Cuma, Kasım 27, 2015

Yıldırım’da tiyatro komedisi(!)

Geçen hafta Bursa’nın merkez ilçe belediyelerinden olan Yıldırım çok önemli ve anlamlı bir organizasyona imza attı…
Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu’nun Marko Paşa oyununu Yıldırım İlçesi’nde yaşayanlar izlesin diye Barış Manço Kültür Merkezi’ne getirdi ve kitap karşılığında davetiye vererek, oyunun izlenmesini sağladı.
Şahane ve gerçekten de çok güzel ve bir o kadar da alkışa değer bir uygulama…
Yıldırım Belediyesi bununla da yetinmedi ve oyunu izlemek için salona giremeyenlere Barış Manço Kültür Merkezi’nin içine barko vizyonla canlı yayın da yaptı.
Bravo…
Tiyatro sevgisini aşılamak, toplanan binlerce kitapların doğudaki öğrencilere ulaşmasını sağlamak takdire şayan…
Fakat…
Ama…
Ve lakin…
Organizasyon berbat mı berbattı…
Kimse kusura bakmasın, doğruları alkışlamak kadar, yanlışlar söylemek de eli kalem tutan ve düşünen birey olarak bunu yazmak görevim... 
Güzel olması gerekirken amatör ötesi organizasyon yüzünden oyun tam 20 dakika geç başladı. Kitabını verip de davetiye alanlar, kitap bağışlayıp da davetiye alamayanlar aynı anda salona üşüşünce kaos da kaçınılmaz oldu.
Üşüşünce diyorum, çünkü kültür merkezine gelenler tiyatro oyunu izlemeye gelir gibi değil de, sanki düğüne ya da kadınlar gününe gidiyormuş havasındaydı.
Bebeğiyle gelen mi ararsınız, oyun sırasında telefonla konuşan mı, ne isterseniz vardı.
En sonunda, Behzat Uygur’un anonsuyla, gelenler yerlerine oturtulmadan oyun başladı.
***
Yaşananlar, üstte yazdığım güzellikleri gölgede bırakacak denli kötüydü.
Yıldırım Belediyesi, ilçede yaşayanlara tiyatroya, düğüne gelir gibi gelinmeyeceğini öğretmekle mükelleftir.
İzleyiciye, yetişkin oyunlarına 10 yaşından küçüklerin getirilmemsi gerektiğini de…
Tiyatro oyununu izlemek için en az yarım saat öncesinden gösterinin yapılacağı salonda hazır olmalarını ısrarla ve üstüne basa basa belletmeli…
Oyun duyurulduğu saatte başlamalı. Oyun başladıktan sonra (istisnalar hariç) kimse salona alınmamalı…
Maalesef Marko Paşa oyunu güzel bir komediydi ama öncesinde yaşananlar, Uygurların sahnelediği komediyi gölgede bırakacak denli trajikomikti!
İstanbul’dan ünlü isimleri getirmek, Yıldırımlılarla buluşturmak yetmiyor. Bundan önce vatandaşına ciddi ciddi “nasıl tiyatro izlenir?” dersi vermeli, yoksa rezil olmaları kaçınılmaz görünüyor…
Türkiye’nin bir çok yerinde tiyatro izlemiş, sahneye çıkmış biri olarak söylüyorum.
Yıldırım İlçesi ne yazık ki, Nilüfer İlçesi’nin çok çok gerisinde.
İzleyici kalitesini artırmak için Yıldırım Belebiyesi’nin bundan sonra yapması gereken ilk iş, ünlü oyunları getirmekten ziyade halkını bilinçlendirmek ve iyi birer izleyici olmalarını sağlamak olmalı!
Çünkü Yıldırım Belediyesi bu konuda sınıfta kaldı. Hem de fena halde…

@SuatOktySnck

Perşembe, Kasım 19, 2015

Saygı, vicdan ve barbarlık!

Kendi yurttaşlarının ölümüne bile üzülmeyen bir güruhun, Fransızlara üzülmesini beklemek abeslerin en büyüğüdür. Biz toplumsal bir vicdansızlık yaşıyoruz. Neye, nasıl ve ne gibi tepki vereceğimizi asla öğrenemeyeceğiz.
Bir futbol karşılaşmasında, saygı duruşu esnasında, yuhalayarak, ıslıklayarak, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye haykırıp tekbir getirmek, sığ egoların tatmininden öteye geçmez.
Bu ilk değil, son da olmayacak anlaşılan!
Bunu yapan, bir ya da beş-on kişi değil, on binler veya yüz binler ya da milyonlardan oluşan ezik kalabalıklar. Çünkü ellerinden gelen sadece bu, haykırmak, küfürle hakaret etmek…
Eloğlu aya ve marsa gidecek teknoloji üretirken, ezik toplumlar başlarını kuma gömen deve kuşlarından farksız olduklarını asla idrak edemeyecekler.
İslam dininin hâkim olduğu toplumların çağın gerisinde kalmasının altındaki gerçeği görmediğimiz sürece bunu daha uzun yıllar yaşayacağız gibi görünüyor.
Hani hep "eğitim sorunu" der durular ya, tanım yanlış!
Sorunumuz eğitim değil "eğitimsizlik"dir...
Eğitimsiz birey ezik bireydir.
Ezik birey kontrolsüz ve tehlikelidir.
Hem cahildir, hem de bilgisiz.
İşin kötüsü de bilgisiz olduğunu asla kabul etmez, seviyesizce tepki göstermeye hakkı olduğunu sanır.
Bakın, “sanır” diyorum, “düşünür” değil.
Çünkü sanmak ile düşünmek aynı eylem şekli değildir.
Sanmak, güdüseldir.
Düşünmek ise zekâ ve eğitim gerektirir.
Eğitimli insanlar hem başkalarına, hem de kendine saygısı vardır.
Eğitimsizlik sorununu ortadan kaldırmak ise başlı başına köklü ve çağdaş bir devrimi gerektirir.
“Tek bir şeye ihtiyacınız var: çalışkan olmak” diyen Mustafa Kemal Atatürk bunu denedi, fakat bugün Türkiye’nin geldiği durumdan anlıyoruz ki; BAŞARAMAMIŞ.
Güvendiği bu toplum, yani genç nesil emanete hıyanet etti.
Konyalılar Ankara’da öldürülen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sivillere saygısızlık etmişti, Ankara katliamından sonra oynanan Milli maçından önce…
İstanbullular ise Paris’teki saldırıda öldürülen siviller için aynı şeyi yaptılar.
Fatih Terim maçta sonra “Ne oluyor bize?” diye tepkini göstermiş.  
Ne olacak ki? Ya da ne olmasını bekliyoruz ki?
Vicdansız ve hoşgörüsüz, zalim ve kindar bir toplum haline geldiğimiz ortada değil mi? Fatih Terim ya da diğerleri, kendi pencerelerinden bakınca anlayamıyorlar mı?
Tıpkı birilerinin bizi görmek istediği gibi, görmek istedikleri seviyeye indirildik.
Barbar, acımasız, saygısız ve zalim!
Yıllarca batı bizi bu şekilde tasvir etmedi mi?
“Barbar Müslüman Türkler”
Gerçekten barbar mıydık, yoksa “barbarsınız” diye diye barbarlaştık mı?
E peki İslam dinin o engin hoş görüsüne ne oldu?
Gerçekten, yine malum birilerinin değdi gibi, o hoşgörü hiç yoktu da biz mi var sanıyorduk; yoksa vardı da onu da mı yok ettiler?
E madem Türkler barbardı da, yüzlerce yıl neden Balkanları Türkçe konuşabilen Müslümanlar haline getirmedi? Fransızlar Cezayir’i 150 senede Fransızca konuşan toplum şekline sokmak için 1 buçuk milyon Arap sivili katlederken, Osmanlılar asırlarca kaldığı coğrafyalarda onlar gibi yapmadığı için aptal mıydı, yoksa toplumlara saygılı mıydı?
Saygı göstermek erdemlerin en büyüğü…
E hani Osmanlı bizim ecdadımızdı?
Ecdadımız kadar saygılı olamıyorsak, neden birilerinin istediği gibi davranıp kendi kendimizi dünyaya rezil ediyoruz?
Eğitimsiz ve cahil bırakılmış olmamız kader değil, anlamadınız mı hâlâ?
Yapmamız gereken sadece çalışkan olmak ve okumak!
Okumak, okumak ve okumak!

@SuatOktySnck

Pazartesi, Kasım 16, 2015

Fransa'nın düşmanı kim?

Kana kan, dişe diş, intikam! Neyin intikamı?
Evet evet, neyin intikamı?
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın kanlı saldırılardan sonra söylediklerini duyunca, her PKK saldırısından sonra bizim siyasetçilerin yaptıkları açıklamaları anımsadım.
“Kanları yerde kalmayacak!”
Yani şiddeti şiddetle durdurmaya çalışmanın beyhude çabası…
Tıpkı 2001’de 11 Eylül saldırılarının ardından Sam Amca’nın söylediği gibi.
"İntikam alınacak!"
Sonuç: Önce Afganistan, sonra Irak ve son raddede Suriye’de olanlar, binlerce sivil ölümü, milyonlarca dolar zarar…
Şimdi aynı ve tanıdık tepkiyi Hollande veriyor:  Düşmanla savaşacağız.
İyi ama düşman kim?
Karşında bir cephe, bir mevzide duran düşman vardır, bilirsin ki oradadır, seni bekliyordur. Tankla, topla, tüfekle, uçakla askerle gider savaşırsın!
Buradaki düşman kim?
IŞİD mi?
IŞİD kim?
Ülke mi?
Müttefikleri kim?
Kimden silah buluyor, kaynakları nelerdir?
Dünyaya bela olduğu aşikar.
Sadece Fransa ya da Türkiye’nin  düşmanı değil…
Belli ki medeniyetin de belası…
Ve elbette en zararlı çıkan Müslümanlar…
İyi ama bu IŞİD’in arkasında ya da altında veya özünde ne ve kimler var?
Nasıl bu kadar palazlandı?
Kimler göz yumdu?
İlk önce ortadoğuyu cehenneme çeviren, on binlerce günahsız (çoğu da Müslüman) insanı katleden bu cehennem kaçkınları bu kadar kısa sürede nasıl böylesine etkili hale gelebildi?
“IŞİD militanlarına İsrail'de ve Türkiye’de tedavi” başlığını yazın Google amcaya, soruşturun ve sonuçlara şaşırıp kalın!
Buna rağmen bize olanlar ortada…
İyi ama IŞİD neden İsrail’e saldırmıyor?
(Bu soru İsrail’e de saldırsın anlamında sorulmamıştır!)
Ama şu bir gerçek ki, dünyayı tehdit eden IŞİD bugüne dek değil İsrail’e saldırmak tek bir satırlık tehditte bulunduğu henüz görülmedi!
Filistin’e yaşattığı zulümle zaman zaman Yahudilerin bile tepkisini çeken İsrail’e IŞİD’in şimdiye kadar “gık” bile dememesi akılları karıştırıyor!
IŞİD’in gerçek amacı ne?
IŞİD bu gücü nereden ve kimden alıyor?
IŞİD neden sürekli Fransa ve Türkiye’ye saldırıyor?
Evet belki Rus uçağını da onlar düşürmüş olabilir.
Peki Türkiye’de yapılan saldırıları neden üstlenmedi IŞİD?
Oysa Fransa’da ki son saldırıları günü dolmadan üstlenmesine rağmen, Türkiye’de yapılan saldırılarla ilgili bunca zaman “evet biz yaptık” demedi.
Neden?