Pazartesi, Nisan 29, 2019

Alırsan Atatürk Stadı’nın ahını…

Saçmalama, stadın ahı mı olur?
Bilmem, olur da olmayabilir de…
Ama o Atatürk Stadı’nın Bursalılarda ne büyük anıları olduğunu anımsatmama gerek yok!
Peki nerede şimdi o stad?
Yok edildi.
Anıları yıkıldı, geçmişi silindi, tarihe gömüldü…
Önce “meydan” adı altında bir bilmem kaç milyon harcanarak ucube yapıldı, sonra da Sn Erdoğan yapılan işi beğenmeyince, harcanan paralar çöpe atılıp, “Millet Bahçesi” olarak yeniden yapılmaya başlandı.
Yani yine paralar harcanacak…
Peki kimin parasıyla?
Efendim, duyamadım; kimin parası?
Bizim değil mi, senin benim, onun, bunun, şunun cebinden, ya da henüz cebimize bile girmeyen bizim emeğimizden!
Peki biz ne demiştik; “Atatürk Stadı yıkılmasın, eski haline getirilip, Bursa’ya ikinci bir stad olarak kalsın, büyük ve önemli maçlar Timsah Arena’da, diğer ortalama lig maçları da Atatürk Stadı’nda oynansın!”
Peki ne oldu?
Bir önceki devrik belediye başkanı Recep Altepe, taraftara söz vermesine, “stad yerinde yapılacak” demesine rağmen, sözünde durmadı.
Peki, Bursaspor’un vefakar ve cefakar(!) taraftarı buna ne tepki verdi?
…!?
Aaa, tepkisiz mi kaldı?
Allah allah, niye acaba?
Tamam, buna ses çıkarmadılar diyelim, ya stad yıkılırken taraftarlar ne yaptı peki?
…!?
Yine mi üç maymun oldu o büyük ve anlı şanlı taraftarlar?
Vah vah vah...
Ama Bursaspor bu yıl da küme düşmemek için çırpınıyor, ne iş!
Ligin son sırasındaki Akhisarspor’u sahasında yenemedi ve düşme hattının içine bodoslama daldı.
Bu üçüncü yıl...
Üç yıldır bir takım aynı akıbeti yaşıyorsa bunun bir kaç birkaç nedeni olabilir.
-Kötü, beceriksiz ve basiretsiz yöneticiler…
-Kontrolsüz ve bilinçsiz borçlanma…
-Kulübün içine siyaset karışması…
-Kent ile (Medya, Taraftar ve yöneticilerin) Kulübün birlik olamaması…
-Ve bir de üzerinde “ah” olması!
Başta da dedim ya “Atatürk Stadı’nın ahı…” var üzerimizde.
Nankör olmanın cezası bu…
Bursa halkı ve taraftarı son yollarda nankörlüğün dibine vurdu…
Atatürk Stadı’nın hatırası yıkılırken ses çıkarmaması nankörlüğün daniskası değil mi?
Sadece bu mu?
2010'da gelen şampiyonluğukta büyük emekleri olan Ertuğrul Sağlam’a yapılanlar…
(Giderken, arkasına teneke bağlamayıp kovmadıkları kalmıştı…)
Sercan’a, Volkan’a, Serdar Aziz’e…
(Bu futbolcular için, ama, işte onlar da şöyleydi, böyleydi diyenleriniz olacaktır) da; o kadro bu şehre şampiyonluk hediye etti, koskoca şampiyonluk!
Hatta Kubilay Kanatsızkuş’a…
Ve hatta Egemen Korkmaz’a…
Evet evet, Egemen Korkmaz’a….
Şampiyon olduğumuz sene Trabzonspor formasıyla, son maçta Fenerbahçe’ye karşı cengaverce savaşan Egemen’e bu taraftar ertesi yıl Bursa’da oynanan Trabzon maçında ne yapmıştı unuttunuz mu?
Anımsatayım; Trabzon taraftarı tribünlere çağırıp üçlü çektirdiği için, etmedikleri küfür ve hakaret kalmamıştı Egemen'e.
Peki bu Egemen Bursaspor’da oynarken formasına ihanet etmiş miydi?
Hayır, değil mi? Bursa’da da oynarken terinin son damlasına kadar savaşmıştı…
Ve bu hafta rakibimiz, puan sıralamasında hemen altımızda olan Erzurumspor.
Ve Erzurum’un kaptanı da Egemen Korkmaz!
Teknik Direktörü ise Bursapor’u da çalıştırmış Hamza Hamzaoğlu…
Erzurum kazanırsa, 2 puanla üstümüze çıkacak ve bizi ondan sonra düşmekten Allah bile kurtaramaz.
Erzurum’u yenebilir miyiz?
Akhisar’u Bursa'dae yenemeyen kötü oynayan ve üzerinde ah olan bir takımının deplasmanda şansı olabilir mi?
Hem ne demiş atalarımız, çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde de kümeyi boylar…
Ali Ay yönetimini yeniden göreve getiren Bursaspor kongre üyeleri farkında olmadan küme düşme kararlarını da onaylamışlardı.
Ve aslında Bursa şehir olarak, kültür ve sanat açısından çoktan alt liglerdeydi. Atatürk Stadı yıkılırken ses çıkarmayan taraftarlar şimdi kalkmış takım düşecek diye zırlayıp ağlıyor. Taraftar, o stad yıkıldığı gün küme düşmüştü zaten.
Şimdi, Ali Ay'ı başımıza musallat edenleri alkışlamaya devam edebilirler…


Salı, Nisan 23, 2019

23 Nisan neşe dolamıyor insan!


Neden acaba?
Neden olacak, bu ülkede her bir şeyin tek sorumlusu var, o da Kemal Kılıçdaroğlu.
Vallahi billahi bak, iki gözüm önüme aksın ki, bunu ben demiyorum.
İçişler bakanı Süleyman Soylu böyle diyor.
Sadece o da değil Sn Erdoğan’ın yancısı, Ak Parti’nin en büyük destekçi ve yandaşı Sn Devlet Bahçeli ve adalet eski bakanı Burhan Kuzu da aynı düşüncede...
Salt o da değil, neredeyse tüm, kendine ülkücü, Müslüman, muhafazakâr ve milliyetçi diyen kesimden benzer düşünceler yüksek sesle dillendirilir oldu.
O zaman şöyle yapılsın mı?
Tez vakitte Kemal Kılıçdaroğlu tutuklansın ve akabinde hemen kurşuna dizilsin. Yok yok, kurşuna dizmek yetmez, önce assınlar, sonra kurşuna dizilsin, ardından da cesedi kireç kuyusuna atılsın ki, süslümanlar mutlu, mesut ve bahtiyar yaşasın(!)
Ne dersiniz sevgili Ak Partili ve MHP'li ülkücü, milliyetçi ve pek dindar dostlarım, Sn Erdoğan’ın tabiriyle Bay Kemal’in icabına bakılsın mı?
Hem, “artık demiri soğutalım” diyeceksiniz ama Türkiye’nin kurucu partisi CHP’nin mevcut genel başkanına yapılan bir saldırıda “geçmiş olsun” cümlesi içermeden, göstermelik bir mesaj yayınlatacaksınız.
Ayıp be…
Vallahi de billahi de ayıp!
İnandığınız dinin hiçbir yerinde böyle bir kindarlığa onay çıkmaz, inandığınız Allah buna razı gelmez.
Vallahi gelmez.
Boşuna kılmayın namazınızı, tutmayın boşuna orucunuzu…
Çünkü barış ve kardeşliği, paylaşımı, sevgiyi ve hoşgörüyü emreden bir din, sizin bu düşmanca tavırlarınızı ve kindarlığınızı ret ediyor!
Ben değil inandığınız İslam dininin kutsal kitabı Allah’ın kelamı Kuranda yazıyor bunlar.
E siz hem Müslümanım diyerek namaz kılacak ama Allah’ın kelamına ters işler yapacaksınız, sizce o namazınız, orucunuz kabul olur mu?
Yolda giderken ayağı takılıp düşen tanımadığınız birini gördüğünüzde bile, “insanlık gereği” yardıma gider ve “geçmiş olsun, bir şeyiniz yok ya!” dersiniz değil mi?
Peki Sn Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına gelen (kaçıncı saldırı olduğunu sayamadığımız) bu linç girişimi sonrası neden bir “Geçmiş olsun”u esirger?
Evet, soru bu;
Neden?
Ülkenin Cumhurbaşkanı seçilmiş biri nasıl bu kadar acımasız ve nefret dolu, kin güder?
E hani herkesin cumhurbaşkanı olacaktı?
Geçin Cumhurbaşkanı olmayı, bir Müslüman’a bu şekilde davranmak yakışır mı?
Evet başka da sorum yok.
“Bir Müslüman’a bu şekilde davranmak yakışır mı?”
Bugün 23 Nisan, işte bu yüzden, neşe dolamıyor insan!


Pazar, Nisan 21, 2019

Gel de kızgın demiri soğut!


Sn Erdoğan, seçim öncesi ortalığı kızıştıran, öfke ve nefret söylemlerini kendi değil de başkası dillendirmiş gibi, “Kızgın demiri soğutalım” açıklamasını yapmıştı hafta içi…
Peki bu kızgın demir soğur mu, gerçekten?
Öyle bir hale geldi ki, ne düşünceye, ne sanat eserlerine, ne de başkalarının tercihlerine saygı duymaz oldu toplumun büyük bir kesimi...
Bursa’da ve son Ankara’da olanlar bunu kanıtı değil mi?
Bir insan bir sanat eseri resim çalışmasından rahatsız olabilir mi?
O zaman ona şunu sorma hakkımız da var:
-Af edersiniz, siz sapık mısınız? Rica etsem bir psikiyatra görünür müsünüz? Eğer bir resimden tahrik oluyorsanız, hem ruh, hem de bedensel sağlığınız, tehlikededir, aman dikkat(!)
Bursa’da Tayyare Kültür Merkezi’nde açılan karma bir resim sergisinde sergilenen resimlerden birinden ürken, korkan veya tahrik olan bir zavallının şikayeti üzerine, sadece resim kaldırılmakla kalınılmadı, sergi tamamen sonlandırıldı.
Zavallı şahsın şikayeti üzerine bu kararı alan Bursa BŞ Belediyesi Kültür Sanat Dairesi başkanlığı.
Peki gerçekten resimde cinsellik veya çıplak içeren bir unsur var mı? (Varsa, bile kime ne) ki yok…
İşte zaten sıkıntı da tam bu noktada…
Sanat görecelidir…
Bir kişinin rahatsız olması, diğer 100 veya bin kişinin de bundan rahatsız olacağı anlamı taşımazken, Bursa BŞ Belediyesi Kültür Sanat Dairesi’nin sadece tek bir kişinin başvurusu üzerine böyle bir karar alması, Bursa’nın kültür ve sanat alanında nasıl yozlaştığının ve bu yozlaşmaya yerel yönetimlerin nasıl zemin hazırladığının acı bir göstergesidir!
Sapıklık sadece sanatsal bir resimden tahrik olmakla da ortaya çıkmaz.
 Bursa'da resim sergisine 'çıplaklık' sansürü!

Bu resimden tahrik olup şikayet eden o mağara devri homo erectusa sormak lazım; “her gün kadına şidet, taciz ve tecavüz olayları yaşanıyor, çocuklara bile benzer saldırılar yaşanıyor, bunlar olurken, ne yaptın, nasıl bir tepki gösterdin?”  
Sapıklık, kindarlık, nefret ve zulmü de beraberinde getiriyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıranlara ne demeli!
-Af edersiniz siz kindar mısınız? Müslümandan kindar olunur mu?
Sizin düşmanınız kim, Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Kılıçdaroğlu’nun PKK ya da HDP’lilerle yan yana, masaya oturmuş halde hiç fotoğrafını ya da videosunu gördünüz mü? Veya Bebek katilini öven ya da onlarla gizlice görüştüklerini kanıtlayan bir bilgiye sahip misiniz?
Ha bu arada, birilerinin çocukları bedelli askerlik yaparken ve bazıları da çürük raporu alıp askerden kaçarken, Kılıçdaroğlu'nun oğlu askerliğini paşa paşa yapmıştı, haberiniz var mı? 
-?
Peki nedir bu öfke, Kılıçdaroğlu mu göz yumdu bunca zamandır Güneydoğu’da akan kana? O mu sorumlusu?
“Çözüm sürecinde muhatabınız Kandil ya da İmralı’da yatan bebek katili değil de parlamentoda, halkın seçtiği legal bir partinin milletvekilleri olmalı!” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlemeyen ve teröristlerin barındığı Kandil’e ve Apo ile görüşmeleri için İmralı’ya heyetler gönderen kimdi?
Ya da Habur sınır kapısından teröristleri davul ve zurnalarla karşılanmasına zemin hazırlayan, Türkiye’ye “terörist ülke” diyen Şivan Perver ile el ele şarkı söyleyen, güneydoğuda terör örgütü mayınlar döşerken yollara, valilere “görmezden gelin” emrini kim verdi?
Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Af edersiniz ama siz Müslüman görünümlü hem sapık, hem kindar he hem de birer zavallısınız.
Basit bir resimden tahrik olan, sizi kışkırtıp öfkelendirenlerin yalanlarına inanan, araştırma ve düşünme yeteneğini kaybetmiş insanlıktan çıkmış vicdansızlar yığınısınız…
Anlaşılıyor ki, kızgınlaşan demirin soğuyacağı yok, öyle harlandırmışsınız ki ateşi, istediğiniz kadar soğuk su dökün, hepsi beyhude.
Hele ki Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın megafonu alıp vatandaşları sakinleştirmek adına söylediği, "Sakin olun, mesajı verdiniz" sözleri ise bu demirin soğumasının istenmediğinin kanıtı değil de nedir!?  
Zira sayenizde harlanan ucu kızgın demirli ok yaydan çıktı. Şimdilik Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk olarak saplandı, yaraladı, yarın öbürgün bakalım kimin canını yakacak!

KEMAL KILIÇDAROĞLU'NA SALDIRI ANI: https://www.youtube.com/watch?v=7Pylk9QpnnE


Cumartesi, Nisan 13, 2019

Bozbey: Hakkımı helal etmiyorum!


Mustafa Bozbey Nilüfer Belediye Başkanlığı görevine resmen veda ettikten sonra yıllardır yardımcılığını yapan Turgay Erdem’e (Cuma günü) manevi olarak da koltuğunu devretti.
Görev devir töreninden önce ise Bozbey ile son röportajı Youtube kanalımız “Sen Ne Dersin?” için biz yaptık.
Nilvak’taki ofisinde gerçekleştirdiğimiz röportajda adeta içini döken Bozbey ilginç açıklamalar yaptı.
Öncelikle şunu belirtmek isterim, Mustafa Bozbey, Bursa Büyükşehir başkanlığını kıl payı kaçırmanın üzüntüsünü yaşıyor olmasına rağmen oldukça da müsterih göründüğünü eklemem gerek. Üzüntüsünün de seçimi az farkla kaybetmesinden ziyade, hem kendisi hakkında seçim çalışmaları sırasında olumsuz kampanyalar yürütülmesi, hem de kendi partisinin il teşkilatı tarafından yalnız bırakılmasından kaynaklanıyordu.
Özellikle de CHP Bursa İl Başkanı Hüseyin Akkuş’un, Bursa seçimlerini bırakıp İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na destek vermeye gitmesinin şaşkınlığını atlatamadığı anlaşılıyordu.
“Peki bunda kasıt mı vardı yoksa ihmal ve beceriksizlik mi?” diye sorduğumda, istemeyerek de olsa, “Sanırım Hüseyin bey Nilüfer Belediyesi’ne başkan adaylığını koymak istiyordu. Bu olmayınca…” diye duraklayınca ne demek istediğini de anladım…
Bursa’da 791 sandıkta CHP’nin görevli atayamadığını ve bunun (tahmini) 228 bin oy kaybına sebebiyet verdiğini de ifade eden Mustafa Bozbey’i bir diğer üzüntüye boğan unsur da rakip aday Alinur Aktaş’ın yandaşları tarafından, özellikle sosyal medyada yürütülen hakaret dolu iftira ve karalama kampanyası olmuş.
“Çok kırgınım, bana o iftiraları atanlara hakkımı helal etmiyorum” diyen Bozbey, seçim öncesi rakibi Alinur Aktaş’ı ziyaret edip başarılar dilediğini ve bu görüşmede karşılıklı centilmenlik ve dostluk mesajları verildiğini ifade etti ve “Sonra ne oldu, neden bu söylemler unutulup davranış şekli değişti anlayamadım. Oysa benim ağzımdan şimdiye kadar tek bir kelime çirkin laf çıkmadı. Ne rakibim hakkında, ne de bir başkası için kötü bir şey demedim, saygısızlık etmedim” dedi.
"RÖPORTAJI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN"

Kendisi için, özellikle Nilvak üzerinden saldırıldığını da sözlerine ekleyen Mustafa Bozbey, “Nilvak’ın belediyenin değil kendilerine ait kişisel bir vakıf olduğunu anımsattı ve “Bu durumu defalarca açıklamamıza rağmen anlatamadık. Oysa bunu bize sormalarına da gerek yok. Her vakıf hakkında bilgi almak için devletin kurumlarına başvurulduğunda, her türlü bilgiyi almak zor değildir” diye konuştu.
Seçim sonuçlarına yönelik itiraz sürecinin devam ettiğini söyleyen Bozbey, itirazlar olmasına rağmen Aktaş’a mazbatasının takdim edilmesine anlam veremediğini ifade etti ve “İtirazlarımızı sonuna kadar devam ettireceğiz. YSK’dan da sonuç alamazsak, zaten ondan öteye itiraz için başka mercii kalmıyor” dedi.
“Rakip adaydan, size karşı yürütülen karalama ve iftira kampanyası için biz özür geldi mi?” şeklinde soruma ise olumsuz karşılık veren Mustafa Bozbey, “Öyle basit bir özür de istemem. Kamuoyuna karşı çıkıp özür dileyecek. Eğer bunu yaparsa gelip elini sıkar ve tebrik ederim. Onun dışında hakkımı helal etmem” diye konuştu.
Bozbey, her zaman olduğu gibi yanlışları söylemeye devam edeceklerini belirterek, hizmet etmek için ille de siyasetin içinde olmak gerekmediğini anımsattı. Bundan sonra da Bursa için elinden geleni yapacağını ifade etti, yapılacak her yararlı ve iyi projeye destek verip alkışlayacağını sözlerine ekleyerek, bir çok Bursalı’dan teveccüh gördüğünü, daha önce başka partiye oy verdiklerini söyleyen bir çok vatandaşın kendisine oy verdiğini açıkladı ve oy veren ve vermek isteyip de veremeyen tüm Bursalılara teşekkür etti, “Bu seçimin kazananı benim. Bunu biliyor ve inanıyorum” dedi…


Pazartesi, Nisan 01, 2019

Gelelim Alinur Aktaş’ın faydalarına…


Evet, Alinur Aktaş artık Bursa’nın resmen seçilmiş belediye başkanı.
Önce kendisini tebrik ediyor ve başarılar diliyorum. Bursa’nın sanatla anılan özgün derneklerinden biri olan İnSanat’ın başkanı olarak, Bursa adına yapacağı her iyi ve hayırlı işte yardımcısı olup destekleyeceğimizi ve yanlışlarında da eleştireceğimizi buradan bir kez daha anımsatmak istiyorum.
Çünkü bizim için Bursa’nın başında Alinur olmuş Mustafa olmuş, şu partiliymiş bu partiliymiş, hiçbir önemi yok. Önemli olan bu kente, Bursa insanı için ne yapacak, artı ne değerler, ne hizmetler bırakacak olmasıdır.
Çünkü önümüzde Recep Altepe gibi bir hayal kırıklığı var ve ne yazık ki Sn Alinur Aktaş onun kötü mirası üzerine, kıl payı da olsa Bursa’nın teveccühünü(!) kazanarak beş yıllığına o koltuğa oturma hakkı elde etti.
Buraya kadar her şey normal, diyelim; lakin beni endişelendiren bir noktaya değinmeden de geçmek istemiyorum; malum; Sn Altepe Sn Erdoğan tarafından tarafından görevden alındı; peki yarın öbür gün aynı durumun Sn Aktaş’ın başına da gelmeyeceğinin garantisi var mı?
Beş yıllık görev süresini doldurmadan görevden alınırsa Altepe gibi Bursa halkının günahı ne olacak?
Ankara ve İstanbullular iktidar partisini belki de bu durumdan ötürü cezalandırdı ve yerlerine muhalefet partilerin adaylarını tercih etti.
Bursa’da ise Sn Alinur Aktaş’ın, özellikle son dönemlerde yaptığı gaflarına ve kullandığı ayrıştırıcı diline rağmen Ak Parti’den vazgeçmedi…
Bekleyip göreceğiz; ama şunu da anımsatmak isterim; Ak Parti için 31 Mart seçimleri asla bir başarı değildir.
Zira seçim öncesi yaşananları önümüze alıp baktığımızda, tüm tehdit, hakaret ve iftiralara, devletin her türlü imkanlarını kullanmalarına rağmen, çoğunlukta kazanmış gibi görünse de, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bir çok il kaybedildi, Bursa gibi bazı bölgeler ise çok az farkla Ak Parti'de kalsa da, Sn Erdoğan başta olmak üzere Ak Parti teşkilatının bunu iyi değerlendirip “nerede yanlış yaptık, niye doğru yapamadık?” diye sorması, sorgulaması gerek!
Çünkü vatandaşı ayrıştırmak, kendi seçmeninin ve tabanının saflarını sıkı tutturmak için uygulanan yöntemin işe yaramadığı anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Sn Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı balkon konuşmasında da bunu anlıyoruz. Sadece eşi Sn Emine hanımla birlikte çıktığı balkonda, önceki yıllarda görülen coşku ve kalabalıktan da eser yoktu.
Oysa ki oysa, Sn Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu anımsayıp kazanan muhalefet partisi adaylarını da kutlaması gerekirdi.
Bunu yapmayarak aslında sadece kendi adaylarının ve seçmeninin başkanı olduğunu (ya da Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olamadığını) tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldu.
Peki Mustafa Bozbey kaybetti mi?
Kağıt üzerinde belki kaybetti ama kendisi hakkında yürütülen iftira kampanyalarını dikkate aldığımızda az farkla başkan olamaması trajik gibi görünse de aslında bu bir kayıp değil, devlet destekli bir adaya karşı verilen saygın bir mücadele olduğunun altını çizmek gerek.
Sn Alinur Aktaş da bence şu soruları sormalı kendine: Eğer devlet (iktidarın ve Sn Erdoğan’ın bunca desteği) olmasaydı, Bozbey’e, (özellikle) sosyal medyadan yürütülen linç ve iftira kampanyası yapılmasaydı seçimi kazanabilir miydi? Halk gerçekten Sn Aktaş’a mı verdi oyunu yoksa Sn Recep Tayyip Erdoğan’a mı?
Neyse, şöyle ya da böyle; Sn Alinur Aktaş atanarak geldiği Bursa’nın Büyükşehir Belediye Başkanlık koltuğuna seçilerek oturma hakkını elde etti.
Yazımın girişinde değdiğim gibi; seçim öncesi yaptığı vaatlerinin takipçisi ve destekçisi olacağız, yanlışlarını da yazmaya, çizmeye, söylemeye devam edeceğiz.
Başarılı olursa o bizim de başarımızdır, vereceği her hizmet Bursa’nın yararına olsun, umarım Sn Recep Altepe’nin düştüğü gaflet çukuruna düşmez ve tüm Bursalıların başkanı olur ve hepimizi kucaklar! 

Not: Bursa'nın geri kalmış ve kalkınmamış tüm ilçelerinde Ak Parti'nin farklı kazanmış olması ve tercihlerinin Mustafa Bozbey'in kaderini belirlemesi de sosyolojik ve politik olarak incelenmesi gerektiğini anımsatmak isterim...