Pazartesi, Mart 30, 2015

Temayül yoklaması ön seçimi döver mi(!)

7 Haziran’da yapılacak Genel Seçimler için geriye sayım tam gaz devam ederken, memlekette acayip bir demokrasi kavgası var!
AKP diyor ki, “Biz milletvekili adaylarımızı sivil toplum örgütlerinin, başkan ve yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı temayül yoklamasıyla saptıyoruz. Gerçek demokrasi budur işte!”
CHP ise “tüm parti üyesi ve delegelerin katıldığı bir ön seçim ile adaylarımızı belirliyoruz. O değil, esas demokrasi budur!” diyor…
Ne güzel değil mi? Resmen demokrasi kavgası yaşıyoruz(!)
-Benim demokratik temayül yoklamam, senin demokratik ön seçimini döver...
-Yok hayır, benim ön seçimim gerçek demokrasidir ve senin temayül yoklamanı döver(!)
Dün CHP’de ön seçim vardı. Üye ve delegeler 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde milletvekilliğine aday olan adayları sandıkta oyladı ve bu oylama hiçbir şekilde, hiçbir güç tarafından değiştirilemeyecek. Çünkü bu partiye üye ve delege olanların gerçek iradesi olarak resmen kayda girdi.
AKP ise milletvekili adaylarını belirlemek için bugüne kadar denenmemiş bir yönteme başvurdu ve temayül yoklamalarında oy kullanmaları için, tüm sivil toplum örgüt başkanları ve yönetim kurulu üyelerine de oy kullanma hakkı tanıdı.
O temayül yoklaması da bir hafta önce yapılmıştı. İnSanat Derneği başkanı olarak ben de oy kullandım.
Oysa bundan haberdar değildim. Daha bir hafta öncesinden, daha önce adını sanını duymadığım, ismini cismini bilmediğim isimlerden cep telefonum mesaj (SMS) bombardımanına uğradı.  
“Ne oluyooor yahuuu?!” dememe kalmadan gerçek anlaşıldı ve meğerse AKP’li aday adaylar kara kaşım, kara gözüm için değil, benim bir oyum için yırtınıyormuş(!)
Bursa’nın tanıtımında büyük önem taşıyan filmlerimizi çok büyük zorluklarla çekerken, halimizi hatırımızı sormayan yerel politikacılar, vekillik yolunda aralanacak ilk kapı için bana mesaj yağdırdılar!
Ertesi gün AKP’nin bu nazik çağrısına icabet edip gittim tabi.
Atatürk Kongre Ve Kültür Merkezi’nde bir hengame, bir curcuna ki sormayın gitsin. AKP’li dostlar “İşte demokrasi budur!” diye ağızları kulaklarında konuşurken, bugüne kadar bizim yaptığımız filmlere destek olan sadece bir kişiyi aday adayları arasında gördüm ve onu da (Yüksel Yeni)  listenin en başına yazdım!
Bu demokrasi midir?
Evet “bir demokrasidir” denebilir…
Amma ve lakin durum ile ilgili orada gördüğüm dostlara bazı sorularım olmuştu.
Dedim ki, “Şimdi ben burada bir tercih yaptım. Bu yaptığım tercih ne kadar etkili olacak? Burada, temayül yoklamasında, üye, delege ve ekstradan oy kullanma fırsatı tanınan sivil toplum örgütü yöneticilerinin tercihi karşılık bulacak mı? Yoksa, parti genel merkezindekiler yine de kendi bildiklerini mi okuyacaklar? Eğer temayül yoklamasından çıkacak sonuçlara itibar etmeyeceklerse, böyle bir külfete ne gerek var? Son kararı Başbakan Davutoğlu ve hatta Cumhurbaşkanı  Erdoğan verecekse, bu gerçekten de demokrasi midir?”
Bir yanda CHP’nin ön seçimi, diğer yanda AKP’nin temayül yoklaması. CHP’de seçimin sonuçları hemen akşamında alındı ve ertesi gün tüm kesin adaylar kamuoyuna açıklandı.
AKP’de ise temayül yoklaması bir hafta önce yapılmasına rağmen hala ses seda, hala sonuç yok!
Şimdi tekrar soruyorum: Hangisi gerçek demokrasi?
Ön seçimle aday belirlemek mi, yoksa temayül yoklaması m?
Kararı halkımız 7 Haziran günü sandıkta verecek!
Ya gerçek demokrasi kazanacak, ya da…



Pazar, Mart 22, 2015

Bursa'ya lale kondurmak...

Meğer, Bursa’nın “lale”si varmış!
Vallahi bak!
Bursa lalesi…
Bursa kalesi değil, lalesi…
Biz görmedik ama Bursa valiliği laleyi havada görmüş olmalı ve kenti simgeleyen yeni logosuna nal gibi lale kondurmuş!
Yani, resmen at kuyruğuna kelebek konmuş misali Bursa’nın da nur top gibi, pardon nal topu gibi(!) lalesi oldu…
-Ne lalesi?
-Bursa Lalesi…
“E Bursa’nın Uludağ’ı, yeşili, kestanesi, şeftalisi, zeytini, ovası, İskender kebabı, pideli köftesi var ya, lale de nereden çıktı?” diye soranlara verilecek pek bir yanıt yok.
Sayın valimiz buyurdular ve Bursamıza lale kondurdular…

Vali Münir Karaloğlu, Bursa’nın sloganının da ‘Ulu Şehir’ olduğunu söylüyor. E güzel, Ulu Şehir, Osmanlı'nın ilk başkentine, Uludağ ve Ulcami ve elbet Bursa'yı tanımlar da, ya lale?
"Belediyelerimiz, kaymakamlıklarımız, kamu kurumlarımız, sanayicilerimiz, odalarımız, otellerimiz, esnafımız, kestane şekercimiz, Bursa kebapçılarımız bu logoyu kullanmalı. Menşei Bursa olan her üründe, markada yer almalı" diye buyurmuş sayın valimiz.

Ve demiş ki, "Lale Orta Asya’dan beri yoldaşımız. Medeniyetimizin ürettiği sanatın en vazgeçilmez deseni. Dünyanın neresinde yetişirse yetişsin bizi temsil ediyor"  

-İyi de nasıl temsil ediyor, Sn Karaloğlu? Lale Bursa’da yetişmiyor ki? Bugüne kadar tek lale görülmüş o da İznik çinilerinde desen olarak!
-Bursa'yı simgeleyen onca özelliği ne diye lalenin altına itiyorsunuz?
-Hem erguvan vardı ya Bursa'ya özgü, lale de nereden çıktı?
-Lale İstanbul’un simgesi değil miydi?
-Eveeet, İstanbul’un simgesi ama zaten Bursa da İstanbul’un arka bahçesi değil mi?
-Evin logosu lale ise, arka bahçesi de lale olsa ne sakınca yaratır ki?
Arka bahçede de sadece erguvan olacak değil ya, bal gibi lale de olur…
Olur olur, lale gibi olur.
Olsa da konur olmasa da…

Lale’ye Bursa’dan çok tepkiler geldi, hatta ve hatta Kent Konseyi Genel sekreteri, yüksek inşaat mühendisi, Recep Altepe’nin 1 numaralı danışmanı Semih Pala “oha” falan oldu, tepki gösterdi, harladı, hırladı, lakin…
Lakin kimse tınlamadı, ne Semih Pala’yı taktı Bursa valiliği, ne de bu konuyu eleştirip, “Bu ne lalesi? Bursa’nın lale ile ne ilgisi var? Saçma logo tasarımı için kaç para harcandı, kim koydu laleyi, kimin fikriydi?” diye ufak çaplı bir patırtı koparan üç-beş yazar bile para etmedi. Kentin her yerine, taksilere, meydanlara, dağlara –taşlara lale konduruldu.
Hızını alamayan, yılların eskitemediği Bursa’nın en köklü ve ilk ofset baskılı gazetesi Bursa Hakimiyet bile ibretlik bir davranışla logosuna lale kondurdu!
Madem laleyi Bursa’nın bi tarafına sokuşturdular, onlara tavsiyem buna bir de şarkı hazırlatsınlar, tam olsun.

Bunun için laleye yakışır besteyi de en şahane ve yaraşır şekilde Ajdar besteleyecektir.
Hadi, madem battı lale yan gider, sözlerini de ben yazayım: Ajdar söylüyor:
Lale lale lale…
Koktu lale, kondu Bursa’ya…
Lale lale lale, bu ne nane…
Nane değil lale.
Haydi lale, kim alır seni kaale, lale lale lale…
Leylek uçar havada, sazan gider karada,
Koklasana hadi bak, buna derler lale.
Kim alır seni kaale…
Lale lale lale…
Oh aman, yandan yandan,
Laleyi kondurdular camdan,
Lale lale lale…



Pazar, Mart 01, 2015

Ceyhun İrgil’i nasıl bilirsiniz?


