Cuma, Mayıs 20, 2016

Kılıçdaroğlu'nun kanla imtihanı!

Bu coğrafyada kürsüye çıkarak kanlı sözler ilk sarf eden parti liderinin Necmettin Erbakan olduğunu düşünüyorum. (Öncesi var mı bilemem…)
13 Nisan 1994’de Refah Partisi Genel Başkanı olarak TBMM’deki kendi grubunda çıktığı kürsüde Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak?” diye konuştuktan sonra ortalık ayağa kalkmış tüm gazeteler Erbakan Hoca’nın bu sözlerini manşete taşımıştı…
Açıkçası Erbakan’ın ömrü vefa etmedi ama o zamanlar dizinin dibinden ayrılmayan öğrencileri bu vasiyeti, yarı kanlı yarı kansız, yarı yumuşak ve yarı sert şekilde yerine getirme yolunda azimle ilerliyorlar…
Her ne kadar Erbakan’ın vasiyeti ve Milli Görüş manifestosuyla ilgili ortada bir emare kalmasa da, AKP ve kurmaylarının ne tam olduğu anlaşılamayan (ya da bizim kavrayamadığımız) bir dava uğrunda inatla ve sabırla yürüdüklerini söylemek yanlış olmaz. Nitekim Davutoğlu giderayak “dava uğruna” görevden ayrılmak zorunda kaldığını ima ederken, yerine gelme hazırlığı içinde olan selefi Binali Yıldırım da konunun “dava uğruna” olduğunu ima eden sözler sarf etti…
Peki nedir bu "dava" dedikleri dava mevzusu? Kimin davası, neyin davası?
AKP’nin ve kurmaylarının davası olur da muhalefetin olmaz mı?
İşte tam bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu, 11 Mayıs 2016 günü 72. TOBB Genel Kurulu’nda kürsüye çıktı ve Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" diye konuştu ve ilk defa konuyu ürkütücü bir boyuta taşıdı.
19 Mayıs’ta Anıt Kabre gitmeyi engellemeye çalışanlara da “Bedeli kan bile olsa meydanlara özgürce çıkacağız” diyerek, kararlılığını ortaya koydu.
İktidar Partisi, yandaş medya ve Saray bunu hemen kendi lehlerine kullanmakta gecikmedi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu şiddetle ve kanla beslenmeye çalışmakla suçladı!
Oysa CHP liderinin sözüne ettiği silaha sarılıp iktidarla çatışmak değil, gerekirse kendilerini feda etmek “başkanlık sistemi isteyenlere, canı pahasına direnmek"ti…
Çünkü böyle durumda silahlı gücü elinde bulunduran tarafın CHP’nin olmadığı ortada. Oysa İktidar Partisi AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emrinde koskoca bir askeri ordu ve çok donanımlı polis teşkilatı ve üstelik istihbarat örgütü MİT var. Hepsi de Tayyib beyin iki dudağından çıkacak sözlere bakıyor… Böyle bir güce karşı kim koyabilir ki?
Kılıçdaroğlu, “Cesedimizi çiğnemeden başkanlık sistemini kuramazsınız” derken aslında kendilerini feda etmeye hazır olduklarını açıkça ifade ediyordu.
Belirsiz ve korkunç olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın TC’yi yıkıp başkanlık sistemini getirmek uğruna ne kadar ileri gidebileceği...
İşte bütün mesele bu!
Erbakan’ın 22 yıl önce dediği durum hâsıl olursa eğer, “Erdoğan başkanlık sistemini kanlı mı getirecek, kansız mı?” sorusu tüylerimizi diken diken etmeye yetiyor…

Pazartesi, Mayıs 16, 2016

Erdoğan korkuyor mu?

Koskoca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü, en muktedir insanı, kimden korkabilir ki?
Kimseden korkmuyor ama neden korktuğunu anlayabiliyorum…
İktidarını yitirmekten, yitirince başına geleceklerden korkuyor!
Geçen hafta, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yine dengesiz ve amacını aşan açıklamalardan birini duyduk.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözünün, Erdoğan tarafından siyasi malzeme olarak kullanılıp, ters tepeceğini, Cumhurbaşkanı’nın her söylediğine kayıtsız şartsız inanan milyonlarca seçmenin arkasında durduğunu unutup, “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsin” şeklindeki eleştirisine Erdoğan her zamankinden daha sert bir açıklamayla yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu’nun bu söylediklerini sadece küçük bir kitle duydu. Ama Erdoğan, TV’lerden canlı yayınlanan 9. Uluslararası Öğrenci Buluşması’nda Kılıçdaroğlu’na haddini bildirdi.
Evet, haddini bildirdi, diyorum çünkü Erdoğan’ın kini, nefreti ve öfkesi el ve mimik hareketlerinden çok kolay anlaşılıyordu.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu bunu yumuşak bir üslupla söylemiş olmasına rağmen, Erdoğan’ın gözlerinden şimşekler çakıyordu:  “Haddini bil haddini, ben halkımdan besleniyorum. Kandan beselenen varsa 1960 da Menderes ve iki arkadaşının idamına zemin hazırlayan CHP zihniyetidir” dedi.
Oysa Menderes’in idamıyla CHP’nin hiç ilgisi yoktu. Ama önemli değil ki, AKP seçmeni olayın gerçeğiyle değil Erdoğan’ın dediklerine inanacak. Daha önce defalarca “Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır!” diyen Erdoğan konuşmasında bu kez, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet ne derse o olacak. Halk ne derse o olacak, hak ne derse o olacak” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na bir gol daha attı…
Erdoğan’ın bu öfkeli hali ilk değil elbet. Ne zaman sıkışsa, ne zaman ağır şekilde eleştirilse benzer tepkiler veriyor...
Üstte de dedim Sn Cumhurbaşkanı kimseden korkmuyor. Zaten korksa yüzlerce korumayla da dolaşmaz, bu kadar çok güvenlik önlemi alınmasına da izin vermezdi(!)
Erdoğan’ın korkusu, bugüne kadar AKP ve kendisini ayakta tutan, bu konuma taşıyan milliyetçi oyların gerçek sahibine dönecek olma ihtimali.
MHP’nin mevcut politikaları, Devlet Bahçeli’nin tutumu, Erdoğan’a bugüne kadar can simidi olmuştu. Zaten artık Bahçeli de bunu gizleme ihtiyacı da duymuyor.
Amma ve lakin, Meral Akşener ile başlayan, Sinan Ogan, Koray Aydın, Ümit Özdağ ile alevlenen MHP’de değişim hareketi, dün Ankara’da yaşananlarla bambaşka bir boyuta geldi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir partinin kongre talebini dile getiren delegeler polis tarafından, üstelik TOMA ve barikatlarla engellendi.
Düşünsenize; MHP'yi kendi delegelerinden korumak için TOMALAR devreye giriyor. Ortada savaş yok, şiddet yok, saldırı ihtimaline haiz bir terör hareketi be belirtisi de yok.
Peki devlet kimi kimden koruyor?
İçişleri bakanlığı yapmış Meral Akşener gibi hanım efendi bir kadından…
Bakanlık yapmış Koray Aydın gibi bir beyefendiden…
Bugüne kadar şiddete dair tek bir bildirisi olmamış Sinan Ogan’dan, Ümit Özdağ’dan…
MHP Kurultay’ı için toplanan delegelerin engellenmesi aslında Bahçeli’nin de tamamıyla AKP ve Erdoğan'ın güdümüne girdiğinin da bir başka kanıtı oldu.
Çünkü o polis gücünü oraya diktiren Ankara Valiliği…
Ankara valisi kimden emir alır?
Mevcut hükumetten…
Peki, MHP’nn kongresinden AKP hükmeti neden bu kadar yakından ilgilenir ki?
Neden olacak?
MHP’nin güçlenmesi demek AKP’nin zayıflaması demek. AKP’nin zayıflaması Erdoğan’ın başkan olabilme hayallerinin de tükenmesi demek.
İşte bu durum, Erdoğan'ın korkusunun gerçekten de ne kadar büyük olduğunun da göstergesidir.
Ortaya çıkan bu tablonun önünü daha fazla kesmek için ya kan dökecekler ya da önlerini açacaklar…
Önlerini açarlarsa Bahçeli tarih olur.
MHP’li muhalifler son çare birleşip başka bir parti kuracaklardır ki, bunun önünü kesmenin tek yolu kan dökmekten geçer…
Bakalım Erdoğan daha ne kadar ileri gidecek.

Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kan dökmeden başkanlık sistemini kuramazsın!” sözünde haklı mıymış, anlayacaz!