Pazartesi, Mayıs 16, 2022

Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ'a sormak istediğim 7 mühim soru...

Ben bir seçmen olarak kararsızlık yaşıyorum, bu sadece benim değil bugün benim durumumda olan milyonlarca TC vatandaşının olduğunu düşünüyorum. Beklenti sürüyor, iktidar partisi AKP ve lideri Erdoğan'ın ve destekçisi MHP ile genel başkanı Bahçeli’nin çöküşü sürüyor. Muhalefet ise toplumdaki bu umutsuzluk ve kararsızlığın ulaştığı boyutun farkında değil.

Ben de son aylarda yıldızı bir hayli parlayan Ümit Özdağ’ın alternatif olup olamayacağını değerlendirmek istedim. 

Acaba benim gibi kararsız olan biri için Sn Özdağ umut ve alternatif olabilir mi?

Ümit Özdağ'ın yaygın medyada katıldığı bir çok yayın oldu, hem internette yayın yapan hem yaygın medyada katıldığı TV programlarının bir kaçını yarım yamalak izledim. Ama YouTuber Efe Aydal’a konuk olduğunu öğrenince nedense TV’lerde ki katıldığı programlardan ya da ünlü gazeteci ve televizyoncuların YouTube kanalarından ziyade Efe Aydal’ın yapacağı yayının daha samimi ve sorulmamış soruların yöneltileceğini umdum. 

Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ ile Efe Aydal’ın yaptığı söyleşiyi sonuna kadar izledim. Efe’nin, en çok merak edildiğini düşündüğüm 3 önemli soruyu ne yazık ki soramadığını fark ettim. Bu 3 soruya vereceği cevaplar Sn Ümit Özdağ’ın samimiyetini de ortaya çıkaracaktı. 

Çok şey sordu Efe Aydal ama ne yazık ki bu çok şeyler arasında merak edilen soruları sormadı ya da soramadı.

Peki neydi sorulması gereken ama Efe’nin soramadığı o sorular? Şimdi ben buradan o soruları soracam. Hatta sadece o 3 soru değil kafamda asılı duran başka sorular da ekleyecem. “Keşke Sn Özdağ bize de röportaj verse ve biz sorabilsek” diyecem ama kim bilir belki bu video/yazım ona ulaşır ve bu soruları kendisine yöneltme fırsatımız olur.

1- Ümit hocamız Suriyelileri gönderecez diyordu, ve … “ evet gerekirse zorla” diyordu ya…  Zorla derken nasıl zorla, gitmek istemeyen Suriyelileri ne yapacak, silah zoruyla mı gönderecek, Esatlar anlaşarak seve seve mi gönderecek, bununla ilgili hazırlıklara başladı mı? 

2- AKP ve Erdoğan’ın bugün en büyük destekçisi ve iktidarda tutan can simidi MHP ve genel başkanı Devlet Bahçeli. Sn Bahçeli son Süleyman Soylu tartışmasında, (Ümit Özdağ’ın tabiriyle) kanatlarının altında tuttuğusarı civciv, Soylu’ya sahip çıkarak Ümit hocamızı çok sert şekilde eleştirmesine rağmen, ne yazık ki Bahçeli’yi eleştirmekten kaçındı. Neden, Sn Özdağ Bahçeli’ye karşı müsamahalı? Kılıçdaroğlu'nu bile ağır ve sert şekilde eleştirirken, ülkemizin bu durumda olmasında ve hatta Suriyeliler konusunda da payı olan Sn Bahçeli’ye neden toz kondurmuyor, eski genel başkanıyla hala görüşüyor mu, onun siyasi deneyiminden yararlanmak adına danıştığı oluyor mu? 

3- Suriyelileri zorla dahi gönderme projesini gerçekleştirebilmesi için Zafer Partisi’nin iktidar olması, hatta tek başına iktidara gelmesi gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda gerçekten tek başına iktidar olabilme şansını yüzde kaç görüyor ve buna gerçekten inanıyor mu Sn Özdağ? 

4- Halk TV’de iki yorum programında Murat Sabuncu da sormuştu. Devlet tarafından gizli bazı faaliyetler için görevlendirildi mi? (Fetö’cü gazeteci Cevheri Güven'in bu görüşmelerin PKK ile yapıldığını iddia ediyor)

Sn Özdağ Fetö’cü olduğu gerekçesiyle belki Cevheri Güven’i muhatap almak istemiyor olabilir ama Güven YouTube kanalında çok önemli ve ciddi konulara değiniyor, belli ki Cevheri’ye Türkiye’den hala bilgi akıyor. Nasıl ki Sedat Peker önemli konulara değinip çok ciddi bilgiler paylaşmış, iktidar kanadı bunları ciddiye almamıştı, Sn Özdağ da Cevheri Güven’i muhatap almayarak aynı duruma düşmüş olmuyor mu?

5-Yazar Ayşe Hür, twitter hesabından Sn Ümit Özdağ ile ilgili bazı bilgiler paylaştı. Özdağ’ın 1999 yılında kurduğu Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi ASAM'da olduğu gibi kurucularından biri olduğu Diyanet Araştırma Merkezi DİYAM'da ne tür faaliyetler yürüttü?

6-Bütün bu olanlara rağmen Erdoğan neden Özdağ ile ilgili bir şey söylemiyor da Sn Özdağ, eleştirmekten kaçındığı Bahçeli’nin kanatları altında olan İç İşleri Bakanı Soylu ile kapışıyor? Sn Erdoğan herkesi eleştirirken, özellikle hedefinde sürekli Kemal kılıçdaroğlu varken, Suriyeli konusunu gündemde sürekli sıcak tutan isim Özdağ olduğu halde ona değil de Kılıçdaroğlu’na saldırıyor, Sn Ümit Özdağ bu durum hakkında ne düşünüyor?

7-Suriye teskeresine evet diyenler arasında Sn Ümit Özdağ’da vardı, hatta Doğu sınırlarımızdaki mayınlar temizlenirken tepki verdi mi? O mayınların temizlenmesi nedeniyle ülkemiz için güvenlik sorunu yaratacağı hesaba katılmadı mı? O mayınlar temizlenmeseydi, bu Afganlar, Suriyelilere, Pakistanlılar ellerini kollarını sallayarak sınırdan bu kadar rahat geçebilir miydi?

Efe Aydal, yaptığı röportajda bu soruları soracak mıydı, soru listende vardı da süre mi yetmediği için mi soramadı, listesinde var iseydi, neden soruları öne öne almadı. Kim bilir belki de Sn Ümit Özdag hocamız “şu şu soruları sormanı istemiyorum” mu dedi?

Üstte de dedim ya, acaba Ümit Özdağ kararsızlığıma çare, umutsuzluğuma umut olabilir mi, söylemlerinde ne kadar samimi, ne kadar inandırıcı, açıkçası bu sorulardan bir çoğu havada kaldı.

O nedenle kendisi hakkında somut bir kanıya varabilmiş değilim.

Bakalım, politikasını sadece Suriyelileri göndermek üzerine kuran Ümit Özdağ’ın bu söylemini hayata geçirme noktasında oluşan gerçekçi soruları ilerleyen dönemde nasıl yanıtşar verecek ya da verebilecek mi?

Belki zaman içinde görürüz ya da göremeyiz, kim bilir!

@SuatOktySnck


YAZININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN:



Perşembe, Mayıs 12, 2022

Teşekkürler Frutti Extra Bursaspor, finalin tadı damağımızda kaldı!

Yıl 1997, tarih 3 Nisan, yer Bursa Atatürk Spor Salonu. Bursa basketbolunun lokomotifi TOFAŞ, deplasmanda 11 sayıyla yendiği Yunanistan’ın Aris takımını Koraç Kupası final rövanş maçında da yenerek şampiyon olmayı umuyordu.

Bir gün önce Atatürk Satdı’nda Futbol Milli Takımımız, Hollanda’yı 1-0 yenerek tarih yazmış, ulus olarak üst üste iki zafer kazanmayı umuyorduk. Muhtaşem bir atmosfer yaratmıştık Bursa’da, artık olmayan Atatürk Stadı ve hemen yanındaki Atatürk Spor Salonu tarihi günlerinden birini yaşıyor, ucundan yakaladığımız kupayı kucaklamyı umuyorduk ama olmadı.  Aris’e rövanşı da kupayı da kaybederek büyük bir şok yaşamıştık.

Bursaspor Frutti Extra 25 yıl sonra bu şehre basketbolda benzer heyecanı yaşattı hepimize.

Açıkçası ifade etmem gerekirse, benim gibi eski bir basketbolcu, uzun yıllar basketbol ağırlıklı gazeteci ve televizyoncu olarak çalışmış bir Bursalı olarak kendi adıma Bursaspor’un EuroCup final yolculuğunu geç keşfetmemin ayıbını yaşıyorum.

Çok geç uyandım…

Sadece Bursaspor’un değil, en son TOFAŞ’ın Fenerbahçe ile ligde oynadığı play-of final serisinden bu yana basketbol maçı izlememiştim.

Türkiye gündeminin kaotik ortamının hengâmesi içinde açıkçası ne basketbol, ne futbol ne de bir başka sportif faaliyeti izlemenin keyfi kalmamıştı.

İşte bu ortamda Yeşil beyazlılar az da olsa bize bu keyiflerin varlığını anımsattı.

Nereden bakarsanız bakın inanılmaz bir başarıya imza attı Dusan Alimpijevic’in ekibi, finale kadar çok önemli rakipleri, üstelik deplasmanlarda yenerek Virtus Bologna’nın karşısına çıktı.

Final maçını kısaca özetlemek gerekirse iki takım arasında kadro derinliği ve bireysel oyuncu kalitesi sonucu belirledi.

Final skorunun 80-67 olduğuna bakmayın. Maç içerisinde, özellikle son beş dakikayı biraz daha dikkatli oynayabilseydik, TOFAŞ’ın yarım bıraktığı zafere ulaşabilirdik ama olmadı.

Belki son bölümde choach Alimpijevic, Metin yerine şut özelliği olan kısa oyuncu tercih edebilir, belki o top daha skorer birinin eline gelebilirdi ama ne dersek diyelim, hiçbir şey Bursaspor’un başarılı olduğu gerçeğini değiştirmez.

Avrupa kupalarında final oynayan Türk takımı olarak adını basketbol tarihine yazdırdı. Kazansaydık daha iyi olurdu ama yetmedi. “Bu yolda galip sayılır mağlup”, diye bir söz vardır ya, Bursaspor Frutti Extra için gönül rahatlığı ile bunu söyleyebiliriz.

TOFAŞ’tan sonra Bursa basket boluna bu heyecanı yaşatanlara teşekkür etmek gerek. Başta bu takımın mimarları basketbol sevdalısı Levent Kızıl, kardeşi Ömer Kızıl, Frutti Extra başkanı Sezer Sezgin, Genel Menajer Nedim Yücel, coach Alimpijevic ve elbette takımın dinamikleri oyuncuları, yardımcı antrenörleri, masörü, malzemecisi ayakta alkışlamalı.

Sadece EuroCup’ta final oynadıkları için değil, bu kadar kısa bir sürede böylesine heyecan yaratan bir takım oluşturdukları için. Bu açıdan bakıldığında elde edilen başarı daha da anlamlı ve değerli oluyor.

Frutti Extra Bursaspor bize unuttuğumuz bir heyecanı yeniden anımsattı ya, o zaman hep birlikte son yılların meydanlarda sıklıkla haykırılan sloganını haykıralım.

“Buuuuu dahaaaa başlangıç, mücadeleyeeee devam, BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!”

@SuatOktySnck

Çarşamba, Mayıs 11, 2022

Fenerbahçe Cumhuriyeti'ne karşı Trabzonspor Cumhuriyeti

Daha önce muhtemelen Fenerbahçe Cumhuriyeti’ni duymuştunuz ama…
Aması şu Trabzon ve Trabzonspor bu ülkenin şehri… Fenerbahçe ise İstanbul’un sadece bir semti,  bakın semt diyorum, Bursa bir şehir, Edirne, Hakkari, Artvin, İzmir, Hatay, Adana, Eskişehir, Çanakkale birer şehir. Fenerbahçe Spor Kulübünün her şehirde taraftarı olan çok etkili bir güruh!

Trabzonspor da öyle… Ne diyor Trabzonlular, “Bize her yer Trabzon!”

Bu ne demek, “Türkiye’nin her vilayetinde Trabzonlu yaşıyor, biz sadece Trabzon şehrinden ibaret değiliz” demektir…

Yani anlayacağınız, bir yanda Fenerbahçe Cumhuriyeti, diğer yanda Trabzonspor cumhuriyeti...

Bu arada anımsatmak isterim, Fenerbahçe cumhuriyeti benzetmesini, gazeteci Yalçın Doğan  yazdığı kitapla literatüre soktu. Ercan saatçi de Ertuğrul Özkök’ün eski damadı fanatik Fenerli müzisyen Ercan Saatçi de aynı adla bunun marşını yaptı.

Böyle bir kompleks olabilir mi, Türkiye Cumhriyeti içinde kendilerine “cumhuriyet” diyebilecek kadar ultra fanatik hastalıklı bir ruh hali değil mi bu? Çok kaliteli Fenerbahçeli dostlarım var, bildiğim dürüst gazeteci ve sanatçılar da var! Ama en azılı, kahvehanedeki dayılardan daha fanatik gazeteci ve sanatçılar da yok değil… Bunlardan biri de dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say! Say, o kadar aşırı fanatik bir Fenerbahçeli’dir ki bir Fenerbahçe maçını izlerken düştüğü durumu eleştiren bir video yapmış, bu konu nedeniyle eşi Ece Dağıstan beni instagramdan engellemişti!

Neyse konumuz Fenerbahçe cumhuriyeti ve kendilerini bu cumhuriyetin mensubu olarak görenlerin sosyal medyada, özellikle Ekrem İmamoğlu ile ilgili başlattıkları önce haklı sonra da linçe dönüşen eleştirileri. Öyle ki, İmamoğlu’na yapılan eleştiriler, İstanbul BŞ Belediyesi başkanının Trabzonlu ve Trabzonsporlu olması münasebetiyle nefrete dönüşmüş vaziyette.

Hele bir paylaşım var ki, resmen nefret suçu barındırıyordu. Bir twitter paylaşımında, Trabzonlu Temel Bulut,  Fenerbahçe kongre üyesi olduğu öğrenilen Coşkun Ercan’a “Trabzonluların arabalarına bomba koyup patlatın istersen, hem daha iyi hissedersiniz” şeklinde ironi yapıyor, Coşkun Ercan’ın verdiği cevap: Çok iyi fikir!

Aynı kişi “Koç Holding’de ne kadar Trabzonlu varsa tazminatsız çıkarılsın diye paylaşımlar yapıyor!

Şimdi diyeceksiniz ki, “bir kişinin paylaşımı, tüm camiaya mal edilemez!” evet doğru ama çoğunluğu bu düşüncede. Hiç unutmuyorum, 90’lı yıllarda, bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi, bir TV kanalı, Fenerli taraftarlarının maç öncesi hazırlıklarını anlatan bir bölüm hazırlamıştı, TV’den izlemiştim, (yanılmıyorsam kanal D’deydi) O videoda Sarı lacivertli taraftarların, Galatasaraylı taraftarlara saldırma planı yapmalarını dehşetle izlemiştim. Elbette Galatasaray ya da Beşiktaş ve hatta Trabzon ve elbette Bursaspor taraftarları da farklı değil ama Fenerbahçelilerin ruh hali çok başka! Takımlarının kaybetmesine asla tahammülleri yok, onlar için başarı olsun da nasıl olursa olsun, şampiyonluk nasıl gelirse gelsin hiç önemli değil. Galatasaray’a kaybettikten sonra kendi statlarını yakmaya kalkmalarını kimse unutmadı!

Ekrem İmamoğlu konusunu da bu raddeye taşıdılar. Şampiyonluğu Trabzonspor’a kaybetmelerini hazmedemiyorlar.  Kendi hatalarıyla tökezleyen İmamoğlu’na da bu yüzden daha zalim ve düşmanca saldırmaya devam ettiler.

Hatta, ne kadar iyi bir Fenerbahçe taraftarı olduğu bilinen Uğur Dündar’a bile Ekrem İmamoğlu’na 61 numaralı Sarı Lacivertli forma hediye etti diye kıyameti kopardılar. Fenerbahçe başkanı Ali Koç’un İmamoğlu’nu eleştirmesi, İmamoğlu’nun ona verdiği gereksiz cevabı Fenerbahçelileri daha da kızdırıp konunun nefret söylemlerine kadar taşınmasına neden oldu…

Özellikle Başkan Ali Koç’un İmamoğlu’na yönelik sert eleştirileri de eleştiri konusu oldu! Çünkü aynı Koç’un iktidara yönelik, özellikle Erdoğan’ı eleştirmekten kaçındığı açık bir gerçek. Gazeteci Levent Gültekin, çok takdir ettiğini söylediği Ali Koç’un bu davranışını eleştirenlerin başında geldi.

Gültekin, HalkTV’de yayınlanan programda Fenerbahçelilere seslenerek, “Fenerbahçe sizin için Türkiye’den daha mı kıymetli?” diye sordu.

Aynı şey Trabzonlular için de geçerli. Trabzon mu daha kıymetli Türkiye Cumhuriyeti mi?  Şampiyonluklarının gasp edilip Fenerbahçe’nin şampiyon ilan edildiği yıl, Fenerbahçe’nin şike davası nedeniyle küme düşürülmesi söz konusuyken, Fenerbahçe’yi koruyan-Kollayanların başında dönemin başbakanı Erdoğan’dan başkası değildi. Erdoğan arkasında durmasaydı, belki Fenerbahçe ligden düşecek ve Trabzon şampiyon ilan edilecekti. Peki siz hiçbir Trabzonlu’dan duydunuz mu, “şampiyonluğumuzu Erdoğan gasp etti” diye tepki verdiğini? Aksine, daha da çok desteklediler Erdoğan’ı, öyle bir destek ki, Trabzon AKP’nin en önemli kalelerinden biri olmaya devam etti. Ülkemizin bu en kötü ekonomik döneminde bile Erdoğan’ı destekleyenlerin başını Trabzonlular çekiyor. Tıpkı Fenerliler gibi, sadece Fenerbahçe de değil, Bursaspor’un bu durumda olmasının en büyük sorumlularından biri AKP’li Bursa BŞ belediyesi olduğu halde Bursalılar yine AKP’den vazgeçmeyip BŞ belediye başkanlığını iktidar partisine verdi.

Bir Bursasporlu olarak sorarım: “Bursaspor mu önemli  Türkiye mi?”

Benim Bursaspor ve taraftarını eleştirdiğim gibi özellikle İmamoğlu konusunda işin dozunun kaçtığını düşünen Fenerbahçeliler de yok değil. Bunlardan biri de mizah yazarı, yönetmen Gani Müjde…

“Sağ siyasette özür dileyen siyasetçi yoktur. "Komplolar", "iç ve dış mihraklar", "Allah affetsin" ler vardır. Ben samimi bir özüre fit olanlardanım.  Solda biat kültürü yoktur, eleştiri kültürü vardır. Mutlaka bir açık bulunur, liderler yıpratılır ve hızlıca yok edilirler. Sağın otokratik liderleri ise eleştiriye imkan vermedikleri için yıpranmazlar.O yüzden bu ülkeyi 70 yıldır sağcılar yönetiyor. Eleştiri değil tespittir.” Diyor Gani Müjde…

Yani konu uzadı, konuyu köpürtüp gündemde tutmaya çalışanlar arasında elbette AKP’li troller de yok değil. Hele ki hem AKP’li hem de Fenerbahçe taraftarıysa bunları paylaşanlar, olayın üzerine tuz biber dökmelerini anlamak zor değil!

Şimdi gelelim, Trabzon cumhuriyeti cephesine. Bu arada eklemem gerek; Trabzon Cumhuriyeti benzetmesi yapmamın nedeni; eğer bir taraf, “biz Fenerbahçe Cumhuriyetiyiz” diyorsa karşı tarafa da “biz de Galatasaray ya da Beşiktaş ve elbet Trabzon cumhuriyetiyiz” demesi yadırganmamalı.

Trabzonspor Trabzonlular için çok büyük önem taşıyor. 38 yıl sonra gelen şampiyonluğun bence haklı gururunu yaşıyorlar. İstanbul takımları sezonu kötü geçirince Trabzonspor onların başarısızlığından da yararlanarak çok rahat mutlu sona ulaştı. Fenerbahçeliler ise kötü başladıkları sezonu, özellikle Galatasaray ve Beşiktaş’a rağmen çok iyi yerde bitirecek olmalarının keyfini çıkarmak varken, karakteristik özelliklerini yansıtmaktan geri kalmadılar. Rakiplerini tebrik etmek yerine 2011 yılındaki şaibeli şampiyonluk nedeniyle Trabzonla didişmeye devam ettiler.

Hangi cumhuriyet daha güçlü Fenerbahçe mi, Trabzon mu?

Aslına bakarsanız, iki kulüpten de daha fazla taraftarı olan kulüp Galatasaray. Ama onların şimdiye kadar esas biz cumhuriyetiz dedikleri duyulmadı. Zaten tarihlerinin en başarısız sezonunu geçirdikleri için başka şeyi düşünecek halde değiller…

Aslında coğrafik ve bağlılık anlamında “cumhuriyet içinde cumhuriyet” tanımlamasına Trabzonlular daha çok uyuyor. Yıllar önce Trabzon’a gazeteci olarak gitmiştim. Asker arkadaşımı da ziyaret edip, Trabzon hakkında bazı bilgiler edinmiştim. Mesela Trabzon’da (memuriyet ve istisnalar harici) Trabzonludan başka birinin barınması, yani yerleşip düzen kurması neredeyse imkânsız. Bir Kürt ya da bir Boşnak, Çerkes veya Trabzonlu olmayan bir başka TC vatandaşı uzun süre yaşayamaz. Barındırmazlar.

Ama Trabzonlular Türkiye’nin hemen her yerine yerleşebilir, iş kurabilir, kendi gettolarını kurabilirler!

Asker arkadaşım, Trabzon Avni Aker Stadı’nın tribünlerinde yaşanan bir olayı anlatmıştı bana, olaya müdahale etmeye kalkan bir polis memurunu taraftarlar tribünden aşağıya atmışlar.

Uzun lafın kısası, ister Fenerbahçe, İster Trabzonspor ya da Galatasaray veya Fenerbahçe veya Bursaspor olsun, unutmamamız gereken tek bir şey var. Hepimiz aynı gemideyiz, yani bayrağımız, vatanımız aynı. Ülkede ekonomi batarsa bundan Trabzonlusu da Beşiktaşlısı da Diyarbakırlısı da Çanakkaleli, İzmirli, Artvinli, Eskişehirli, Konyalı, Bursalı fark etmez, hepimiz etkileniyoruz.

Fenerbahçe cumhuriyeti ya da Trabzonspor veya AKP ya da CHP, MHP değil Türkiye Cumhuriyetidir esas olan… Bu birlikteliği sağlayamadıktan sonra, hangi takımın taraftarı, hangi partinin seçmeni olursan ol hepsi boş!

Söz konusu vatansa, geresi teferruat…

İyi de bu söylem neden hep sözde kalıyor. Özellikle de konu taraftarlık olunca, neden mantığımızı kaybediyoruz, neden?

YAZININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN: 



Çarşamba, Şubat 16, 2022

Bursaspor’un üzerindeki katlanan lanet(!)


  "Adı Aşk Bu Eziyetin / Camcı" filmimin senaryosunu hazırlarken, yıllarca başarılı olamamasının gerekçesini simgesel olarak betimlemek için “eşeğin ahı tuttu” diye bir replik yazmıştım.
Bursasporlular bilir; 80’li yıllarda 1-0’lık deplasman galibiyeti sonrası Denizli çıkışında köylülerin taşlı saldırısına, yakaladıkları masum eşeği keserek karşılık vermeleri anlatılır.

Efsane haline gelen o eşek kesme olayını bizzat görenlerle ve başkasından duyanlarla da konuşup yeniden kurgulamış o sahneyi filme eklemiştim.

Bursaspor’un ve Bursa’nın adını karalayıp kötülediğimi iddia eden Bursasporlu taraftardan hakaret işittiğimi de anımsatmak isterim. Marketleri talan eden, rakip deplasmandan dönüşte sağ sola saldırıp esnaf dükkânlarına zarar veren Bursaspor taraftarı kimliğine bürünmüş tribün eşkıyaları değil de Bursa’nın adını ben lekelemiştim onlara göre…

Neyse; ben o filmi çektiğim 2009-2010’da Bursaspor inanılmaz bir başarış göstermiş Süper Lig’de şampiyon olarak tarihe geçmiş ve böylece eşeğin ahı yani laneti de ortadan kalkmıştı.

Kalkmış mıydı gerçekten?

Çünkü ardından kulüp peyderpey siyasilerin egolarını tatmin ettiği bir çiftlik haline gelirken, şampiyonluğun pay sahiplerini de birer birer ya pişman ettiler ya da dışlayıp arkalarına teneke bağlayarak kovdular…

Bursaspor-Tuzlaspor maçını izlerken aklıma bunlar geldi ve dedim ki kendi kendime, "Meğer lanet kalkmamış, eşeğin ahına, haklarını yedikleri futbolcular, durduk yere kovdukları, tribünden ana avrat sövüp yuhaladıkları teknik adam, malzemeci ve personelin ve elbette Atatürk Stadı’nın da ahı eklenmiş!"

Daha önce "Alırsan Atatürk Stadı'nın ahını..." başlıklı yazımda o konuya değinmiştim.

Koskoca Bursa şehrinin futbol kulübü, Süper Lig şampiyonluğu yaşamış ama bir alt lige düşerek rezil olmuş Bursaspr’un mabedi Atatürk Stadı yıkılırken sesini çıkarmayan taraftarlar, filmime eşek kesme sahnesi koydum diye bana demediğini bırakmamıştı.

Geçen sezon gençlerle harikalar yaratan kadrosunu bozarak, teknik adamını daha ilk maçtan sonra kovan Emin Adanur’un Ali Ay’a rahmet okuttuğunu da bilmem anımsatmama gerek var mı?

Benim de ahım var mı bilemem ama lanetin devam ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Üzüldüğüm tek nokta; Tamer Tuna gibi genç ve istikbal vaat eden yetenekli bir teknik adamın kariyerinin en kötü deneyimini basiretsiz ve beceriksiz yöneticilerle yaşaması!

Emin Adanur, Mustafa Er’i kovarak gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklenmişti zaten. Tamer Tuna doğru bir isim olsa bile yanlış iliklenmiş bir gömlek üzerlerinde ne kadar düzgün duracaksa Tamer hoca da o kadar sakil duruma düşmüş vaziyette…

Kulübün borçları nedeniyle battığı ve bu nedenle hiç kimsenin yönetimi devralmak istemediği bilinen bir gerçek! 

Bursaspor FK öneresine ise taraftarların büyük bir kısmının abartılı tepki verdiğini, ama borçlardan başka nasıl kurtulacaklarına dair tek bir öneri getiremediklerini unutmamak gerek!

Ez cümle…

Bursaspor bağıra bağıra 1. Lige düşmüştü, şimdi de güle güle (!) 2. Lige düşüyor… 

Bu tablonun bir değil, binlerce suçlusu, yüzlerce sorumlusu var!

En başta da Bursaspor’un içine eden, Atatürk Stadı’nı yıkan AKP’li Recep Altepe ve sessiz kalarak buna ortak olan taraftarlardır...

Süper Lig şampiyonu olup da 1. lige düşerek adını tarihe kara bir leke olarak yazdıran takımın, 2. lige düşerek yeni bir kara lekeye imza atmasının önüne kim geçebilir? 

Taraftarıyla yönetici bozuntularıyla, medyasıyla, 2010'da bileğinin hakkıyla elde edilen tertemiz şampiyonluğun altında ezildiğini, medyasından, tribününden, yöneticisine kadar gerçek anlamda profesyonelleşmeden üst ligleri hak etmediğini anlamak istemeyenleri ben de anlayamıyorum! 

Bugün kulübün düştüğü bu durum tam da layık olduğu yerdir, bu zihniyet değişmediği sürece bulunduğu mevcut durum bile fazladır, lükstür, haramdır!

@SuatOktySnck