Cuma, Mayıs 04, 2007

Perihan abla ile Tuna kardeş!

Memleket krizden kırlıyor, muhtıralar havada uçuşuyor.

Genelkurmay hükümete aba altından sopa değil resmen palaska gösteriyor...

Borsa allak bullak olmuş, birilerinin muhtırası, başka birilerine "yeşil dolar, kara gün içindir" misali kriz kanalından akıp zengin ederken, başka birileri üç maymunculuk oynuyormuş...

Meğerse ülkemizin yetiştirdiği en nadide ve en karizmatik(!) yazarlarımız, klavye tokuşturma yarışına soyunmuş.

Son günlerde köşelerini okuyor musunuz, bilmiyorum!

Sanırsınız ki memleket güllük, gülistanlık.

Demokrasi tıkırında, okuma yazma oranı %100'de 200, her basılan kitap milyonlar satmakta, ekonomi çarkları şakır şakır, eğitim ve sağlık sektörlerinde güller açmakta...

Namus-suzluk cinayetleri tarih olmuş da Tuna kardeşimiz yazacak konu bulamadığı için Maden'leri karıştırmakta(!) Perihan ablamız da Kiremitlere çıkmış "damdaki kemancı"yı izlemekte(!)

Hay canına yandığımın memleketi be bu günleri de mi görecektik(!) Sorun yok, dert yok yurdum insanında(!) Oysa eskiden böyle miydi?

Ey benim memleketimin okuru, yazarı, enteli-danteli, ey benim memleketimin askeri, siyasetçisi!

Ne zaman halk olacak, ne zaman bu halkı anlayacaksınız?

Bu nasıl ülke, bu nasıl düzen bu nasıl sistem?

Siyasetçisi bir âlem, askeri başka, yazarı, çizeri ayrı bir âlem!

***

Hele futbolumuz var ki, bambaşka bir âlem!

'Devlet içinde devlet' yok diyenlerin dikkatine!

Hani, ne oluyor bu FB Cumhuriyeti! (Valla ben 25 milyonluk nüfusu var diyenlerin yalancısıyım) Bakın FB Cumhuriyeti Genelkurmayı'nın, Futbol Cumhuriyeti hükümetine "Lig'den çekilirim haaa!" diye gönderdiği muhtıraya ne demeli(!)

Lig TV'nin kablolarının canlı yayın sırasında sabote edilmesi ile 1 Mayıs günü yaşanan olayların birbirinden farkı mı var? (!)

İkisi de provoke edilmiş etkinlikler değil mi?

Amma ve lakin güzel yurdumda tartışılacak mevzuular değil bunlar...

Sevgili ve pek değerli yazar kardeşlerimiz, ablalarımız, nefret tohumlarını kendi üzerlerine serpiştirmekle meşguller!

Onların umurunda bile değil, Tanju Çolak'ın çıkıp, "Teşvik primi vardır, biz de aldık ve çatır çatır yedik" diye itiraf etmesi!

Umurlarında bile değil, Yüce ve Ulueren Serhat Star Spor Müdürü'nün devrik Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal'ı canlı yayına çıkartıp bazı şeyleri itiraf ettirmeye çalışmasıyla ilgilenmez onlar!

Son krizle sokaktaki insanın fakirleşmesi değil de birbirlerine satır aralarında sokuşturdukları, ince, naif, kılçık ve kıymıkların(!) derdinde Tuna kardeşimiz ile Perihan ablamız!

Erken seçim 22 Temmuz'a alınmış, Deniz amca Eylül'de olsun demiş, Recep ağabey "Eylül'de seçim olur mu, zaten normali Kasım'dı" diye yanıt vermiş, memleketim ne hale gelmiş, beni bu olanlar bir gerer, bir gerer, bir gerermiş ki...

Dur hele seçimin eli kulağında...

Bir muhtara de sandıkta biz size vermezmiyiz şimdi(!)

Bir muhtıra da benden!

Sözlüğe baktım hemen, 'muhtıra' öz Türkçe ne demek diye!

Açıklaması şu: Beyanat, bildiri, deklarasyon, manifesto, nota, tebligat, ültimatom!

Bu açıklama ordudan gelince de çok sert algılanıyor ve hemen arkasından postal seslerinin yankısı duyulmaya başlıyor ne yazık!

Bu ülkede muhtıra verse verse, asker verir; başkası veremez sanki.

Ama ben de muhtıra vermek istiyorum! Bu ülkenin yüz binlerce işsizinden, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan milyonlarca yurdum insanından biri olarak memleketi yaşanmaz, çekilmez kılan, demokrasiye palaska indiren, bankaları hortumlanırken, 'gık' etmeyen, ağızlarını dayadıkları musluğun vanası kapandığında 'ciyaklayan' herkese bir çift sözüm, özetle tek bir muhtıram olacak!

Bu memleketi bu hale ben getirmedim! Bu memleket soyulurken, güneydoğuda akan kan durdurulamamışken, gelir dağılımının dengesi her geçen gün ibresini zenginden yana meylederken, birileri ABD'lere kadar gidip liyakat nişanıyla ödüllendirilirken, çocukları bilmem kaç milyon dolara şilepler, yatlar, katlar alıp, dine, kitaba sığınırken üç maymunu oynayanlar!

Ortadaki takiyye öyle aşikar ki, Genelkurmay Başkanı Sn. Büyükanıt'ın önceki muhtıramsı açıklamalarını görmezden gelip kör ve cahilane bir inatla eşi başörtülü bir adayın Çankaya'ya oturtmak istenmesi ve bunu fütursuzca açığa çıkarmaları sonun başlangıcı olduğu kanısındayım!

Demokrasi Ordu'nu umurunda bile değil. Zaten hiç olmadı ki. Bunu ben değil, tarih söylüyor!

Burada ayağını yorganına göre uzatacak, hesaplarını kendi egosu için değil, ülkenin geleceği için yapacak olan mevcut hükümet yetkilileriydi. Bunu yapamadılar ya da yapmadılar.

Muhalefet zaten Allaha emanet!

Seçimin eli kulağında, ant olsun ki hiç birinize oy vermeyeceğim!

Ant olsun ki, bu halk sandıkta hepinize hesap sormasını bilecek ve hepinizi ama HEPİNİZİ sandığa gömecek!

Sadece kendi çıkarını düşünen, egolarını tatmin etmek uğruna, örümcek bağlamış beyinlerinin kılcal damarlarında köhneleşmiş fikirlerini söküp atmadıkları halde bu kutsal meclisin üst makamlarını işgal edenler, sizden öncekiler memlekete ne kadar zarar verdiyse, siz de o kadar zarar vermektesiniz bilmiş olun!

Sandıkta benden size 'zırnık' yok!

Hiç biriniz bu halka layık değilsiniz!