Bu coğrafyada kürsüye çıkarak kanlı sözler ilk sarf eden
parti liderinin Necmettin Erbakan olduğunu düşünüyorum. (Öncesi var mı bilemem…)
13 Nisan 1994’de Refah Partisi Genel Başkanı olarak TBMM’deki
kendi grubunda çıktığı kürsüde “Geçiş
dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak?” diye konuştuktan sonra ortalık ayağa
kalkmış tüm gazeteler Erbakan Hoca’nın bu sözlerini manşete taşımıştı…
Açıkçası
Erbakan’ın ömrü vefa etmedi ama o zamanlar dizinin dibinden ayrılmayan öğrencileri bu
vasiyeti, yarı kanlı yarı kansız, yarı yumuşak ve yarı sert şekilde yerine getirme
yolunda azimle ilerliyorlar…
Her ne kadar
Erbakan’ın vasiyeti ve Milli Görüş manifestosuyla ilgili ortada bir emare
kalmasa da, AKP ve kurmaylarının ne tam olduğu anlaşılamayan (ya da bizim kavrayamadığımız)
bir dava uğrunda inatla ve sabırla yürüdüklerini söylemek yanlış olmaz.
Nitekim Davutoğlu giderayak “dava uğruna”
görevden ayrılmak zorunda kaldığını ima ederken, yerine gelme hazırlığı içinde
olan selefi Binali Yıldırım da konunun “dava uğruna” olduğunu ima eden sözler sarf etti…
Peki nedir
bu "dava" dedikleri dava mevzusu? Kimin davası, neyin davası?
AKP’nin ve
kurmaylarının davası olur da muhalefetin olmaz mı?
İşte tam bu
noktada Kemal Kılıçdaroğlu, 11 Mayıs 2016 günü 72. TOBB Genel Kurulu’nda
kürsüye çıktı ve “Böyle bir başkanlık
sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" diye
konuştu ve ilk defa konuyu ürkütücü bir boyuta taşıdı.
19 Mayıs’ta
Anıt Kabre gitmeyi engellemeye çalışanlara da “Bedeli kan bile olsa meydanlara özgürce çıkacağız” diyerek,
kararlılığını ortaya koydu.
İktidar
Partisi, yandaş medya ve Saray bunu hemen kendi lehlerine kullanmakta gecikmedi
ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu şiddetle ve kanla beslenmeye çalışmakla suçladı!
Oysa CHP
liderinin sözüne ettiği silaha sarılıp iktidarla çatışmak değil, gerekirse
kendilerini feda etmek “başkanlık sistemi
isteyenlere, canı pahasına direnmek"ti…
Çünkü böyle
durumda silahlı gücü elinde bulunduran tarafın CHP’nin olmadığı ortada. Oysa
İktidar Partisi AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emrinde koskoca bir askeri ordu
ve çok donanımlı polis teşkilatı ve üstelik istihbarat örgütü MİT var. Hepsi de
Tayyib beyin iki dudağından çıkacak sözlere bakıyor… Böyle bir güce karşı kim
koyabilir ki?
Kılıçdaroğlu,
“Cesedimizi çiğnemeden başkanlık
sistemini kuramazsınız” derken aslında kendilerini feda etmeye hazır olduklarını
açıkça ifade ediyordu.
Belirsiz ve
korkunç olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın TC’yi yıkıp başkanlık sistemini getirmek uğruna
ne kadar ileri gidebileceği...
İşte bütün
mesele bu!
Erbakan’ın 22
yıl önce dediği durum hâsıl olursa eğer, “Erdoğan
başkanlık sistemini kanlı mı getirecek, kansız mı?” sorusu tüylerimizi
diken diken etmeye yetiyor…