Cumartesi akşamı eve gittiğimde marangoz emeklisi babam 78’lik
Arnavut Ferik Usta’yı her zamanki gibi Halk TV’nin karşısına oturmuş, Uğur
Dündar’ın Halk Arenası programını dikkatle izlerken buldum. Sonra bir de baktım
ki, konuklardan biri, tiyatromuzun yaşayan efsanelerinden üstat Metin Akpınar
konuşuyor, yanında da bir başka usta Müjdat Gezen…
Yarı şaka yarı ciddi, sanat, tiyatro, gündem derken konu
demokrasinin olup olmaması ve işleyip işlememesine geldi. Akpınar, “Bireylerin
geleceklerini tayin edebilecekleri bir rejim demokrasidir. Bu kargaşadan
kurtulmamızın tek çaresi demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek ne
ala, kavga dövüş olmazsa biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak, her faşizmin karşılaştığı
gibi, belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür,
belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi sonu gelebilir ama bize yazık
olur, biz harap oluruz!” dedi ve tam o anda “Aha Reis’e bir fırsat daha çıktı,
pazartesi olur olmaz, Reis bu konuşmayı kendi işine geldiği gibi alır ve Metin
Akpınar’ı hedefe koyarak, seçim öncesi fıstık gibi yeni bir propaganda malzemesi
olarak kullanır!” diye içimden geçirdim…
Yahu bu ne hız, pazartesiyi bile beklemeden, Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar mazar dinlemeden yaptığı açıklama ile şak diye gündeme yapıştırdı:
“Beni ipe götüreceklermiş, bunu sanatçı
müsfetteleri yapacakmış, senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Beni ipe
götürecekmiş, senin haddine mi? Biz şahadete inanmış insanlarımız: Biz bunların
bedelini ödemeye hazırız. Bunlar sanatçı müsfettesi. Bunun bedelini
ödeyecekler. Kalkacaksın bu ülkenin Cumhurbaşkanını ipte saldandıracaksın.
Şimdi yargıya git" (Yazım yanlışları haberi aldığım web sitesine aittir)
“Şimdi yargıya git!” açıklamasını emir telaki eden, esas
duruşta(!) bekleyen Sn Cumhurbaşkanı’nın nöbetçi savcıları da, pazartesi geç
olur diye ışık hızıyla, hem Metin Akpınar’a hem de Müjdat Gezen’e soruşturma
açmış.
İyi de Akpınar ne dedi? Bir daha bakalım:
“Demokrasiye ulaşamazsak, her faşizmin karşılaştığı gibi,
belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki
adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi sonu gelebilir ama bize yazık olur,
biz harap oluruz!”
Türkiye’de Demokrasi yok mu ya da kendisi faşist mi ki Sn Erdoğan bu konuşmadan rahatsız oldu?
Akpınar’ın yaptığı tehdit değil uyarıdır. Uyarı ile tehdit
aynı şey değildir. Kaldı ki Metin Akpınar kim ki koskoca Erdoğan’ın tehdit
edecek?
Üstelik bir cümlede “belki” geçiyorsa bir tehdit değildir…
Akpınar, konuşmasında yaptığı uyarılar demokrasi olmama
durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlardı.
Madem ülkemizde demokrasi olduğu iddia ediliyor da
savcılar pazartesiyi bile beklemeden alelacele harekete geçip pazar olup
olmamasına bile bakmadan neden soruşturma açıyorlar?
Savcılar böyle yaparak Metin Akpınar’ın endişesini haklı
çıkarmış olmuyorlar mı?
Elbette ki; tüm mesele seçim öncesi yeni bir düşman
yaratmak ve tabanına “bakın benim düşmanlarım var, bunlar beni öldürmek, beni
yıkmak, beni asmak istiyorlar!” mesajı vermek. Ve nitekim, sosyal medyada
harekete geçen troller anında Müjdat Gezen ve Metin Akpınar ve dahi Uğur Dündar
hakkında karalama, lanetleme, düşmanlaştırma hareketine başlayıp karşı
saldırıya geçtiler ki, görseniz, Metin Akpınar değil de yıllardır içimizde ajan
beslemişiz(!) Ne Yunanlı olması kalmış, ne Ermeni, ne Rum, ne de Yahudi olduğu….
Yıllarca, yol arkadaşı rahmetli Zeki Alasya ile birlikte hiciv
yaparak Devekuşu Kabare Tiyatrosu ile bizi hem güldüren, hem de düşündüren
Metin Akpınar yakalansa anında darağacına çekilecek duruma getirilmiş… Ülkenin
durumu hakkında ve hatta kendisi hakkında endişelerini dile getiren biri Sn
Erdoğan için sanatçı müsveddesiymiş. Kim? Metin Akpınar. E Fatih Portakal da
spiker müsveddesiydi… Kemal Kılıçdaroğlu muhalefet müsveddesi… Muharrem İnce aday
müsveddesi, ee başka?
Birkaç gün önce Fatih Portakal’ın canlı yayında söyledikleriyle
birlikte hedef tahtasına koyduktan sonra, şimdi yeni ve en taze düşman Metin
Akpınar!
Bu durumu görünce Fatih Portakal’ın Erdoğan’a neden
karşılık vermediğini daha iyi anlıyorum. Çünkü siz ne kadar kendinizi savunmaya
çalışırsanız çalışın, onun her dediğine inanan kemikleşmiş, sorgulama
melekesini yitirmiş seçmenleri ve çok güçlü acımasız, vicdansız medyası var!
Bir kesim, Portakal’a çok kızdı. Özellikle de eski televizyon
habercisi, yeni youtuber Ünsal Ünlü, Fatih Portakal’ı sessiz kaldığı için
acımasızca eleştirmiş, Erdoğan’a yanıt vermesi gerektiğini ifade etmişti.
Başta ben de Portakal’ın bu denli pısırık kalmasına hem
anlam verememiş, hem de şaşırmıştım. Ancak bu son Metin Akpınar olayını gördükten
sonra Fatih Portakal’ın neden böyle davrandığını daha iyi anladım.
Sizin vereceğiniz karşılığın hiçbir hükmü yok!
Karşınızdaki güruh, başlarındaki lider ne diyorsa ona inanıyor,
ona biat ediyor…
Dün Fatih Portakal, bugün Metin Akpınar, bakalım yarın
kim?!
Marta da çok var, eminim hedef tahtasına konabilecek
daha çoook kişi bulup buluşturacaktır Sn Recep Tayyip Erdoğan ve şürekâsı…
Bu durumda yapılacak iki şey var:
Ya seçimlere kadar kimse konuşmayacak, karşılık vermeyecek
ve susacak…
Ya da herkes top yekûn sivil itaatsizlik yöntemine
başvurup, yüz binlerce kişi Fatih Portakal ve Metin Akpınar’ın söylediklerini
bıkmadan usanmadan tekrarlayacak!
Ne dersin Ünsal kardeş, hangisi daha mantıklı, bunlardan
hangisi uygulanabilir sence?
Zira söylesek tesiri olmuyor, e sussak gönül razı gelmiyor…
Ne yapsak bilemedim!