Ağlamak kolaydır kimi için, hemen koyverir gözyaşlarını; bir
fotoğraf ağlatır, bir söz, bir film, bir şarkı, şiir; birinin başına gelen bir felaket ağlatır…
..özlem ağlatır, bir değerin yitirilmesi ağlatır, heder
edilmesi, göz göre göre heba olması, hasret, hüzün, elem ağlatır insanı…
Çocukluğumda, çocukluğumuzda anlamsız gelirde sabahın
köründe, acı acı çalan sirenin komutuyla birlikte, yolun ortasında dikilmek, kahvede,
kafede, okulda, bahçede, büroda, yıllar önce ölmüş biri için ulusça kımıldamadan durup saygı göstermek…
50 yaşımda ağlattı beni bu sabah, ömrü hayatımda ilk defa gözyaşı
döktüm, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim birinin ardından…
50 yaşımda fark edebildim, yokluğunu değil belki ama yaptıklarını,
sağladıklarının ortaya çıkardığı değerin yitirilmesiyle başımıza gelecek
felaketi, felaketleri…
Yarım asırlık ömrümde bugün, 2016’nın bu 10 Kasım sabahı
saat 9’u 5 geçe ne çok değerli olduğunu bana idrak ettirenlere şükranlarımı
sunuyorum.
Kimseye kızamıyorum, çünkü onların bu değeri unutturma,
itibarsızlaştırma çabaları sağladı bir çoğumuza Mustafa Kemal Atatürk’ün bizim
için ne kadar çok şey ifade ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti demenin aslında hepimiz
demek, hepimiz demenin aslında Mustafa Kemal Atatürk demek olduğunu…
Onların bu bilinçli bastırılmış nefreti arsızca ayyuka
çıktıkça, bizim yüreğimizin kılcal damarlarında gizli kalmış, unuttuğumuz sevgisi
filizlendi yeniden…
Sapkın ve körü körüne aşılanan bilinçsiz Atatürkçülüğün örselediği bu
duyguyu ortaya çıkarmak, ondan en çok nefret edenlere kısmet oldu.
Ve bu duygu var oldukça, hiç tanımadığımız ve görmediğimiz Mustafa
Kemal Atatürk’e ağlayabildiğimiz sürece bu topraklarda duyulan, özlem, sevgi ve hasret asla
tükenmeyecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder