Salı, Mart 24, 2020

Yeni bir virüs yayılsın adı da “iyilik” olsun!

Düşünsenize öyle bir virüs olsun ki, sadece kötülere, bulaşsın!
Sadece kötülere de değil…
Mesela, siyasetçilere sirayet etsin…
Siyasetçilerle birlikte hukukçulara da bulaşacak bir virüs olmalı bu…
Elbette gazetecileri etkisine alabilmeli, askerleri de…
(Askerleri derken kimse yanlış algılamasın, er ya da erat değili mesleki anlamda asker)
Bunlar da değil sadece, kapitalistlere ve kominstlere bulaşmalı, her türlü gerici yobazlara, paradan başka bir derdi olamayan, bencillere de bulaşmalı…
Ama onları süründürecek ya da öldürecek bir virüs de olmamalı, direkt vicdanlarına yerleşsin, tüm kötüler iyi olsun, yaptıklarından utansınlar, vicdan azabı çekmeye başlasınlar, yedikleri her haram lokma boğazlarına düğümlensin.
Adı da iyilik olsun bu virüsün.
Her virüs kötü olacak değil ya…
Korona da kendisi için değil, insanlar için kötü…
Yoksa bize bulaşmasa, hasta etmese bizi, bize ne, “bana bulaşmayan virüs bin yaşasın” derdik…
Daha önce de değinmiştim bu konuya. Covid-19 da canli bir mikro organizma ve var olmak için mücadele diyor. Yaşayabildeği tek yer insan bedeni… Hayatta kalmak istiyor, direniyor, direnirken de insanı hasta ediyor, sonra da öldürüyor!
Tıpkı insan virüsü gibi değil mi?
Biz de yerleştiğimiz dünya gezegeninde yaşamaya, var olmaya çalışıyor, bunu yaparken de dünyanın doğasını perişan ediyoruz, yani hasta ediyoruz!
Oysa dünyayı kirletip hasta etmeden de var olup gül gibi doğada yaşayabiliriz. Ama ne yapıyoruz, doğayı kirletip dünyayı hasta ediyoruz. Dünya hasta olup ölürse biz de geberip gideceğiz.
Covid-19 da bizi hasta edip öldürecek, biz ölünce o da yok olacak. Varlığını sürdürebilmesi için yeni bedenler, yani yeni dünyalar bulması gerek. Korona için her beden yeni bir gezegen…
Peki ya insan denen virüs için başka beden, yani başka gezegen var mı?
Korona Covid-19 için insandan bol ne var, bunu dert etmesi gerekmiyor.
Oysa biz düşünebiliyor, düşünebildiğimiz halde dünyayı hasta etmeye devam ediyoruz. Dünya ölürse insanlığın da öleceğini kestiremiyoruz.
Küçücük bir mikrop, koskoca süper güçleri dize getirmiş vaziyette. Silahlara harcanan onca milyar dolarlar, balistilk fizeler, nükleer başlıklı roketler, bombalar, mikroskopik bir organizma karşısında çaresiz. İşe yaramıyor.
Kapitalizm çökecek beklide, bu pandemiden sonra belki yepyeni bir dünya düzeni gelecek de zalimlerin egemenliği son bulacak mı?
Korona/Covid-19 mutasyon geçirip acaba iyilik virüsü haline gelir mi?
Elbette mümkün değil. Zira kötülük bir karakter, kişilik meselesi, beslendiği tek kaynak cehalet ve cahiller…
Cehaletin de tek bir tedavi yöntemi var o da eğitim…
Hem ne demişti Ak Parti eski bakanlarından Taner Yıldız, “Eğitim düzeyi artıkça bizim oylarımız düşüyor”
Şimdi normalde bir devlet bu durmda ne yapması lazım, eğitim kalitesini artırması lazım değil mi?
Ama iktidar partisi, sadece mevcut iktidar da değil, 1950’li yıllardan başlayarak, gelmiş geçmiş, neredeyse tüm sağ ve muhafazakar siyasi iktidarlar eğitime yatırım yapmadı. Cehaletten beslendi. Ak Parti de, tıpkı sn Taner Yıldız’ın dediği gibi, varlığını cahillerin ferasetine borçlu. Toplumda cehalet artıkça mevcut iktidarın ömrü de bu kadar uzun oldu ve beklide uzamaya devam edecek.
Cehalet kötülüğü doğuracak, en kötüsü de örgütlü cehaletin daha da yükselip güçlenmesine neden olacak!
Tüm uyarılara rağmen, salgının ne kadar tehlikeli olduğu her alanda ifade edilmesine rağmen insanlar, “inadına” dışarılarda gezip tozmaya devam ediyorsa, cehaletin kutsanması yüzündendir…
Elbette bu sadece Türkiye için geçerli değil, AB üyesi İtalya’da da durum farksız. Korona salgının en çok etkilediği ülkelerden olan İtalya’da bir belediye başkanının nasıl isyan ettiğini görmüşsünüzdür sosyal medyada!
Bizi, şimdilik bizim derdimiz yanışlarımız ilgilendiriyor. Okullar kapalı ve eğitime EBA üzerinden devam edilecek. Peki onlar ders arasında ne yayınlıyorlar?
Normalde eğitici filmler yayınlamalı, el yüz yıkama ve nasıl önlem alınması gerektiği gibi videolar değil mi?
 Ne gezer? Ders aralarında yayınladıkları animsayon film Adnan Menderes’in asılma videosu…
Dedim ya kötülüğü tedavi etmek zor belki iyilik virüsü olsa, vicdana gelirler diyecem ama…
Neyse, nüşümcü, gecenin dördünde müşteri bekleyen bir taksici ve paydos eden bir kokreççi karşıma çıktı…
Siz siz olun, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın… Çünkü Korona/Covid-19'un şakası yok. Eğer bu savaşı kazanmak istiyorsak uyarıları kulak arkası etmeyelim...

@SuatOktySnck

YAZININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN:

Pazartesi, Mart 16, 2020

İnsan virüsü mi daha tehlikeli COVID-19 mu?


Ne oluyoruz?
Kıyamet mi bu?
Bir virüs tüm dünyayı allak bullak etti.
Oysa bu mikroskobik bir canlı, yani mikrop. Varlığını sürdürebilmesi için üremesi ve çoğalması gerekli…
Tıpkı, tıpkı, tıpkı insan gibi?
Evet evet, insan ve diğer canlılar gibi, var olabilmesi, neslini sürdürebilmesi için üremesi ve her türlü zor koşullara uyum sağlaması, genetik olarak kendini adapte etmesi gerekli..
İnsan da öyle değil mi?
Yüz binlerce yıldır dünya denen gezegende yaşamaya devam ediyor; öyle ki, dünyayı sürekli yaşanmaz hale getirip, hem kendi nesline zarar veriyor, hem de çevresine…
Corona virüsü COVID-19 gibi…
Belki COVID-19 da zeki bir varlık ve hayatta kalmak için kendisiyle savaşanlara karşı direniyor ve savaşıyordur.
Bakalım kim kazanacak?
COVID-19 mu, İnsan mı?
Dünyaya bulaşan İnsan denen virüs ile kim savaşıyor peki?
Elbette doğa, yani dünyamızın kendi iç dinamikleri….
İnsanlık kazanırsa dünya kaybedecek, dünya kazanırsa tüm canlılar kurtulacak!
Acaba, COVID-19, doğanın İnsan denen virüsle mücadele etmesi için geliştirdiği bir savunma silahı olabilir mi?
Peki bu durum kıyamet alameti olarak görülenbilir mi?
Sadece bu mu?
Mesela İran’da gökten patlıcan yağmış…

Elbette bu basit bir doğa olayı. Belli ki, patlıcan tarlasından geçen bir hortumun, sürüklediği patlıcanlar bir başka yere savrulmuş…
Ya Umman’da yaşanan karınca istilasına ne demeli?

Bundan daha önce de Afrika’da çekirge istilası yaşanmıştı ve hızla kuzeye doğru ilerliyordu…

Bu yaşadıklarımız kıyamet mi, COVID-19 mu daha tehlikeli insan mı, bilemiyorum ama ortada kafa karıştırıcı bir durum var ve bu durum, bir çok komplo teorisinin ortaya çıkmasına zemin yaratıyor.
Dünya alarmda… Çin'in durumu ortada, İtalya neredeyse kepenk kapamış durumda…

Ve bu durumun Türkiye’ye etkisi de kendini göstermeye başladı.
Önce tiyatro oyunları, sonra futbol karşılaşmaları derken, Diyanet İşleri Başkanlığı ibadetlerini evde yapmaları konusunda fetva ve tavsiye niteliğinde Başkan Ali Erbaş aracılığı ile açıklama yaptı.

İyi de neden camiler tamamen kapalı değil de sadece vatandaşlara tavsiyede bulunuyorlar? Bu olay vatandaşın inisiyatifine bırakılamayacak kadar ciddi bir durum değil mi?
Çünkü vatandaş, camide, cumada ölebilme ihtimalini şehit olmak zannediyor!
Hatta bazıları meleklerin virüslerden koruyacağına, camilerin kapatılmasının kıyamet alameti olduğunu düşünüyor!
Evet, Sağlık bakanlığı çok ciddi önlemler alıyor, Ak Parti iktidarının bu konuda başarılı olduğunu söyleyebiliriz de, Sn Erdoğan nerelerde?
Avrupa ülkelerinde konuyla ilgili bilgi ve paylaşımlarını en üst makam düzeyinde yaparken, bütün yük neden Sağlık Bakanı Sn Fahretin Koca’ya bırakılmış vaziyette?

Sn Erdoğan’ın şimdiye kadar her konuda ahkam kesip konuştuğunu, fikrini paylaştığını biliyoruz. Bu konuda suskun olması beni endişelendiriyor, inşallah sağlığı ve sıhhati yerindedir. Maazallah, başına bir şey gelirse, sonra Bay Kemal ile kim uğraşacak, tövbe haşa, Allah gecinden versin… Onun başına bir şey gelirse ülkemizin hali nice olur(!)

Bakın, Umre’den dönen umreci hacıların düştüğü duruma!
Sen git, ibadet yaptığını zannedip, Suudilere milyonlarca dolar para kazandır, sonra Türkiye’ye dönüşte karantinaya alın, hacı ağabeylere ablalara reva mı bu?
Peki karantinadan kaçmaya çalışanlara ne demeli?
Hepsi bir yana diyanetin umrecileri karantina altına alması için öğrenci yurtlarına yerleştirmesi  ve bu nedenle gecenin ayazında gencecik çocukların apar topar yurtlardan atılması ise tam bir rezilliktir.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi hacı amcaların yurtları ahıra benzetmesi ise ayrı bir trajik durum!
Şöyle ya da böyle…
Kim ne derse desin;
Bir virüs insanlığı hizaya sokabilir… Hatta hizaya soktu bile…
Daha geçen haftaya kadar ne konuşuyor, ne tartışıyorduk, bugün gündem ne?
Yaşadığımız sinema filmi değil, kurgu değil, tamamen gerçek!
Bir kez daha anlaşıldı ki, biz ne plan yaparsak yapalım, dünya, doğa, hayat kendi planını programını yapıyor ve uyguluyor.
Biz dünya denen bu sahnede sadece birer figüranız.
Kozmik yönetmen “kestik” diyene kadar, insan karakterindeki rolümüzü oynamaya devam edeceğiz de; bu film ya da tiyatro oyununda kötü adamlarının ne kadar çok olduğunu, gerçek hayatta iyilerin kaybettiğini de unutmamak gerek…
Peki ya sen, senin bu dünyadaki rolün ne?
İyi insan mısın yoksa kötü mü?

@SuatOktySnck

YAZININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN: