Çarşamba, Ekim 25, 2017

İşte tam da şimdi “Al tepe tepe kullan!”

Yıllar önce Bursa’nın köklü gazetelerinden birinde kısa bir süre hariçten gazel okuyordum. (Yazılar yazıyordum) Genellikle sanat ve sinema ağırlıklı yorumlar kaleme alırken özellikle İpek Yolu Film Festivali’nin yok edilmesiyle ilgili bir yazımın başlığına “Al tepe tepe kullan” diye yazınca, o dönem gazetenin yazı işleri müdürü yazımı sert bulup yayınlamamıştı.
Neyse gel zaman git zaman, önce o müdür o gazeteden atıldı, yerine gelen birçok müdür de değişti ve an geldi, seçimle gelmiş Recep Altepe de tek adamın keyfine göre görevden el çektirildi.
Evet, Recep Altepe, Recep Tayyip Erdoğan istedi diye, diğer birkaç belediye başkanı ile birlikte zorla istifa ettirildi.
Sn Recep Altepe yaptığı son açıklamada, “Benim yüzüm ak, alnım açık. Bu konuda rahatım” dedi. E o zaman biri çıkar ve şöyle sorar: O zaman neden istifa ettin sayın Altepe? Madem temiz ve haklısın, neden direnmedin? Neden korktun da istifa ettin? Bursa’da sana oy veren yüzbinlerce seçmenlerin için bile direnemeyecek kadar ne korkuttu seni, ey Altepe, istifa etmeseydin Erdoğan sana en fazla ne yapabilirdi? Bunun üzerine Sn Erdoğan’ın "sonucuna katlanırsınız!" diye tehdit etmesi mi ürküttü? Tekrar soruyorum, neden istifa ettin? Erdoğan ne yapabilir size? Zindana mı arttırır, kurşuna mı dizdirir, yağlı kazığa mı oturtur(!) ne yapar? O, (tıpkı sizin gibi) halkın seçtiği cumhurbaşkanı mı yoksa mafya lideri mi? En çok ne yapabilir Sn Erdoğan, yapsa yapsa siyasi kariyerinizi bitirir. Yaşınız gelmiş 60 kusura, bu saatten sonra kaç yıl yaşarsınız ki, peki ya Reis daha kaç yıl yaşar?
Dava dava diyorlar, bu neyin davasıdır, bilen var mı? Bu dava neden hep Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel çıkarlarıyla örtüşüyor? O nedenle özellikle senin, sonuna kadar direnmeni beklerdim Sn Altepe, tabi bu, kaybedecek bir şeyi olmayanlar için geçerlidir, dünya malında gözü olanlar aynı zamanda fena halde korkak olur! Tutsak ve korkaklar her gün, özgür ruhlar bir gün ölür!
İstifa ettin ve gidiyorsun Sn Recep Altepe, peki suçun olmadığını iddia ediyorsun ama Reis senle aynı fikirde olmamalı ki, sizi zorla istifaya mecbur bıraktı…
O zaman vatandaş şöyle düşünmeyecek mi?
“Eğer bu belediye başkanlarını ben seçtiysem neden ben yollayamıyorum. Eğer bu belediye başkanları suç işlediyse yargılanmaları gerekmiyor mu? Ve eğer bu başkanlar suçluysa yaptıkları suçlar, işledikleri günahlar yanlarına kâr mı kalacak? Bunları af etme yetkisi sadece tek bir adamda mı olacak? Bu kararlara, adaletsizliğe Allah razı gelir mi?”
İşte bütün mesele bu!
Nereden bakarsanız bakın, neresinden tutarsanız tutun, ortada bir garabet var ve bu garabeti yaratan sadece tek bir kişi, Allah’ın yarattığı aciz bir kul var!
Bu hukuksuzluğu, adaletsizliği sebebiyet veren, şehirlere ihanet eten, Fetö denen vatan hainine ne istediyse veren, devletin her kademesine sızmalarına göz yuman, zemin hazırlayan, işte o âdemoğlu bütün bu olanlardan sorumludur.
Bunu ben demiyorum kendisi diyor ve bu adamın işlediği suç ve günahlara ortak olanlar, ona oy veren seçmenlerdir…
“Bunların hepsi yalan” diyen parmak kaldırsın!

Yok eğer hepsi gerçekse, sandıkta oy verirken bir daha düşünün, “Ben bu günahlara daha fazla ortak olacak mıyım olmayacak mıyım?”

Pazartesi, Ekim 23, 2017

BURLAŞ’ın vicdansız sürücüleri…

Evet evet, vicdansız, topluma hizmet ettiklerinin farkında olmayan, egoları şişkin, terbiyeden yoksun, görgüsüz ve kural tanımayan eğitimsiz güruhun somut temsilcileri…
Özel halk otobüslerinin sürücülerine artık diyecek söz bulamıyorum, onları Allah ıslah etsin(!) Amma ve lakin, BURLAŞ’ın resmi araçlarını kullanan sürücüler de en az onlar kadar evlere şenlik.
Yalova Yolu, yeni adıyla İstanbul Caddesi üzerinde faaliyet gösteren sarı otobüslerin sürücülerinin kural tanımazlığının altını çizmek isterim, özellikle de 3i ve 16i hatlarını kullanan sürücülerden vatandaşlardan gına geldi...
Bu hatlar daha önceden Kemerçeşme ve Yeşilova istikametinden geldiklerinde Gençosman’ın hemen alt tarafında yer alan geçitten U dönüşü yaparak fomara istikametine yöneliyorlardı. Fakat, T2 tramvay hattı inşaat nedeniyle o geçiş kapatıldı ve otobüsler Beşyol kavşağından dönüş yapmaya başladılar.
Bu yeni ve planlanmayan güzergâhlarda karşılıklı duraklar var ve o duraklarda bekleyen yolcular mevcut. Özellikle, Beşyol’dan yukarı çıkışta iki durağı bu otobüsler pas geçiyorlar. Yolcuların el ile işaret etmelerine rağmen, sürücüler hiç umursamadan basıp gidiyorlar.
Gerekçeleri de çok ilginç: Bu güzergâh bizim güzergâhımız değil! O nedenle de yolcu almak zorunda değiliz…
Bakar mısınız mazerete, o yoldan geçiyorlar, geçtikleri yol üzerinde duraklar ve bekleyen yolcular var ama beyefendiler durup da asli görevlerini yerine getirmiyorlar.
Neymiş, o güzergâh onların kendi güzergâhı değilmiş! E o zaman geçme oradan, uç havadan git, madem ki, vatandaşa bir faydan yok, kullanma o yolu(!)
Yarın o tramvay inşaatı tamamen bitecek ve o otobüs hatları o yoldan geçmeye devam edecekler, zira başka geçiş alternatifleri yok, e o zaman da mı yolcu almayacaklar?
Bunun karı, yağmuru, fırtınası var, yaşlısı, engellisi var… O zaman ne olacak? İlle de birilerinin kafalarına vurması ve sert bir şekilde emretmesi mi gerekiyor? Bu sürücülerin asal görevlerinin vatandaşa ve kente hizmet olduğunu öğretmiyorlar mı işe alırken?
Bununla ilgili bir ay kadar önce bizzat ben şahsen kendim BURLAŞ’ı arayarak durumu izah edip şikayetimi ilettim, peki ne oldu dersiniz?
Hiç!
Bugüne kadar hiçbir şikayete çözüm üretmeyen BURLAŞ, bu konuda da üç maymundan farksız davranmaya devam ediyor.
Ne de olsa Bursa Bursalıların olmaktan çıkmış, sürücüler vatandaşı yok saymış çok mu?!



