Pazartesi, Eylül 12, 2011

Pala Semih derler adına!

Aslında bu sözler “Pala Remzi” şarkısından devşirme… Semih Pala ismini ne zaman duysam işte bu şarkı ve sözleri aklıma gelir. Özellikle İbrahim Tatlıses’in yorumuyla ünlenen şarkının sözleri aynen şöyle: Pala Remzi derler onun adına vay vay / Vay Vay Remzi / Alem Remzi'den razı / Sordum namın verdiler Pala Remzi dediler / Pala, bıyığı değil, yüreğidir dediler...

Semih Pala’yı tanımam etmem…
Ömrü hayatımda bir, belki iki, bilemedin üç defa ya karşılaştım, ya da karşılaşmadım. Şahsi bir garezim ya da düşmanlığım da yoktur, olamaz da!
Zat-ı muhteremi ilk defa,www.semihpala.net üzerinden, elektronik adresime (istemediğim halde) yolladığı, bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Hikmet Şahin hakkında iddiaların yer aldığı birçok mesajlardan tanıdım.
Sürekli bir takım iddialar içeren bilgiler geliyordu o dönemlerde info@semihpala.net adresinden.
O mesajları sadece bana değil, tüm medya mensuplarına da yolladığı aşikârdı.
Sonra ne olduysa oldu, o mesajlar bıçak gibi kesildi.
Mail adresime en son info@semihpala.net adresinden (28.07.2008 tarihinde saat 10:53’te) BTSO hakkında “BTSO Başkanı Sayın SÖNMEZ’e sorular” başlığında yollamış!
Daha sonra öğrendik ki, Semih bey, Recep Altepe yönetimindeki yeni Büyükşehir Belediyesi yapılanmasında sırasıyla, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı, BİNTED Ortaklar Kurulu Başkanı, Bursa Kent Konseyi Başkanı, Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Genel Koordinatör’lüğü unvanlarına layık görülmüş!
Helal olsun! Gözü olanın gözü çıksın! Rüzgar dediğin böyle döner işte. Ya da rüzgar dönmüyorsa sen rüzgarı arkana alacan, değil mi?
Hâlen İnşaat Mühendisi olan Semi Pala Bey’in Altepe yönetimindeki bu şahane yükselişini, kötü niyetli birileri farklı yorumlayabilir!
Ben ne desem boş...
Ama Semih beyin Uluslararası İpek Yolu Film Festivali konusunda da Sayın Başkan Altepe’ye danışmanlık yaptığını biliyorum!
Yani Bursa’nın uluslararası alanda tanınması için büyük fırsatlar sunan(ki bunu bizzat Başkan Recep Altepe, son festivalin kapanışında yaptığı konuşmada, ağzı ve diliyle ima etmişti)uluslararası festivallerden birini, sırf önceki başkan Hikmet Şahindöneminde başlatıldığı için harcanmasındaki rolünü hep merak etmişimdir!
Çünkü festivalin ortadan kaldırılmasıyla alakalı, makul ve mantıklı bir açıklama bulmak için yaptığım araştırmalarda, karşıma çıkan isim hep aynı oldu: Semih Pala
Semih bey çok hırslı, sabırlı ve bir o kadar da gizemli biri olmalı(!)
