, Emine hanım o taşeron şirkette tamı tamına 15 yıl hizmet vermiş.
9 yıl önce olay patlak verdiğinde, kendisine hediye edilen çikolata kutusunu çaldığını iddia eden BUSKİ’nin bir müdürü…
Bakın tekrar anımsatıyorum, “kendisine hediye edilen çikolata kutusu. İçinde çikolata var mıydı, varsa bile atık maddelerinin bulunduğu bölümde (çöpte) o kutu ne arıyordu?” sorusuna kimse yanıt veremiyor.
Temizlikçi kadın, atık malzemelerin konulduğu bölümde bulduğu çikolata kutusunu, kendisine dikiş nakış iğnelerini koyacağı bir kutu yapmak amacıyla aldığını söylemesine rağmen, o zalim ve taş kalpli vicdansız müdür kadını işten attırıyor, attırmakla kalmayıp 15 yıllık tazminatını da yaktırtıyor.
Emine A.
Konu yerel mahkeme tarafından görülüp kadın haklı bulunuyor ama acımasız müdür ve arkasına aldığı malum güç sayesinde konuyu üst mahkemeye taşıyıp yerel mahkemenin aldığı kararı bozdurup Emine hanımı hırsızı olarak mahkûm ettiriyor!
Yerel medyada konu edilmeyen mahkemenin son kararını haber olarak abonelerine geçen DHA’dan alıp köşesinde işleyen www.gazeteduvar.com.tr sitesi yazarlarından Ali Duran Topuz’un kaleme aldığı “Müdür beyin çikolata kutusu” başlıklı yazısında okudum.
Okuyunca da sanki gerçek değil de Yeşilçam filmlerinde izlediğimiz kötü kalpli zengin ve zalim fabrikatörler gözümde canlandı. Lakin bu bir film değil gerçekti ve gerçek daha da dehşet vericiydi. Gerçek dünyada iyilerin değil salt kötü olan zalimlerin egemenliği hâkim!
Oysa, “Bizim Aile” filminde Münir Özkul’un canlandırdığı Yaşar Usta karakteri acımasız fabrikatörü şöyle diyordu:  “Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak?”
Bir babayiğit çıkmadı demek ki o müdüre Yaşar Usta gibi konuşup bunları yüzüne vurmak?
İşte beni ilgilendiren bu olaydaki ana tema Bursa medyası ve birtakım yazarlarının duyguları körelmiş duyarsızlığı ve elbette bu zalim müdürün kim olduğu?
Emine abla buna rağmen ölmedi elbet, şöyle ya da böyle hayatına devam etti.
Türk filmlerinde gördüğümüz, kötülüklerini izlerken lanetler yağdırıp beyaz perdeye tükürdüğümüz kötülüğün ete-kemiğe bürünmüş haline gelen müdür kim?
Hala görevinde mi?
Varsa, çoluk çocuğuna hangi sıfatla lokma yediriyor, gece başını yastığa koyup gözlerini yumduğunda rahat uyuyabiliyor mu? Namaz kılıyorsa, alnı secdeye değdiğine o kıldığı namazının kabul edildiğinden emin mi?
Özetle, çöpe atılan bir kutu çikolata için bir insanın 15 yıllık emeğinin gasp edilmesine hiç mi vicdanı sızlamadı?
O Müdürün kim olduğunu bulup burada ismini yazmak, deşifre etmek zor değil… Ama mesele onun ismini yazip kimliğini açığa çıkarmaktan ziyade nasıl bir vicdana sahip olduğunu sorgulamakta?
Benim ilgilendiğim konu bu. Sadece filmlerde gördüğümüz bu tür kötü insanların sayısının arttığı, aramızda yaşadığı ve kötülüklerinin ödüllendiriliyor olması.
Onların yaptıkları yanlarına kâr kaldıkça, insanlığın karanlığa doğru ilerleyişi de devam edecek gibi görünüyor!