Bakın "tanır mısınız?" demiyorum, "bilir misiniz?" diye soruyorum; çünkü tanımak ile bilmek arasında derin bir fark vardır.
Birini tanır ama bilemezsiniz!
Belki aranızda onu tanıyan ama bilmeyenler olabilir, diye bu yeni yazıma konu ettim.
Ceyhun İrgil Bursalı değil; ama Bursa’ya gönül vermiş, bu kent için çok önemli işler yapmış ve yapmak için çabalayan bir Bursa sevdalısı…
“Ailem Bursa’da değil ama eşim Bursalı, o nedenle içgüveysiyim” diye şakayla karışık Bursa ile olan bağını en yalın ve samimi şekilde ifade edebiliyor Ceyhun!
***
1989 yılında Bursa Olay Gazetesi’nin spor servisinde gazeteciliğe başladığım yıllarda tanıdım Ceyhun İrgil’i… O dönem çiçeği burnunda bir hekim… Buna rağmen inanılmaz sosyal ve gerek yerel gazetelerde, gerekse radyo ve TV’lerde önemli pozisyonlarda sorumluluk alıp Bursa’nın çağdaş bir kimliğe kavuşması yolunda çabaladığına tanık olmuştum.
“Birini bana anlatın, nasıl biridir, kimdir?” diye sorsalar, her ayrı birey için birbirinden farklı sözcükler kurmak, ona destansı bir imaj kazandırmak mümkün!
Oysa öyle insanlar vardır ki, onu tanımlamak için bir iki kelime yeter.
Ceyhun İrgil de böyle insanlardan. İsterseniz hakkında sayfalar dolusu bilgiler yazabilir ve o yazacağınız her satır, kuşkusuz Ceyhun’u tanımlamaya yetecektir. Çünkü on parmağında 15 marifet olan, çok özel biri.
Ya da bir iki satır da yazsanız, “evet bu Ceyhun’dur. Başka söze de gerek yok!” diyebilirsiniz.
Peki Ceyhun’u nasıl tamılayabiliriz?
"Dürüst" desek yeter mi?
Ya da "güvenilir..."
"Çalışkan…"
"Yaratıcı…"
"İlerici..."
"Samimi…"
Ve "işinin ehli…" demesek eksik kalır mı?
Ya da böyle bir insan için “iyi” demeye gerek var mı?
E hadi, onu da diyelim; "iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir doktor ve cerrah… İyi bir gazeteci… İyi bir gözlemci…"
Ve, üstte de dedim; iyi bir Bursa sevdalısı…
Şimdi Ceyhun İrgil, bu meziyetlerine bir de vekilliği eklemeye hazırlanıyor.
Yıllar önce, bir yemekte yaptığımız sohbette, “Bir gün Bursa’ya Belediye Başkanı olacağım” demişti bana.
Belediye Başkanı olarak değil belki ama Bursa’yı parlamentoda temsil edebilme fırsatı yakalamaya çalışıyor.
12 Haziran pazar günü yapılacak 2015 Genel Seçimlerde Ceyhun İrgil CHP’den aday adaylığını açıkladı.
Merinos’taki Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde çok sayıda dostunun ve meraklının katıldığı toplantıda, vekil olmak istemesinin gerekçelerini anlatan Ceyhun İrgil’in neden parti olarak CHP’yi tercih ettiğini vurgulamaya gerek yok. Bu iktidar partisi de olabilirdi veya MHP, ya da HDP de…
Çünkü Ceyhun Bursa’da, partiler üstü birkaç kişiden, belki de ilk sırada yer alan isim.
Partiler üstü ne demek?
Partiler üstü demek, her türlü siyasi ve görüşten insanının tereddüt etmeden güvenip inanabileceği, kentine ve ülkesine, hiçbir çıkar ve menfaat gözetmeden hizmet edebileceğinden kimsenin kuşkusu olmayan kişi demek.
***
İşte 49 yaşındaki bu genç ve dinamik adam, soru işaretleriyle dolu yeni CHP’de, 1937'li Önder Sav ve 1938'li Deniz Baykal'larla birlikte, AKP hegemonyasına son vermeye çalışacak.
Peki umut var mı?
Gençlerin olduğu her yerde umut vardır.
Hele bu gençler dürüst ve namusluysa, bize de onlara güvenip oy vermek kalıyor!