Başkan Altepe’yi de hem danışmanlığı döneminde, hem de sonrasında derinden etkilediği anlaşılıyor! Recep Altepe gibiAvrupa görmüşkökenleri balkanlara uzanan birine, sinema gibi, en kısa ve en etkili yoldan Bursa’nın tanıtımının yapılabileceği bir organizasyonu, “Yaz Sinema Şenliği”ne çevirtmesi bunun en somut kanıtı değil mi?
Neyse, Semih Bey’in İpek Yolu Film Festivali konusunda Bursa’ya verdirttiği zarar eminim bir gün daha iyi anlaşılacaktır!
Beyefendi, geçtiğimiz günlerde tekrar mail adresime teşrif etti. Ama bu sefer, yazar Aysın Komitgan’ın bir internet sitesinde kaleme aldığı “Kent Konseyi seçimleri çekişmeli geçecek!” başlıklı yazısıyla ilgiliydi. Aysın hanım Sayın İnş. Muh. Kent Konseyi BaşkanıSemih Pala’ya bazı sorular yöneltmişti. Semih bey, kişisel web sitesine sahip olmasına rağmen ne hikmetse açıklamalarbursakentkonseyi@bursa.bel.tr adresinden ve Bursa Kent Konseyi adıyla geldi. İyi de Aysın hanım Bursa Kent Konseyi’ne değil, bizzat Sayın Semih Pala’ya yöneltmiş sorularını.
Anlaşılan Semih bey demek, Bursa Kent Konseyi, hatta Bursa Merinos AKKM demek, çünkü açıklamalar, hem Semih beyin kişisel sitesinde “MERİNOS AKKM’DEN AÇIKLAMA…” başlığı, Bursa Kent Konseyi’nin sitesinden ise “BURSA KENT KONSEYİ’NDEN AÇIKLAMA” başlığıyla yer almakta!
Kafa karıştırıcı değil mi?
Merinos AKKM ile Bursa Kent Konseyi neden böyle bir açıklama yapar?
Anlaşılan Semih bey, hem Bursa Kent Konseyi’ni, hem de AKKM’yi çok fazla benimsemiş, kişisel eleştirilere de bu kanaldan yanıt vermeye başlamış ki, “ne kadar etik?” sorusuna da verecek bir yanıtı vardır!
Bu soruları ben de bizzat Sayın Semih Pala’ya yöneltiyorum.“Sizin Genel Koordinatör ve Başkan olmanız dışında, konunun Bursa Kent Konseyi ya da Merinos AKKM ile ilgisi nedir?”
"Sizin kişisel sorunlarınız bu iki kurumu da bağlar mı?"
Tıpkı benim de Semih bey ile kişisel bir sorunum olmadığı gibi!
Sadece bir Bursalı olarak, Semih beyin amacını merak ediyorumve Hikmet Şahin döneminde birçok eleştirel bilgiyi, tanıdığı ya da tanımadığı her gazeteciye yollayan, Semih Pala’ya ne oldu daRecep Altepe yönetimiyle alakalı tek bir eleştiri içeren bilgiyollamadı?
Hay Allah ya af edersiniz, Recep Altepe yönetimi 4x4’lük çalışıyordeğil mi? Yoksa Semih beyin bu tutumunun, kendisinin şu anki mevkileriyle bir ilgisi yoktur her halde(!)
Ne de olsa o da en az İbrahim Tatlıses’in seslendirdiği şarkıda anlatılan Pala Remzi kadar cevval ve gözü kara biri değil mi,SEMİH PALA…
Yoksa onun adına Pala Semih demezler mi, ben mi yanıldım(!)

 https://twitter.com/inSanatDernegi

Perşembe, Eylül 08, 2011

Al futbolu çak potaya!

Ya da şunu da diyebiliriz: Al besketbolu vur kaleye(!)


İki milli takım… Biri basket, diğeri futbol… İkisi de birbirine nazire yaparcasına o kadar kötü oynuyorlar ki…
Hadi, futbolda kaos var,Fenerbahçe’nin şike olayları vs vs… Bu negatif durum Milli Takım’a yansıyor diyelim, ya basketbolculara ne demeli?
Avrupa’nın en yetenekli basketbolcuları, NBA patentli isimler, hepsi bizde. Gerçekten 12 Dev Adam, hatta bana sorarsanız En Dev 12 Adam bunlar!
Polonya yenilgisinden sonra "Dev mi cüce mi, anlayamadık!" diye yazmıştım facebook sayfamın duvarına. Bazı arkadaşlarım bundan rahatsız olup, yorum yapmakta erken davranmamamı söylediler. Beni pek şaşırtmayan, Fransa yenilgisinden sonra aklıma gelen ilk şu oldu"Dev mi cüce mi, anlayamadık, demiştim ya meğerse 12 cüce ve pamuk Ene" imiş(!)
Aslında şaka bir yana işin özü şu: 12 dev adamı cüce coacha emanet edersen sonuç da kaçınılmaz oluyor! Orhun Ene hayranları buna kızdılar! Oysa Orhun gerçekten çok iyi bir insan, çok da iyi basketbolcuydu. Türk basketboluna çok hizmet etti, ama coachlık başka bi şey be yeğen... Olmuyor, çıkmıyor fazlası, bundan anca yelek çıkar, ceket ve pantolona yetmedi kumaş!
Basketbolcu kalitesi bu kadar yüksek bir takıma çok hafif kalacağı belliydi Orhun hocanın.Kolay değil Hidayet Türkoğlu Ersan İlyasova gibi egosu yüksek, burnu havalarda, poposu kalkmış isimleri motive etmek!
İşte marifet de burada... Yıllar önce Tolga ÖngörenTOFAŞ'ta bunu başaran ender isimlerdendi. Yıldızlardan kurulu hazır kadroyla kupa bırakmamış, yenilmez armada yaratmıştı!
Özellikle Hido, takıma katkı sağlamaktan öyle uzak ki? Tüm yük 19’luk Enes Kantar ve devşirme (Boşnak) Emir’e kalmıştı! Onların da gayretiyle ancak bu kadar!
İzlerken kusma hissi uyandıran NTV ve kardeşi NTVSpor'unEuroBasket tanıtımları kadar kötü bir milli performans var potada!
Mehmet Okur’u Milli Takım’da en son İndiana’da yapılan Dünya Şampiyonası’nda izlemiştik.Hidayet ile yaşadığı uyum sorunu sonucu kendini Ayyıldızlı formanın uzağında bulmuştu Okur. Oysa, 2003’te İsveç’te yapılan Avrupa Şampiyonası’nda, tıpkı bu turnuvada olduğu gibi hayal kırklığı yaratmıştı Milli Takım ama o şampiyonada ayakta kalan tek isim Mehmet Okur’du.
***
Neyse, basketboldaki hızla devan eden çöküşten, futboldaki duruma, bi asist yapayım hemen. ;)
Tıpkı basketbolda olduğu gibi futbolda da Milli Takım’ın benchinde aval aval bekleyen bir, hatta iki isim duruyordu, salı akşamı Viyana’da… Guus Hiddink ile başyaveri Oğuz Çetin!
Milli Takımlar tarihinde, bu kadar heyecan ve zevkten uzak bir kadroya hiç rastlamamıştım (Belki biraz Egemen, o da sırtındaki 16 numaradan olsa gerek;) Onun dışında, ne oyuncu kalitesi, ne mücadele, ne de oynanan futbol, küflenmiş, bayat ekmek lezzetinde bile değildi!
Avusturyalı futbolcuların yüzüne tutulan lazerin izi bile, “Türk’ü Avrupa’nın göbeğine koy, Türk her yerde Türk’tür!” diye bas bas belli ettiriyordu kendini(!)
Kimse bana direkten dönen topları filan örnek göstermesin. Futbol yavandı dedik ya… Son saniyelerde kazanılan penaltı atışını gole çevirecek “as” ve “klas” oyuncu olmanın “La Liga”ya gitmekle olunamayacağını kanıtlamaya yetti.
Penaltı atışı kullanılmadan önce maçı birlikte izlediğim arkadaşıma aynen şunu dedim:
“İşte bir futbolcunun klasını ve büyüklüğünü böyle anlarda anlarsın”
Maç 0-0, atarsan kazanacaksın. Faul çizgisine geçip son saniyede serbest atıştan son atışı yapar gibi… Eğer çaylaksan, klas değilsen, elin titrer ve o basketi yapabilme ihtimalin %yüzde 10’lara kadar düşer!
Arda Turanişte böyle bir fırsatı yakalamıştı. Beş gece önce takımını vasat ötesi bir rakibe karşı, şansının da yardımıyla ipten alan adam penaltıyı kullanmaya gitmeden hemen önce, arkadaşıma bir daha dönüp, “Atamayacak!” dedim.
Hay demez olaydım! Hay dilim tutulaydı da o kelime ağzımdan çıkmasaydı, desem ne olur ki(!) Nafile, Arda yapılabilecek en kötü vuruş tercihi ile, basketbolcunun topu çembere değdiremeyen atışı misali, gitti topu kaleciye nişanladı!
Avuta atılır, direkten döner, ya da kaleci uzanıp çeler! Yav kalecinin üstüne vurulur mu? Vay seni transfer eden Athletico Madrid’in haline, hay seni yetiştiren hocanın sabrına!
Beş gece önce takımını kurtaran adam, bu sefer son saniyede galibiyeti, ayağıyla hediye eden isim oldu!
İki farklı branş, iki ulusal takım ve iki büyük hayal kırıklığı!
Basketbolda muhtemelen (umarım yanılırım)Almanya’ya veSırbistan’a da kaybedecek ve elenecek! Çünkü sert takımlara karşı direnci yok! Maalesef, iyi oyunculardan kurulu vasat bir takım yaratmış Orhun hoca! Hücumdaki kısır performansımız bunun göstergesi!
Futbolda ise…
Ne diyelim, Allah akıl fikir versin!
Çünkü şike soruşturması sonucu, ortada TFF kalır mıFB, BJKveTrabzon’un durumu ne olur?

Allah bilir (!)