Bu portakal bildiğiniz gibi değil, altından portakal bu,
maddi değil ama manevi değeri paha biçilemez.
Hani derler ya “altın
çamura bulansa değerini yitirmez” diye…
Fakat, Altın Portakal’a leke geldi miydi ya da gölge
düştü müydü, değeri kaybolmasa da tadı kaçar, ne lezzeti kalır, ne de heyecanı…
Antalya yılardır Türk Sinemasının en önemli ve en köklü
organizasyonuna ev sahipliği yapıyor.
Şöyle böyle değil, nalına mıhına ülkemizin en ciddi, en
mühim ve en etkili sinema organizasyonu Altın Portakal Film Festivali.
Bu organizasyona üç yıl aradan sonra geçen hafta yeniden
katıldım.
İnSanat Derneği’nin azimli belgeselci üyesi Serdar Güven’in
(Daha önce Ermenistan’da katıldığımız) çalışması Akhisar-Sucuna belgeselinin sunumunu
Antalya Altın Portakal Film Festivali Film Forum kapsamında görücüye çıkardık.
Gerçekten de Zeynep Atakan’ın organize ettiği muhteşem
organizasyonda sinemacılar filmlerini konunun uzmanlardan oluşan uluslararası jüri
önünde sunma fırsatı buldu.
Ufak tefek aksaklıklar dışında ki, her festivalde yaşanan
sıkıntılardı bunlar, sorunsuz bir etkinlik yapıldığını rahatlıkla
söyleyebilirim. Atakan’ın ekibini tek tek kutlamak gerek!
Ancak festivalin ana karargâhında yolunda gitmeyen bazı
şeyler vardı.
Ve Portakal üzerinde dolaşan bu negatif hava konukları
tedirgin ediyordu.
Oysa Antalya Büyük Şehir Belediye başkanı Menderes Türel
film festivalini itibar organizasyonu olarak görüyor ve aksaklık yaşanmaması
için her şeyi yapmaya hazır görünüyordu.
Organizasyonunu üstlenen Elif Dağdeviren ve ekibinin de
hakkını vermek gerek. Türel’in güvenlerini boşa çıkarmadıklarını söylemeden
geçemeyeceğim.
Ancak, cumartesi
akşamı yapılan ilk kapanış törenindeki gecikme ve verilecek ödül fazlalığı
nedeniyle töreni iki ayrı güne almaları, hoşnutsuzluğun kaynağını oluşturdu.
Festivalin son gününde, cumartesi akşamı verilemeyen ana
ödüllerin sahiplerini merak edenler Piramit’e gelirken doğal olarak
heyecanlanmıştı.
1 Kasım seçimleri münasebetiyle tarihleri değiştirilen bu
şaşalı festivalin daha coşkulu ve enerjik olabilmesi için neler yapılmalı diye iyice
düşünmek gerek…
Çünkü yurt dışındaki emsallerinin etkisinin yanında Altın
Portakal ne yazık ki, umulan tadında değil.
Hele bir de kapanış törenini ekrana canlı taşıyan ATV
grubunun yan kanalı AHaber’in uyguladığı saçma sapan sansür Altın Portakal’ın üzerindeki
lekeyi de gölgeyi de iyice ayyuka çıkardı.
Gerçekten de yazık oldu. Özellikle de Antalya’nın genç
belediye başkanı Menderese Türel’e ve organizasyonun aksaksız yapılması için
didinen Elif Dağdeviren ve Zeynep Atakan’ın ekiplerine…
İki satır eleştiriye bile tahammülü olmayan AHaber, hem
kendisini, hem de festivali rezil ettiler!
En iyi Erkek oyunu seçilen Nadir Sarıbacak ödülünü almaya
çıkmış dostluktan, kardeşlikten muhabbetten söz ediyor ama buna bile tahammül
edemeyen AHaber Sarıbacak’ın sözünü kesip üstüne Antalya manzarası koyuyor.
Sarmaşık ile ödüller alan yönetmen Tolga Karaçelik ise Can
Dündar ile Erdem Gül’e sadece başarısını atfediyor ve buna da sansür uyguluyor.
Ve üstelik AHaber’in ekranın kenarında” YSK ve RTÜK Sansüre hayır” etiketi durduğu halde!
Ve üstelik AHaber’in ekranın kenarında” YSK ve RTÜK Sansüre hayır” etiketi durduğu halde!
Benim bu tür insanlara karşı bir sözüm var: Bunlar gölgelerinden
dahi korkan, bulundukları yere birilerinin iteklemesiyle gelen, minnet duymak
ile yalakalığı birbirinden ayırt edemeyen gölge korkakları hepsi.
Olan Altın Portakal’a oldu.
Geçen yıl belgeselleri sansürlemişlerdi, bu yıl da birkaç
kelimeyi…
Ancak böyle giderse, bundan sonraki festivallere
katılacak film bulamayabilirler.
Böyle yaparak sadece rezil olurlar, kepaze olmaları da
uzak değil…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder