Koskoca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye
Cumhuriyeti’nin en güçlü, en muktedir insanı, kimden korkabilir ki?
Kimseden korkmuyor ama neden korktuğunu anlayabiliyorum…
İktidarını yitirmekten, yitirince başına geleceklerden korkuyor!
Geçen hafta, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yine dengesiz ve
amacını aşan açıklamalardan birini duyduk.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözünün, Erdoğan
tarafından siyasi malzeme olarak kullanılıp, ters tepeceğini, Cumhurbaşkanı’nın
her söylediğine kayıtsız şartsız inanan milyonlarca seçmenin arkasında durduğunu
unutup, “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede
gerçekleştiremezsin” şeklindeki eleştirisine Erdoğan her zamankinden daha sert
bir açıklamayla yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu’nun bu söylediklerini sadece küçük bir kitle
duydu. Ama Erdoğan, TV’lerden canlı yayınlanan 9. Uluslararası Öğrenci Buluşması’nda
Kılıçdaroğlu’na haddini bildirdi.
Evet, haddini bildirdi, diyorum çünkü Erdoğan’ın kini,
nefreti ve öfkesi el ve mimik hareketlerinden çok kolay anlaşılıyordu.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu bunu yumuşak bir üslupla söylemiş
olmasına rağmen, Erdoğan’ın gözlerinden şimşekler çakıyordu: “Haddini bil haddini, ben halkımdan
besleniyorum. Kandan beselenen varsa 1960 da Menderes ve iki arkadaşının
idamına zemin hazırlayan CHP zihniyetidir” dedi.
Oysa Menderes’in idamıyla CHP’nin hiç ilgisi yoktu. Ama önemli
değil ki, AKP seçmeni olayın gerçeğiyle değil Erdoğan’ın dediklerine inanacak. Daha önce defalarca “Egemenlik kayıtsız
şartsız Allah’ındır!” diyen Erdoğan konuşmasında bu kez, “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. Millet ne derse o olacak. Halk ne derse o olacak, hak ne derse o
olacak” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na bir gol daha attı…
Erdoğan’ın bu öfkeli hali ilk değil elbet. Ne zaman
sıkışsa, ne zaman ağır şekilde eleştirilse benzer tepkiler veriyor...
Üstte de dedim Sn Cumhurbaşkanı kimseden korkmuyor. Zaten
korksa yüzlerce korumayla da dolaşmaz, bu kadar çok güvenlik önlemi alınmasına
da izin vermezdi(!)
Erdoğan’ın korkusu, bugüne kadar AKP ve kendisini ayakta
tutan, bu konuma taşıyan milliyetçi oyların gerçek sahibine dönecek olma ihtimali.
MHP’nin mevcut politikaları, Devlet Bahçeli’nin tutumu,
Erdoğan’a bugüne kadar can simidi olmuştu. Zaten artık Bahçeli de bunu gizleme
ihtiyacı da duymuyor.
Amma ve lakin, Meral Akşener ile başlayan, Sinan Ogan,
Koray Aydın, Ümit Özdağ ile alevlenen MHP’de değişim hareketi, dün Ankara’da
yaşananlarla bambaşka bir boyuta geldi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir partinin
kongre talebini dile getiren delegeler polis tarafından, üstelik TOMA ve
barikatlarla engellendi.
Düşünsenize; MHP'yi kendi delegelerinden korumak için
TOMALAR devreye giriyor. Ortada savaş yok, şiddet yok, saldırı ihtimaline haiz
bir terör hareketi be belirtisi de yok.
Peki devlet kimi kimden koruyor?
İçişleri bakanlığı yapmış Meral Akşener gibi hanım efendi
bir kadından…
Bakanlık yapmış Koray Aydın gibi bir beyefendiden…
Bugüne kadar şiddete dair tek bir bildirisi olmamış Sinan
Ogan’dan, Ümit Özdağ’dan…
MHP Kurultay’ı için toplanan delegelerin engellenmesi
aslında Bahçeli’nin de tamamıyla AKP ve Erdoğan'ın güdümüne girdiğinin da bir
başka kanıtı oldu.
Çünkü o polis gücünü oraya diktiren Ankara Valiliği…
Ankara valisi kimden emir alır?
Mevcut hükumetten…
Peki, MHP’nn kongresinden AKP hükmeti neden bu kadar
yakından ilgilenir ki?
Neden olacak?
MHP’nin güçlenmesi demek AKP’nin zayıflaması demek. AKP’nin
zayıflaması Erdoğan’ın başkan olabilme hayallerinin de tükenmesi demek.
İşte bu durum, Erdoğan'ın korkusunun gerçekten de ne
kadar büyük olduğunun da göstergesidir.
Ortaya çıkan bu tablonun önünü daha fazla kesmek için ya
kan dökecekler ya da önlerini açacaklar…
Önlerini açarlarsa Bahçeli tarih olur.
MHP’li muhalifler son çare birleşip başka bir parti
kuracaklardır ki, bunun önünü kesmenin
tek yolu kan dökmekten geçer…
Bakalım Erdoğan daha ne kadar ileri gidecek.
Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kan dökmeden başkanlık
sistemini kuramazsın!” sözünde haklı mıymış, anlayacaz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder