Pazar, Aralık 23, 2018

Siz müsveddeleştiremediklerimizden misiniz?


Cumartesi akşamı eve gittiğimde marangoz emeklisi babam 78’lik Arnavut Ferik Usta’yı her zamanki gibi Halk TV’nin karşısına oturmuş, Uğur Dündar’ın Halk Arenası programını dikkatle izlerken buldum. Sonra bir de baktım ki, konuklardan biri, tiyatromuzun yaşayan efsanelerinden üstat Metin Akpınar konuşuyor, yanında da bir başka usta Müjdat Gezen…
Yarı şaka yarı ciddi, sanat, tiyatro, gündem derken konu demokrasinin olup olmaması ve işleyip işlememesine geldi. Akpınar, “Bireylerin geleceklerini tayin edebilecekleri bir rejim demokrasidir. Bu kargaşadan kurtulmamızın tek çaresi demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek ne ala, kavga dövüş olmazsa biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak, her faşizmin karşılaştığı gibi, belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi sonu gelebilir ama bize yazık olur, biz harap oluruz!” dedi ve tam o anda “Aha Reis’e bir fırsat daha çıktı, pazartesi olur olmaz, Reis bu konuşmayı kendi işine geldiği gibi alır ve Metin Akpınar’ı hedefe koyarak, seçim öncesi fıstık gibi yeni bir propaganda malzemesi olarak kullanır!” diye içimden geçirdim…
Yahu bu ne hız, pazartesiyi bile beklemeden, Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar mazar dinlemeden yaptığı açıklama ile şak diye gündeme yapıştırdı:  “Beni ipe götüreceklermiş, bunu sanatçı müsfetteleri yapacakmış, senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Beni ipe götürecekmiş, senin haddine mi? Biz şahadete inanmış insanlarımız: Biz bunların bedelini ödemeye hazırız. Bunlar sanatçı müsfettesi. Bunun bedelini ödeyecekler. Kalkacaksın bu ülkenin Cumhurbaşkanını ipte saldandıracaksın. Şimdi yargıya git" (Yazım yanlışları haberi aldığım web sitesine aittir)
“Şimdi yargıya git!” açıklamasını emir telaki eden, esas duruşta(!) bekleyen Sn Cumhurbaşkanı’nın nöbetçi savcıları da, pazartesi geç olur diye ışık hızıyla, hem Metin Akpınar’a hem de Müjdat Gezen’e soruşturma açmış.
İyi de Akpınar ne dedi? Bir daha bakalım:
“Demokrasiye ulaşamazsak, her faşizmin karşılaştığı gibi, belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi sonu gelebilir ama bize yazık olur, biz harap oluruz!”
Türkiye’de Demokrasi yok mu ya da kendisi faşist mi ki Sn Erdoğan bu konuşmadan rahatsız oldu?
Akpınar’ın yaptığı tehdit değil uyarıdır. Uyarı ile tehdit aynı şey değildir. Kaldı ki Metin Akpınar kim ki koskoca Erdoğan’ın tehdit edecek?
Üstelik bir cümlede “belki” geçiyorsa bir tehdit değildir…
Akpınar, konuşmasında yaptığı uyarılar demokrasi olmama durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlardı.
Madem ülkemizde demokrasi olduğu iddia ediliyor da savcılar pazartesiyi bile beklemeden alelacele harekete geçip pazar olup olmamasına bile bakmadan neden soruşturma açıyorlar?
Savcılar böyle yaparak Metin Akpınar’ın endişesini haklı çıkarmış olmuyorlar mı?
Elbette ki; tüm mesele seçim öncesi yeni bir düşman yaratmak ve tabanına “bakın benim düşmanlarım var, bunlar beni öldürmek, beni yıkmak, beni asmak istiyorlar!” mesajı vermek. Ve nitekim, sosyal medyada harekete geçen troller anında Müjdat Gezen ve Metin Akpınar ve dahi Uğur Dündar hakkında karalama, lanetleme, düşmanlaştırma hareketine başlayıp karşı saldırıya geçtiler ki, görseniz, Metin Akpınar değil de yıllardır içimizde ajan beslemişiz(!) Ne Yunanlı olması kalmış, ne Ermeni, ne Rum, ne de Yahudi olduğu….
Yıllarca, yol arkadaşı rahmetli Zeki Alasya ile birlikte hiciv yaparak Devekuşu Kabare Tiyatrosu ile bizi hem güldüren, hem de düşündüren Metin Akpınar yakalansa anında darağacına çekilecek duruma getirilmiş… Ülkenin durumu hakkında ve hatta kendisi hakkında endişelerini dile getiren biri Sn Erdoğan için sanatçı müsveddesiymiş. Kim? Metin Akpınar. E Fatih Portakal da spiker müsveddesiydi… Kemal Kılıçdaroğlu muhalefet müsveddesi… Muharrem İnce aday müsveddesi, ee başka?
Birkaç gün önce Fatih Portakal’ın canlı yayında söyledikleriyle birlikte hedef tahtasına koyduktan sonra, şimdi yeni ve en taze düşman Metin Akpınar!
Bu durumu görünce Fatih Portakal’ın Erdoğan’a neden karşılık vermediğini daha iyi anlıyorum. Çünkü siz ne kadar kendinizi savunmaya çalışırsanız çalışın, onun her dediğine inanan kemikleşmiş, sorgulama melekesini yitirmiş seçmenleri ve çok güçlü acımasız, vicdansız medyası var!
Bir kesim, Portakal’a çok kızdı. Özellikle de eski televizyon habercisi, yeni youtuber Ünsal Ünlü, Fatih Portakal’ı sessiz kaldığı için acımasızca eleştirmiş, Erdoğan’a yanıt vermesi gerektiğini ifade etmişti.
Başta ben de Portakal’ın bu denli pısırık kalmasına hem anlam verememiş, hem de şaşırmıştım. Ancak bu son Metin Akpınar olayını gördükten sonra Fatih Portakal’ın neden böyle davrandığını daha iyi anladım.
Sizin vereceğiniz karşılığın hiçbir hükmü yok!
Karşınızdaki güruh, başlarındaki lider ne diyorsa ona inanıyor, ona biat ediyor…
Dün Fatih Portakal, bugün Metin Akpınar, bakalım yarın kim?!
Marta da çok var, eminim hedef tahtasına konabilecek daha çoook kişi bulup buluşturacaktır Sn Recep Tayyip Erdoğan ve şürekâsı…
Bu durumda yapılacak iki şey var:
Ya seçimlere kadar kimse konuşmayacak, karşılık vermeyecek ve susacak…
Ya da herkes top yekûn sivil itaatsizlik yöntemine başvurup, yüz binlerce kişi Fatih Portakal ve Metin Akpınar’ın söylediklerini bıkmadan usanmadan tekrarlayacak!
Ne dersin Ünsal kardeş, hangisi daha mantıklı, bunlardan hangisi uygulanabilir sence? 
Zira söylesek tesiri olmuyor, e sussak gönül razı gelmiyor…
Ne yapsak bilemedim!


Salı, Aralık 11, 2018

Skandal cerrah hala Bursa’da mı?

Adı Paolo Macchiarini, İtalyan asıllı profesör ve doktor. 1958 Basel İsviçre doğumlu. Wikipedia’da sayfası var, hakkında yer alan mesleki bilgide “eski cerrah” diye belirtilmiş.
Ne demek eski cerrah?
Cerrah’ın eskisi yenisi olur mu?
Demek oluyormuş…
Eski futbolcu olur da cerrah olmaz mı?
(İsveç medyası)
Ülkemiz nasıl ki miadını doldurmuş, ıskartaya çıkmış futbolcuların cenneti oluyorsa refüze edilmiş cerrahların son limanı neden olmasın(!)
Şaka bir yana ama konu hiç de şakaya gelecek gibi değil...
Macchiarini esas ününü, ya da kötü şöhretini İsveç’te yapmış.
2010'dan itibaren İsveç'teki Karolinska Institutet'te geçici bir kontratla araştırmacı olarak çalışan Paolo Macchiarini’in yaptıkları ülkede skandallara yol açmış. Öyle ki; 2016 yılında Karolinska Üniversitesinde tedavi etmeye çalıştığı, (aralarında) Türk asıllı Yeşim Çetir'in de bulunduğu, bir çok hastaya, suni yöntemle geliştirilen (sentetik) nefes borusu ameliyatını etik kuruldan izin almadan uyguladığı ortaya çıkmış ve “skandal” başlıklarıyla İsveç’te tartışılan adam olmuş. Çetir ailesi, İsveç’teki hastane ve ameliyatı yapan doktor Paolo Macchiarini'ye dava açmış.
Bu ameliyat sonrası Yeşim Çetir’in tedavisi için ABD’ye götürüldüğü ve daha sonra hayatını kaybettiği haberi Türk medyasına da yansımış.
O dönem İsveç devlet televizyonu SVT'ye bile haber olan,
(İsveç medyası)
hakkında bir çok belgesel ve program yapılan Macchiarini’nin, dünyada nefes borusu nakli konusunda önemli cerrahi merkezlerinden biri kabul edilen İsveç Karolinska Üniversitesi’ni sahte belgelerle kandırdığı ortaya çıkmış. Macchiarini’nin ameliyat ettiği hastaları kobay gibi kullandığı, bir çok hasta ve yakınlarına baskı yaptığı anlaşılmış.
Bakın tedavi değil, haber kobay olmaktan söz ediyor.
Eski cerrah Paolo Macchiarini, şimdi Bursa’da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapıyor. Macchiarini’yi Bursa’ya getiren ise arkadaşı Prof. Dr. Cengiz Gebitekin. Bu ikilinin, geçtiğimiz Şubat ayında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne solunum yolunda tıkanıklık şikayetiyle getirilen 5 aylık Hüseyin Asaf Yüksel’e başarılı bir ameliyat yaptığı haberi Anadolu Ajansı tarafından servis edilmiş ve haber gerek ulusal gerekse yerel medyada yayınlanmış.
(İsveç medyası)
Fakat haberin veriliş şekli biraz garip; Macchiarini “ithal doktor” olarak duyuruluyor ve böyle bir cerrahi operasyonun Türkiye'de ilk kez gerçekleştirildiği, hastanın cihaza bağlı olmadan yaşama tutunduğu ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Gebitekin'e İspanya'dan bu operasyon için gelen Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Paolo Macchiarini eşlik ettiği yazılıyor.
Paolo Macchiarini’nin eski bir cerrah olduğu, İsveç’ten kaçarcasına istifa ettiği (belki İspanya’dan da kovuldu) ardından kendisiyle çalışan tüm ekibinin de kovulduğu, yaptığı tedaviler sonucu hastalarının yaşamını yitirdiği belirtilmemiş.
İsveç medyasında yer alan bilgilere göre İtalyanlar kendisine profesör olma hakkı vermemiş. 2005 yılında da İspanya’ya taşınıp tedavilerine orada devam etmiş ama tedavi yöntemi sonucu 8 hastadan yedisi yaşamını yitirmiş.
Bu arada Karolinska Üniversitesi’nde tedavi etmeye çalışırken yaşamını yitiren üç hastadan sonra Haziran 2016'dan İsveç Cumhuriyet Savcılığı adam öldürme şüphesiyle Macchiarini’ye soruşturma açmış.
(İspanya'dan gelen ithal doktor ne demek?)
Bir yıl süren mediko-yasal soruşturmadan sonra, Ekim 2017'de Macchiarini, delillerin desteklemediği araç ve prosedürlerin kullanımı nedeniyle beş davanın dördünde, suçunun olmadığını, hastalarının başka bir tedavi altında öldüğünü iddia etmiş. Bu savunmanın ardından İsveç Ulusal Bilimsel İnceleme Kurulu, Macchiarini hakkında bilimsel bir suiistimal bulduğunu açıklamış.  Bu gelişmelerden sonra İsveç’i terk eden Paolo Macchiarini’nin Rusya’nın Kazan şehrine gittiği ve bir süre burada görev yaptığı, daha sonra oradan da ayrıldığı kamuoyuna duyurulmayan bilgiler arasında…
Eski Cerrah Macchiarini’nin son durağı Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi..
Ve (bildiğimiz kadarıyla) katıldığı son ameliyatta tedavi edilen 5 aylık Hüseyin Asaf Yüksel’in durumunun (şimdilik) iyi olması belki de tek teselli, zira Macchiarini’nin karıştığı hemen her ameliyatın sonu trajediyle sonuçlanmış.
O zaman biz de hemen şunu soralım:
-Macchiarini’nin de ameliyatına girdiği 5 aylık Hüseyin Asaf Yüksel’in son sağlık durumu nedir?
(Macchiarini'nin tedavi etmeye çalıştığı 
Yeşim Çetir de yaşamını yitirenler arasında!)
-Macchiarini’yi her platformda savunan Prof. Dr. Cengiz Gebitekin, meslektaşının tedavi etmeye çalıştığı 8 hastadan 7’sinin vefat ettiğini bilmiyor muydu? Ki bunlar arasında; Amerika'da kameralar önünde ameliyat ettiği 2 yaşında ki Güney Koreli bir kız çocuğu da da var.  Kız ameliyattan iki ay sonra yaşamını yitirmiş.
-Paolo Macchiarini’ye İtailyanlar neden profesör olma hakkı vermedi?
-Prof. Dr. Gebitekin, Macchiarini’nin İtalyan asıllı İsviçerli olduğunu neden gizleme ihtiyacı hissetti? Rusya/Kazan’ı es geçip de “İspanya’dan ithal” doktor olarak kamuoyuna yansımasına neden ses çıkarmadı? Yoksa meslektaşının İtalya’da hastalarını tehdit ettiği için tutuklandığından haberdar değil mi?
-Macchiarini, İspanya, İsveç ve son olarak Rusya’dan neden ayrıldı?
-İsveçlilere ”Papayı bile tedavi” ettiğini söyleyerek kandıran (İsveç medyasının yalancısıyım) adı skandallara karışmış eski cerrah hala Bursa’da mı?

KAYNAKLAR:
http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvUGFvbG9fTWFjY2hpYXJpbmk

https://www.olay.com.tr/5-aylik-huseyin-bebek-ithal-doktorla-yasama-tutundu-142889h.htm


https://www.posta.com.tr/ameliyatta-soluk-borusu-delinen-yesim-6-yillik-yasam-mucadelesini-kaybetti-1280574


https://www.isvecgundemi.com/gundem/doktor-macchiarini-den-skandal-yesim-cetir-ameliyati-h5092.html


https://www.svt.se/nyheter/utrikes/macchiarini-fortsatter-att-operera-i-turkiet?fbclid=IwAR1qlF-BGYEnQImvronue-2thyjGjCvYYL-MOlCFa-M2uQgNIvoWlM6uqRw


https://www.svt.se/nyheter/lokalt/stockholm/strupoperationerna-pa-karolinska?fbclid=IwAR00oNlkZX3ExV1bTs6SlR-7N8R9ql_DlELTL4BAd0llx7HwLG2lkkGlYgI



https://www.dn.se/nyheter/sverige/detta-har-hant-macchiarini-skandalen/?fbclid=IwAR2vjk95v7W0CSp2PD3FdzzPsNO0i97HBNcD_8-W7PUjhWMBcUf7aP-exeY