Salı, Ekim 03, 2017

Meltem Cumburlop…

Aynen böyle, Meltem Cumbul son yaptığı eylemle gündemin tam da göbeğine “cumborlop” diye atladı. Sanki memlekette tartışacak başka mesele yokmuş gibi…
Belki uzun aradan sonra böylesine gündem olmaktan pek bi memnundur ama herkesin kafasında yanıtlanmayan sorular var.
-Meltem Cumbul neden bu kadar abartılı tepki verdi?
-Neden daha alttan almadı?
-Semih Kaplanoğlu ile aralarında nasıl bir husumet vardı da elini sıkmadı, sıkmakla kalmayarak konuyu bambaşka bir mecraya taşıdı?
Kamuoyuna yönelik yaptığı açıklamalardan sonra açıkçası kimse tatmin olmadı.
Bu arada, konuyu bilmeyenler için hemen anımsatma yapayım; Adana Film Festivali’nin geçen hafta yapılan kapanış ve ödül töreninin sunuculuğunu üstlenen Meltem Cumbul, en iyi yönetmen ödülüne layık görülen Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkıp tebrik etmediği ortaya çıktı.
Nasıl çıktı?
Semih Kaplanoğlu bu duruma sosyal medya hesabından tepki göstererek…
Kaplanoğlu olayı ciddiye almasa belki kimse bilmeyecek konu da bu denli dallanıp budaklanmayacaktı elbet. Ama Ödüllü yönetmenin haklı tepkisini de yok saymak haksızlık olur.
Çünkü sorun Meltem Cumbul ile başlıyor.
Bir insanı sevmeyebilirsiniz… Ondan hiç haz etmeyebilir, hatta ve hatta ondan nefret bile edebilir, size büyük bir kötülük bile yapmış olabilir.
O kişiyle yolda ya da bir arkadaş ortamında veya bir başka yerde karşılaştığınız zaman onu yok sayabilir, görmezden gelebilir, hiç sallamayabilirsiniz…
Fakat, ama ve amma ve lakin, sorumlu olduğunuz profesyonel bir görev esnasında böyle bir şey yapmaya hakkınız yok. Çünkü siz o iş için para almışsınızdır ve o paranın karşılığını en iyi şekilde vermekle yükümlüsünüzdür. Bunu layıkıyla ve hakkını vererek yapmaz, o işinizi kişisel bazı sebeplerle sabote ederseniz, hem işinize, hem de size o işi verenlere terbiyesizlik yapmış olursunuz.
İşte bu nedenle Meltem Cumbul, kendi kendini Meltem Cumburlop olma durumuna düşürmüştür!
Kamuoyu muhtemelen Meltem hanımı, Semih beyden daha iyi tanır. Semih Kaplanoğlu’nu da sinema dünyası, sabah kahvaltısı çağrışımlı üçlemesi Süt-Yumurta-Bal filminden ve Bal ile Berlin’de kazandığı Altın Ayı ödülünden tanır. Ben ise Semih Kapklanoğlu’nu ilk sinema filmi, (ki bence en iyi filmi odur) Herkes Kendi Evinde ile tanırım. Lakin, özellikle sette, film çekimi esnasında set çalışanlarına kötü davrandığı ve sert olmasının yanında ağzının çok bozuk olduğunu duymuştum.
Meltem Cumbul cumburlop hanımın tepkisini duyduğumda, “acaba buna yönelik bir tepki mi?” diye düşünmüştüm ancak durumun daha siyasi, daha sanatın dışında olduğuna dair duyumlar gelmeye başlayınca üzüldüm.
Ve sinemamızda, sanat anlayışımızda onca sorun varken, Meltem hanımın böyle bir çıkış yapmasının mana ve ehemmiyetinin, kendisini gündeme taşımasının dışında hiçbir katkısının olmadığını görüyorum.

Ve elbette bu vesile ile kamuoyunun konuyla alakası olmayan kesimi de Sinan Çetin’den sonra Semih Kaplanoğlu adlı bir film yönetmeninin de var olduğunu öğrenmiş oldu(!)

El sıkmama olayının yaşandığı o an: http://www.ntv.com.tr/video/sanat/meltem-cumbul-semih-kaplanoglunun-elini-sikmadi,56_9bLuWUEmI2MclehNiog